İnsanları anneleri hür doğurmuşken; siz onları ne zamandan beri köleniz sanıyorsunuz!’ diyor, Hz. Ömer (ra).
Çünkü; herkes statüsüne bakılmaksızın yaratılış itibariyle, hukuk önünde hür ve eşittir. Üstünlük ancak ahlâk, fazilet ve takvada olabilir.
Kaba şiddete karşı; fikir ve düşüncenin, zulüm ve tahakküme karşı; adaletin mücadelesi devam ediyor ve kıyamete kadar edecek.
“ALLAH BEYANI ÖĞRETTİ”
Allah’ın güzel isimlerinden olan Mübin: Kullarına gerekli şeyleri açıklayan, doğruları gösterendir.
Beyan ise; insanın kendini, vicdanında meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlamak ve anlatmak demek olan konuşma nimetidir.
“Rahmân Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.”1
HÜRRİYETİ SAVUNMAK
Bediüzzaman Said Nursî’ye göre; ekmeksiz yaşanabilir, ancak hürriyetsiz yaşanamaz. Çünkü “Hürriyet-i şer’iye Cenâb-ı Hakkın Rahmân, Rahîm tecellîsiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır.”2 “Demek iman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar. İşte Asr-ı Saadet.”3
İslam toplumu, ilk yıllarında kalbinin mutmain olmadığı konuda Resulullah’tan (asm) bile açıklama isteyen, Halifeye hesap soran, “Yanlış yaparsan seni kılıçlarımızla doğrulturuz” diyebilen er kişilerin, hatta hutbe okurken Halifeyi susturan hatun kişilerin bulunduğu bir toplumdu. Ama sonradan bu anlayış ve şahsiyetlerini maalesef kaybettiler.
“DÜŞÜNÜYORUM; ÖYLEYSE VARIM!”
Bir şeyi konuşup anlatabilmenin temelinde “düşünce” vardır. Konuşmanın ilk adımı düşüncenin kelime dediğimiz sembollere çevrilmesidir. Bu semboller, hâfızanın derinliklerinden bir mekanizma ile çağrılır, bir cümle içinde peş peşe dizilir. Cümlelere kelimeler, anlamlar, duygular yüklenir ve açığa çıkar. Bir anlam ifade edebilmesi için düşüncelerin dışa vurulabilmesi lazımdır.
İfade hürriyeti ise; insanların başlarına kötü bir şey gelmesi korkusu taşımadan düşüncelerini serbestçe, eşit bir şekilde, çeşit araçlarla ifade edebilmeleridir.
ÖZGÜRLÜK KAVŞAĞI
İfade özgürlüğü aynı zamanda diğer hak ve hürriyetlerin, hayat, mülkiyet gibi doğal hakların ve basın özgürlüğü ile teşkilatlanma, seyahat, basın, bilgi edinme vb. sivil özgürlüklerinin birleştiği yerdir.
Bir ülkede yeterli seviyede ifade özgürlüğü varsa, orada diğer hak ve özgürlüklerin de mevcut bulunduğunu gösterir.
Çünkü hak ve özgürlükler iç içe geçmiş halde yaşarlar. Bir hakkı tanırsanız diğer haklar da yavaş yavaş belirir, bir hakkı ihlal ederseniz diğer haklar da yavaş yavaş geriler.
TEMEL HAKLAR
Hukuk metinlerinde temel hak ve hürriyetler düzenlenmiştir. Hukukî bilgilere boğmamak adına özetle söylemek gerekirse;
“Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve hürriyetlerden yararlanabilir.”
“Herkes düşünce, din ve vicdan hürriyetine, görüşlerini anlatma ve ifade hürriyetine sahiptir. Hiç kimseye istediği bir dine veya inanca sahip olmak veya istediği bir din veya inancı kabul etmek hürriyetine dokunabilecek zorlama yapılamaz. Hiç kimse kanaatleri için rahatsız edilemez.”
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”
SARSICI, ŞOK EDİCİ OLSA BİLE…
Haber yayınlayan gazetecinin cezalandırılması düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlâlidir. Kamuoyunu yakından ilgilendiren bir haberde, bu haberi duyan gazeteci bir savcı gibi haberin doğruluğunu ispatlamakla yükümlü değildir.
İncitici, sarsıcı, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler de ifade özgürlüğü kapsamındadır. Dikkat edilmesi gereken nokta, kişinin şahsiyetine, inançlarına hakaret değil; fikirlerine karşı çıkılmasıdır.
Kişilik haklarının zedelendiğini ileri sürenler, genel mahkemelerde dava açma yoluna gidebilir.
