Mânâ-i Harfî penceresinden mezar taşları

Mezar taşlarının önemi nedir? “Vefat eden kişinin kimlik bilgileri dışında bir fonksiyonu var mıdır? Mezar taşları yapıldığı dönemin kültürü, sanatı ve inancı hakkında bilgi verir mi? Bu taşlara baktığımızda bize verilen mesajları hakkıyla anlayabiliyor muyuz? Mezar taşlarındaki semboller ve yazıtlar ne manaya geliyor?” gibi uzayan soruların cevaplarını bu yazımızda bulmaya çalışacağız.

Antik dönemlerde stel adı verilen mezar taşları hususan milletimizin İslamiyet’i kabul etmesiyle apayrı bir noktaya taşınmıştır. Âdeta her bir mezar taşı zengin birer kültür, fikir, belge, sanat ve inanç abideleri haline gelmiştir. Bu değişim mezarlıkları ölüme hazırlık bahçelerine dönüştürmüş, ölümün ürpertici ve soğuk havası ise ecdadımızın şuurlu inanç dünyasıyla huzura ermiştir.

Bu değişimi anlamak için dinî referanslara bakmak gerekir. Efendimizin (asm) en akıllı insanı “Ölümü sıkça hatırlayıp, ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapan kimse.”1 olarak tanımlaması ve “Dünyada tıpkı bir garip, hattâ bir yolcu gibi davran! Kendini ölülerden ve kabir ehlinden say.”2 ifadesi ölüme nasıl hazırlanmamız ve ne yapmamız gerektiğini ihtar eder.

Bu hazırlık ve yapılacaklar için evvela ölüm gerçeğini kabul etmek ve mahiyetini keşfetmek gerekir. “Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır. Sonra da bizim huzurumuza döndürüleceksiniz.”3 ve “O ki, hanginiz amelce daha güzeldir diye sizi imtihân etmek için ölümü ve hayâtı yarattı.”4 ayetleri bu manada önemli bir rehberdir.

Dünyanın fânî zevklerine aldanıp pişman olmamak için Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ikazlarına kulak vermek elzemdir: “Seni intizar etmekte ve süratle ona doğru gitmekte olduğun kabir, dünyanın zinetli, lezzetli şeylerini hediye kabul etmez. Çünkü, dünya ehlince güzel addedilen şey, orada çirkindir.”5 O halde yapılacak bellidir: “Kabrin arkası için çalışınız. Hakikî saadet ve lezzet ondadır.”6

Bu gayrete mezar taşlarının mimarisi de hizmet eder. Örneğin mezar taşlarının üstlerinde ekseriya çiçek dikmeye mahsus, toprağa kadar giden bir delikle, kuşların ve diğer canlıların toplanan yağmur sularını içebilmeleri için, yan yuvarlak veya yürek biçiminde çukurluklar bırakılması cay-i dikkattir. Ölümün dahi iyilik yapmaya ve tabiatı sevmeye bir vesile kılındığının canlı birer ispatı olduğu müşahede edilir.

Mezarlıklar çoğunlukla ana cadde ve şehir merkezlerindedir. Mezar taşları ise her durumda bulunduğu yerde caddeye ve insanların geçiş istikametlerine doğru bakar. Böylece insanların mezar taşlarını okumasını sağlayarak ibret vermek, ölümü hatırlatıp ölüm düşüncesini canlı tutmak ve gömülü kişinin dua isteğine cevap verilmesi sağlanır. Ayrıca medfun kişinin sosyal hayata sırt dönmesinin önüne geçilmesi istenir. Üzerinde çeşitli mesaj, simge ve motiflerin bulunduğu mezar taşları, medfun ile sosyal hayat arasında iletişim sağlamada köprü görevi görmüştür. Böylece ölümün soğukluk ve ürperticiliği mezar taşları ile sanata ve canlılığa çevrilmiş, hayatla iç içe geçmiştir.

Mezar taşları; tarih, toplum hayatı, şehir, inanç, ölüm, meslek, dil, edebiyat, yazı, sembol, süsleme ve taş işçiliği gibi çok sayıda hususiyete sahiptir. Üzerindeki yazı ve süslemeler, ait oldukları dönemin, sanatı, folkloru, dili, edebiyatı ve estetik kaygıları ile ilgili bilgiler içeren önemli belgelerdir.

Mezar taşı kitâbelerinde üç önemli özellik, göze çarpmaktadır. İnce taş işçiliği, yazı sanatı ve mezar taşlarında bulunan dinî ve edebî ifadeler. Süslemeler mesleğe, taşın boyutu ise yaşa dair ipucu verir.

Taşların üzerine ölümü, insanların fânîliğini ve bâkî olanın Allah olduğunu belirten ibareler, şiirler, dualar ve darbımeseller yazılmıştır. Taşın üst kısmına bazen besmele de yazılmakla birlikte daha çok “hû, hüve’l-bâkī, hüve’l-hayyü’l-bâkī, hüve’l-hallâku’l-bâkī” gibi yalnız Allah’ın ebedî, her zaman diri ve yaratıcı olduğuna işaret eden ibareler, her şeyin fânî olduğunu, Allah’tan başka her şeyin yok olacağını ve her canın ölümü tadacağını belirten ayetler de işlenmiştir. Her mezar taşında mutlaka bulunması gereken bir unsur da ölenin ruhuna Fatiha okunması dileğidir.

Gül, taç, sarık, fes veya kavuk gibi unsurlar mezardaki şahsın cinsiyeti, mesleği, mensup olduğu zümre, tarikat, bölük ya da taşıdığı bu unvana işaret eder. Kadınların mezar taşları çiçeklerle süslenmiştir. Gül goncası ile evlenmemiş kadınlar, kırılmış gül goncası ile de genç yaşta ölen kadınlar belli edilmiştir.

Hacı olduğunu belirten hurma ağacı, idam edildiğini anlatan boyun kısmındaki kement, mesleklerini yansıtan tulumba, çapa, ok-yay ve okur-yazarlığına delâlet eden kalem-divit gibi simgelerde de, kişinin kimliği ile ilgili daha özel bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Osmanlılarda sosyal statünün en önemli göstergesi olan kavuklar, mezar taşlarının da en belirleyici özelliği haline gelmişlerdir.

Kendine has bir kokusu olan ve yaz-kış yeşil kalan servi ağacı motifi, vahdeti yani Allah’ı birlemeyi sembolize eder. Mezar taşı üzerindeki servi içinde servi motifi, doğumda ölen kadını ve doğurduğu kız çocuğunu temsil etmektedir. Cellâdın infaz ettiği aileden herhangi birinin beddua okumasını veya daha ileriye gidip mezarına veyahut mezar taşına zarar vermesini engellemek, intikam duygusunun önüne geçmek amaçlı olarak hiçbir cellâdın mezar taşında kimlik bilgileri veyahut motif bulunmamaktadır.

Netice itibariye mezar taşları, medeniyetimizin kökleşmiş kültür birikiminin hem yazılı hem de görsel bir biçimde ifade ediliş tarzıdır. Mezar taşları ve mezarlıkları, medeniyetimizin insana gösterdiği değeri ve saygıyı yansıtır. İnancın; kültürle, sanatla ve edebiyatla harika bir tarzda harmanlanabileceğinin canlı şahitleridir vesselâm…

Dipnotlar:
1) İbni Mâce, Zühd: 31.
2) Tirmizî, Zühd: 25.
3) Ankebût Suresi: 57.
4) Mülk Suresi: 2.
5) Mesnevî-i Nuriye, s.106.
6) Mektubat, s. 274.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*