Aşk âyetlerini şerhetmek ya da Usûlî’nin bir Gazeli (1)

Usûlî (ö.1538), günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalan Vardar Yenicesinde doğmuştur. Mısır’a gidip İbrahim Gülşenî’ye (ö.1533) intisap edip tasavvuf neşesiyle şiirler terennüm eden şairlerimizdendir. Bu yazımızda şairin aşağıdaki gazelini elden geldiğince anlamaya, şerh etmeye, açıklamaya çalışacağız:

Şevk ile şerh etmeğe âyât-ı aşkı bâb bâb

Fasl-ı gülde bülbüle evrâk-ı gül besdirkitâb

Bahar mevsiminde bülbüle aşk ayetlerini bölüm bölüm şevkle şerh etmek için gül yaprakları kâfidir.

Doğu ve Batı edebiyatlarının vazgeçilmeyen konularından olan gül ile bülbülün aşkı klasik şiirimizde de çok işlenmiş, şairler aşka dair duygularını bu hikâye çerçevesinde ifade etmeye çalışmışlardır. Gülün güzelliği karşısında sarhoş olup kendinden geçen bülbül, bir türlü kavuşamadığı gülün aşkıyla ötüp durur. Gülün yaprak yaprak oluşu akla kitabı getiriyor. Bu kitap aşka dairdir. Bülbül kitap okuyan bir insan gibi tahayyül ediliyor. Bilindiği gibi kitap bölümlerden oluşur. Bülbül kitabı bölüm bölüm okuyarak güle olan aşkını âleme ilan eder.

Âyât, Arapça ayet kelimesinin çokluk halidir. Tabiattaki her varlık Allah’ın yarattığı bir sanat eseri olduğundan birer ayettir. Arif, baktığı her varlıkta Esma-i Hüsna tecellîlerini görür, sanat eserinden eseri yaratana gözünü çevirir, imanı artar. Her gül, Allah’ın insanlara okumaları için gönderdiği bir mektup, bir şiir, bir kitaptır. Bu açıdan her gül, Hakk’ın varlığına şehadet eden birer delil, yaprak yaprak olmasından dolayı da âdeta birer ayetler bütünüdür.

Beyitte şerh, âyât, bâb, fasl evrak ve kitap kelimeleri bir araya getirilerek bir tenasüp sergilenmiş, bülbül bir insan, bir şârih gibi tasvir edilerek teşhis edilmiştir. Usûlî nefis bir kitap tasviri içinde çiçeklerin en güzeli kabul edilen gülün yapraklarının Allah’ın ayetlerinden birer ayet olduğunu, dolayısıyla insanın marifetini arttırdığını ifade ediyor. Şaire göre hem bülbül hem de düşünen her insan için Allah’ın varlığını ve birliğini idrak etmek için gül kitap olarak yeterlidir. Bülbülün şevkle ötüşü aşk ayetlerini açıklamak, ders vermek içindir.

Açılır gülzâr-ı sînemde ma’ârif gülleri

Ehl-i irfan ayağı altında olursam türâb

İrfan ehlinin ayakları altında toprak olursam gönlümün gül bahçesinde maarif gülleri açılır.

Maarif, Arapça bilgi daha doğrusu deneylerle elde edilen bilgi, tanımak anlamlarında olup marifet kelimesini çokluk biçimidir. Tasavvufta ise, sûfîlerin manevî halleri tecrübe edip İlâhî hakikatleri tatmak yoluyla doğrudan Allah’ın ikramı olarak nail oldukları irfan, Cenab-ı Hakk’a dair elde edilen bilgidir. Marifete sahip olana ârif-i billah, kısaca arif denir.2 Daha öz bir ifade ile marifet, Allah’ın kendisini kuluna doğrudan bildirmesidir. Kulun marifet sahibi olması sanıldığı kadar kolay değildir. Bu yolda uzun mücahede, nafile ibadet ve çileler sonucu nefsini terbiye etme gibi çetin aşamalar vardır. Allah, ihlasla kendisine yönelip emir ve yasaklarına uyup nefsini kötülüklerden arındıran kulunu karşılıksız bırakmaz, marifetinden ona bir pencere açar.

Tasavvufta nefsi terbiye etmek için kâmil bir mürşide bağlanıp onun terbiyesinde seyr ü sülük denilen yolculuğa başlamak önemlidir. Sâlik, mürşidin ayağının toprağı olacak derecede bir teslimiyet gösterip kendisine çizilen programa ihlasla uyar, ibadet ve virdlerine devam ederse, Allah’ın lütfuyla, gönül bahçesinde “maarif gülleri”nin açması gibi bir olgunluğa ulaşır, Hakk’ın kendisini ona tanıtması nimetine erer, ariflik makamına yükselir.

Açılır gök kapısı yağmurda derler lâcerem

Tîr-i bârân-ı gamındandır bu cana feth-i bâb

Yağmurda şüphesiz gök kapısı açılır derler. Bu cana, gam yağmurunun okundan (manevî) kapı açılır.

Bu beyitte anahtar terkip kalp gözünün açılması anlamına gelen “feth-i bâb”dır. Kişi bu fetihle, kalbinin mana sırlarına açılmasıyla manevî menzilleri aşarak yüksek makamlara ulaşır. Yağmur bulutlardan indirilir. Bir bakıma gökte rahmet kapısı açılır ve yağmur yeryüzüne iner. Usûlî, Allah’a ulaşma, marifetullaha erme gamının kalp gözünü açmaya vesile olacağını, manevî sıkıntıların bir tür rahmet yağmuru olduğunu ifade ediyor. Gam oklarının yağmuru, kişinin yolculuğunun gereklerinden olan çetin sınamalarına işaret eder.  Bu yolda yolcunun karşısına pek çok üzüntü, sıkıntı, keder verecek engeller çıkar. Bu engelleri en iyi ifade eden kelime ok yağmurudur. Kişinin, üzerine belâlar yağmur gibi yağdığında sabır ve tahammülle katlanırsa mükâfata nail olması daha çok umulur. Kültürümüzde yağmurun, Allah’ın rahmet hazinelerinden indiğine inanılır. Yolcunun kalbine inen manevî feyiz de İlâhî rahmettir. Bu ikrama nail olmak için yolcunun sürekli Allah’ı anması ve Onun marifetine ulaşmaya çalışmayı ciddi bir dert edinmesi gerekir.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*