Sıkı bir fırsat: Can sıkıntısı

Can sıkıntısı… Tarih boyunca en çok şikâyet edilen konulardan bir tanesi… İnsanlar geçmişte olduğu gibi günümüzde de çokça can sıkıntısından şikâyet ediyorlar. İş, eş, arkadaş, okul, başarısız olunan bir girişim, işitilen bir söz vb. sebeplerin etkisiyle her kesimden pek çok kişi can sıkıntısına düçar olabiliyor.

İnsanlar sıkıntılarından kurtulmak için çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Eğlenerek, hoşça vakit geçirerek can sıkıntısından kurtarabilecek pek çok imkân ve zemin var. Bunlar geçici bir rahatlama sağlasa da insanların can sıkıntısını gidermeye yetmiyor.

Can sıkıntısına yol açan pek çok sebep var elbette. En başta gelenleri faaliyetsizlik ve tembellik. Canı en çok sıkılanlar tembel ve işsiz insanlardır. Can sıkıntısı anında kendini tembelliğe vurmanın da, en değerli sermaye olan zamanı boşa geçirmekten başka bir getirisi yok. Onun için canı sıkıldığı zamanlarda insan mutlaka faydalı faaliyetlere yönelmeli; aklını, kalbini, duygularını ve sair latîfelerini meşgul edecek ve istidatlarını kabiliyete çevirecek işlerle meşgul olmalıdır. Böylece can sıkıntısı bir “zemberek” haline getirilip “kriz” “fırsat”a çevrilebilir.

Can sıkıntısına sebep olan bir diğer şey ise monotonluk, yani uzun süre aynı işlerle meşgul olmak. Monotonluğu kırmak için ise farklı faaliyetlerde bulunmak can sıkıntısını gidermeye yardımcı olacaktır.

İstemediği ya da hoşlanmadığı bir şeyi yapmaya mecbur kalınca da insanın canı sıkılır. İstemeyerek ve sıkılarak yapacağı bir işte insanın zorlanacağı aşikârdır. Fakat böyle mecburî hallerde “Zahmette rahmet vardır” düsturunun hatırlanması hem sabretmeyi kolaylaştıracak hem de sürecin rahat atlatılmasını sağlayacaktır. Böyle zamanlarda “Belki de sizin hoşlanmadığınız şey, hakkınızda hayırlı olur” (Bakara: 216) hakikati hiç hatırdan çıkarılmamalıdır.

İnsan, hayatı boyunca pek çok rahat ve sıkıntılı ruh hali yaşar. Bazen can sıkıntısı zâhirde bir sebep yokmuş gibiyken gelir ki buna “kabz hâli” denir. Kabz-bast hallerinin insanın tekâmülünde önemli bir yeri vardır. Kabz (sıkıntı) hâli, insanın maddî-manevî gelişimi için aslında değerlendirmesi gereken önemli bir fırsattır. Kabz durumlarında nasıl davranılması gerektiğine dair İnşirah Suresi bize yol gösterir: “Evet, her zorlukla beraber, bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince hemen diğerine koyul!” Ayrıca “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur” (Ra’d: 28) ayeti de bu konuda bize “tefekkür” ve “zikr”in önemini ifade eder.

Can sıkıntısı bazen bir şeyin eksikliğinden meydana gelir. İnsanın arayışa girip o noksan olan şeyi bulması gerekir. O “doğru şey” bulunursa; can sıkıntısı değişime ve gelişime, hayatın daha anlamlı hale gelmesine hizmet eder. Öte yandan can sıkıntısı eğer insanı tembelliğe, sefahete ve gayrimeşru alışkanlıklara sürüklerse bir belâ haline geleceği de doğrudur; fakat faydalı faaliyetlerle uğraşmaya sevk ederse “sıkı” bir fırsat olur. Bu açıdan, can sıkıntısını bir belâ, bir musibetten ziyade “terakkîye sevk edecek” bir yol gösterici olarak görmek gerekir.

Evet, “Her şey ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibariyle güzeldir” penceresinden bakıp faydalı faaliyetlerle meşgul olunduğunda can sıkıntısı da neticeleri itibariyle güzel hâle getirilmiş olacaktır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*