El-Kâbıd; O’dur can sıkan!

Her yazıya sözün en güzeli ile başlanmalı ki, o da Kelâm-ı Ezelî’dir, buyuruluyor:

وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ  ¹

Yani, “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin.”

Evet, insandaki her duygu birer parıltıdır, bin bir esmasıyla Rabbimizin bahşettiği… En güzel isimler Allah’ın ise, o güzel isimlerin yansıması olan her duygu da en güzeli olmalıdır.

Can sıkıntısı da bir duygudur, bu duygu da güzel isimlerin birisinden kaynaklanmalıdır. O güzel isim ise El-Kâbıd’dır. Kâbıd ismi zorlaştıran, sıkan ve daraltan anlamlarına gelmektedir.

Tam bu sırada şu cümlelerin zihninizden geçtiğini hissediyorum: “Sıkan, zorlaştıran ve daraltan sıfatları nasıl güzel olabilir? Güzellik bu manaların neresinde?”

Kâbıd isminin hakikatini anlamak için öncelikle o ismin tam zıddı olan Bâsıt ismi anlaşılmalıdır. El-Bâsıt; kullarını ferahlatan, sıkıntıdan uzaklaştıran, rahatlatan anlamındadır. Öyleyse şu aşamada Bâsıt isminden yardım isteyelim ki zihinlerimizi ferahlatsın ve bu hakikati bizlere açsın.

Kâbıd ve Bâsıt isimleri insanda farklı zamanlarda tecellî eden iki isimdir. Fark etmişizdir, kimi zaman ruhen bir açıklık, kalben bir rahatlık, zihnen bir aydınlık, fiziken bir kuvvet hissederiz. Oysa kimi zaman da sanki ışıklar söner, bir ağırlık çöker, koyu bir hüzün kaplar içimizi.

Böyle bir değişim niye olur, hikmeti nedir acaba diye düşündüğümüzde bu sualimizin tek kelimeyle cevabı “istikamet”tir. Rabbimiz bu iki ismiyle latifelerimizin dengesini belirlemektedir.

Evet, aslolan istikamettir ki; kendisine latîf latifeler verilen insan ifrat ve tefrite kaçmasın ve sırat-ı müstakîmde ilerlesin. Aksi halde duygular aşırılıklardan kurtulamaz. Bu karmakarışık dünya insana bir üzüm yedirip zevkten uçururken, bir tokat vurdurup alaşağı edebilir.

فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ ﴿٥﴾ اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً ﴿٦﴾²

İnşirah Suresindeki bu iki ayet-i kerîme bize bir hakikati ihtar eder, “Muhakkak ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır, gerçekten güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” Evet, sıkıntıda olan sabretmeli ki akabinde suhûlet gelsin. Ve suhûlet yaşayan şükretmeli ki ahvâli daim olsun.

İnsan sıkıntıyı daim zanneder. Bir sıkıldı mı dünyası kararır. Oysa dünya öyle ki, hâliktir gider ve fânidir söner.3 Sıkıntı da öyle. Sabırla karşılansa ve kişi dayansa, can sıkıntısı az bir zaman sonra yerini ferâha, refâha, inşirâha bırakacaktır.

Bediüzzaman Hazretleri ruhun elemlerini, sıkıntılarını, bunalımlarını şöyle ele alır:

“Sâir teellümat-ı ruhaniye ise, sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbânî bir kamçıdır. Çünkü emn ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle havf ve reca muvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için, kabz-bast hâletleri celâl ve cemâl tecellisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medar-ı terakkî bir düstur-u meşhurdur.”4

Evet, insan sabra da alışmalı, mücadeleye de. Çünkü insan aciz, muhît mütecaviz… Ne emîn olacak insan, ne ye’se düşecek. Amelden emin olmak o amelin halis olmadığına delildir. Belki de bu sebeple duyguların hadd-i vasatta tutulması makbuldür ki Latîf olandan nisyan edilmesin. Çünkü nisyan, isyanın bir önceki adımı olabilir.

Bazı sevinçler kursakta kalır, çünkü büyük lokmadır. Bazılarıysa tadındadır, yağ gibi kayıp hedefe ulaşır.

