Duanız olmasa…

Mübarek bir cuma günü, büyük halamın evinde elime aldığım mu’cizâtlı bir Kur’ân-ı Kerîm’in yaprakları arasında şu güzel duaya rastlamıştım:

اَللّٰهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا، وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا، وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ، وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ، وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ، وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا، وَأَبْصَارِنَا، وَقُلُوبِنَا، وَأَزْوَاجِنَا، وَذُرِّيَّاتِنَا، وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ 1

Duanın kendisi bir hadis metni olup, manası çok latif olmakla birlikte; duayı Yahya Alkın2’ın kendi hattıyla yazmış olması da ayrı bir güzeldi. İşte bu ayki köşemizde bu duayı ağırlıyor, onu anlamaya çalışıyoruz.

İlk başta mealini bulamamıştım bu duanın, dolayısıyla şöyle bir çeviri yaptım:

“Allahım! Kalplerimizi birbirine ısındır, aramızı düzelt. Bizleri selametli olan yollara ilet. Bizleri zulümattan nura kavuştur. Açık ve gizli olan her çirkinlikten, günahtan bizleri koru. Kulaklarımız, gözlerimiz, kalplerimiz, eş ve zürriyetlerimizi bizim hakkımızda mübarek kıl. Tevbelerimizi kabul eyle, şüphesiz sen Tevvabu’r-Rahîm’sin; tevbeleri çokça kabul eden, merhamet sahibisin!”

Daha sonra bu dua üzerine araştırma yaparken metni kelime kelime açıklayan Arapça bir yazıya3 denk geldim, çok hoşuma gitti. Belki sizin de hoşunuza gider. Buyurun istifadeye:

اَللّٰهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا

Yani (Ey Allah’ım!) aramızda ünsiyet, meveddet ve merhamet kıl ki; İslam üzerine sebat edebilelim. İmanımızı kuvvetlendirelim, böylece dinine yardımcı olalım ve bir bedendeki tek kalp gibi olabilelim.

وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا

Ey Allah’ım! Düşmanlarımızla aramızdaki adavet, firak ve şikakı bizden uzaklaştır ki muhabbet ve kardeşlik üzere olabilelim.

وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ

Bizleri sâlih amel ile afât, helâket ve dalâlet yollarından selametli olan yollara ilet ve o yol üzerinde tevfîk ihsan eyle. Bunu vacip ve güzel amelleri yapmak, haram ve mekruh olan şeyleri terk etmekle bizlere nasip et, tâ ki darü’s-selâm olan Cennete kavuşalım.

وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ

Bizleri dünyanın zulmetlerinden kurtar; ki onların en büyükleri şirk, küfür, nifak, fısk, günahlar ve şerlerdir. Bizleri Sana itaat ve salih amellerle nura kavuştur; ki onun en büyükleri iman ve halis bir tevhiddir.

Duada zulümât (karanlıklar) kelimesi çoğul kullanıldığı halde, nûr kelimesi tekil kullanılmıştır. Çünkü şerrin yolları kesretli iken hakkın ve hakikatin yolu -ayette geçtiği gibi- tektir: “وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ” (Karanlıkları ve aydınlığı var etmiştir. [En’âm: 1])

وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ

Bizleri her akl-ı selim sahibinin çirkin bulduğu; görünür ve gizli olan, kavlî ve fiilî günah çirkinliklerinden uzaklaştır.

“وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ” (Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. [En’âm: 151])

Burada abdin zaaf ve aczinden ötürü şerleri, günah ve helaket yollarını terk etmesinin ancak Allah’ın kuvvetiyle olacağının beyanı vardır. Kul hiçbir işinde Rabbinden müstağnî kalamaz. Velev göz açıp kapamak kadar kısa bir süre için dahi olsa.

وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا، وَأَبْصَارِنَا، وَقُلُوبِنَا

“Kulaklarımız, gözlerimiz ve kalplerimizi bizim hakkımızda mübarek kıl.”

Burada sayılan göz, kulak, kalp gibi azaların Allah’a itaat ile vazifelenmelerine ve hayırda ileriye gitmelerine dua vardır. Çünkü bereket; hayrın fazlalığı ve devamlı olması anlamındadır.

وَأَزْوَاجِنَا، وَذُرِّيَّاتِنَا

Burada da eşlerin ve zürriyetlerin de taatte muvaffak olmasına ve temiz neslin kesretle olmasına dua vardır ki kişi dünya ve ahirette bunlar sayesinde göz aydınlığına kavuşur. Kişi zevc ve zürriyeti için bereket isteyerek kendisi için hayrın tamamlanmasını istemiş olur. Zîra eş ve zürriyetini Allah’a taat ve istikamette görmeyen kişi hakikî göz aydınlığına kavuşamaz. Bunların taati; hayra bütünüyle ulaşmak ve Cennette kavuşmak manalarına gelir.

وَتُبْ عَلَيْنَا، إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ

Yani “Bizleri tevbede muvaffak kıl ve tevbe üzerine sabit eyle.”

Daha sonra kişi إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ (Şüphesiz sen çokça bağışlayan, merhamet sahibisin) diyerek affedilmek hususundaki arzusuna kuvvetli bir sebep gösterir.

* * *

Tüm âlem-i İslâm’ın üzerine okuyup üflemelik bir dua, öyle değil mi? Tüm küskünlükleri, kırgınlıkları geçirecek, bizi ve cihazatımızı hakikî vazifelerine sevk edecek bir dua. İçerisindeki her bir hakikate nihayet derecede ihtiyacımız var.

Rabbim kabûle karîn eylesin. Âmin.

Dipnotlar:
1) Ebu Dâvûd, Kitabu’s-Salât, Bâbu’t-Teşehhüd, 969
2) Yahya Hocayı “Zâlime de yardım edin!” başlıklı Şubat, 2021 tarihli yazımızdan hatırlayanlar olacaktır. Tıklayınız.
3) Tıklayınız.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*