Sevinci de ölçüyle yaşamalı insan, hüznü de. Çünkü sevinci de O’ndan, hüznü de… Öyle ya, Celâl de tanınacak, Cemâl de…

İnsan duygularına sahip çıkmalı, hikmetini aramalı o an. Çünkü her duygunun içinde binler hikmet saklı. Her bir latife, latif birer hediye, unutmamalı…

“Sıkıntı geldiyse o an, istiğfarla Rabbini an” desek yeridir. Çünkü işlenen bir günah kalbi kararttığı gibi ruhu da karartır. Ruhun kararması can sıkıntısıdır. Canı sıkılan etrafını değil, önce kendini sorgulamalıdır. Sonucu değil sebebi, yani işlediği günahı düşünüp Rabbine tevbe ile yakınlaşmalıdır.

İnsan, canını sıkan Kâbıd’ın canını veren Hayy olduğunu unutmamalıdır. O (cc), canı verdiği gibi sıkar da, bilmelidir. Bir canı olduğuna şükretmeyen insanın can sıkıntısına şikâyet hakkı var mıdır?

Cânânı El-Habîb olmayanın canı elbet sıkılacak… Belki de Habîb olan Rabbi o canı cânân etmek istiyor, bu yüzden canını sıkacak.

Can sıkıntısı bir musibettir. Allah musibetleri sevdiği kullarına verir. Belki de o can bir cevherdir. Çünkü hassas ruhların himmeti büyüktür. O ruhlar milletini düşünür, üzülür sıkılır. Peki, elden ne gelir? Elden sadece dua gelir. Bazen de o dua yeterlidir. Fakat sabırla edilmelidir, vakti kaza olmadan bitirilmemelidir.

İnsan bazen de dünyaya dalar gider. Fakat dünyadır o, fânidir. Can sıkıntısı gelir, der: “Yeter! Kendin ve küçük dünyandan ibaret olamazsın. Kâinat kadar geniş bir dünyan var, unutmamalısın…” Bir ihtardır bu, insanı tefekküre davet eder. Bu ihtarı dikkate alan, Kur’ân’ı ve kâinatı okuyarak maddiyattan sıyrılıp maneviyata yelken açar.

Can sıkıntısı yaşayan, kâinatı da canı sıkılmış görür. Oysa kâinatı nağamatıyla raksa getiren musika-i İlâhiye mütemadiyen güm güm eder.5 Ve bu derece göz önünde âsar-ı terakkiyat ve kemalât gösteren bir memleket, vehminin gösterdiği surette olamaz… 6

Bazen de sıkıntı gelir, ihlâsı ders verir. Küçük gayelerle oyalanan insanı gâyâtü’l-gâyât olan Rabbin rızasına yönlendirir.

Bazen de sıkıntı Nur’un talebelerine gelir, o yüce gayeli insanlar da hizmete yönelir ve hizmet derecesinde maişette kolaylık, kalpte ferahlık, sıkıntılara genişlik hisseder.7

Nasıl ki vücudun bir parçası ağrı duyar, can sıkıntısı da ruhun ağrımasıdır. Ruh ki yüksek gayeler için yaratılmıştır, küçük şeylere takılıp kalmak onu ağrıtır. Oysa insan hazer etmeli, dikkatle basmalı, batmaktan korkmalı. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batmamalı. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırmamalı.8

Evet, can sıkıntısı bir tohumdur ki, nice meyveler verir; düşünen, inanan ve sabredene…

Dipnotlar:
1) A’raf Suresi: 180.
2) İnşirah Suresi: 5-6.
3) Bkz. Mesnevî-i Nuriye
4) Kastamonu Lâhikası, s. 30-31.
5) Bkz. Münazarat
6) Bkz. İkinci Söz
7) Bkz. Kastamonu L. 142. Mektup
8) Bkz. 17. Lem’a

1 Yorum

  1. Her yazıya kısacası her uğraşa Allah’ın güzel adını anarak başlamak o güzel adlarla başladığınız yazınız gerçekten güzelliklerle bezenmiş bir gül bahçesi oldu bana. Eline yüreğine diline sağlık Güzel insan Hasan Gönüllü

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*