Demokratik düzenlerde, ne kadar tehlikeli ya da aykırı görülürse görülsün, düşüncenin bizzat kendisi yasağın konusu olamaz. Fikir hürriyetini savunmak, illa o fikri kabul etmek anlamına gelmez.
Kur’ân’da, kâfirlerin fikirlerine de yer verilmesi konumuz açısından dikkate şayandır.
İLMÎ İSTİBDAT…
“Her hükûmette muhalifler bulunur. Yalnız fikren muhalefet bir suç olmaz.” Siyasî istibdat kadar; ilmî istibdat da zararlıdır. Hürriyet-i kelâma serbestî vermek nübüvvetin bir hassasıdır.
Her doğru bir parça yanlışı, her yanlış bir parça doğruyu ihtiva ediyor olabilir. Bir fikir doğru bile olsa, onun serbestçe eleştirilmesine ve ona itiraz edilmesine izin vermek gerekir. Doğru fikirlerin daha iyi anlaşılması ve benimsenmesi için düşünce ve ifade özgürlüğüne ihtiyaç vardır.
Doğru olduğuna inanılan fikirler, karşı fikirler tarafından test edilmezse zayıflar, geriler ve donar. Yeni problemlere çözüm olamaz, güncel ihtiyaçlara cevap veremez. Zamanla bir dogmaya ve kesin inanca dönüşür.
Bir fikir doğruysa; o fikri benimseyenlerin, yanlış fikirlerin ifade edilmesinden korkmasına gerek yoktur. Karşı fikirlerin ifade edilmesi, doğruya kendisinin doğruluğunu ve yanlışın yanlışlığını sergileyebilmek için yeni bir imkân sağlar.
“Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifakla beraber, vesâilde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip hakka ve hakikate hizmet eder.”
YASAK ÇARE DEĞİLDİR
Yasaklamak, ifade edilmesine izin vermemek bir fikrin doğmasına, gelişmesine engel olamaz. Bastırılmak istenen fikirler, daha hızlı gelişir ve daha kolay yayılıp kuvvetlenir. Onları zorla, zorbalıkla, devlet baskısıyla sindirmek, belli alanlara sınırlamak imkânsızdır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Fikirler tankla topla, copla polisle, mahkemeyle hapisle susturulamaz, etkisizleştirilemez. Fikirlere karşı, ancak başka fikirlerle mücadele edilebilir. Bir fikir başka bir fikirle çürütülebilir.
Düşünce suçu, belli bir görüşü, ideolojiyi, doktrini, inancı, siyasî sistemi vb. savunma, yayma ya da başkalarına aktarmaya çalışmanın cezalandırılması anlamına gelir. Ondandır ki; ”Düşüncenin üstesinden gelemeyenler, düşünenin üstesinden gelmeye çalışırlar.”
SINIRSIZ HÜRRİYET OLMAZ!..
Hiçbir hürriyet sınırsız değildir. “Hürriyet-i mutlak ise, vahşet-i mutlakadır, belki hayvanlıktır. Tahdid-i hürriyet dahi insaniyet nokta-i nazarından zarurîdir.”
Uzmanlara göre; çoğulcu demokrasilerde, genellikle kötüleyici, tahkir edici, aşağılayıcı, saldırgan, sövgü içeren, kaba, bayağı, müstehcen, bilimsel ya da sanatsal değerden yoksun, sırf ar ve haya duygularını incitmeyi amaçlayan, insanlığı tehdit eden ırkçılık ve savaş kışkırtıcılığı ve bunların propagandası, suça teşvik, tahrik, iştirak, suç oluşturan fiili övme niteliğindeki beyanlarla, hukuka aykırı bir şekilde şiddeti kullanmayı öneren ifadeler, fikir hürriyeti kapsamı dışında kalmaktadır.
Hak ve hürriyetlerin keyfi olarak değil, ancak kanunla sınırlanabileceğini unutmayalım.
“İFADE HÜRRİYETİ İSTİYORUM!”
“Fakir, zengin; genç, yaşlı; köylü, şehirli; tahsilli, tahsilsiz; sağcı solcu; bir dine inanan, inanmayan; alevî, sünnî; müslim, gayri müslim; deist, ateist; çoğunluk mensubu, azınlık mensubu; kadın, erkek; Türk, Kürt; Kemalist, anti-Kemalist; asker, sivil; işadamı, işçi, herkes için eşit, engelsiz, sadece kişilik haklarına saygı ve şiddet çağrısı yapmamayla sınırlanmış, resmî doğruların ve çoğunluk görüşlerinin, yaşayan ve ölmüş liderlerin, yaşayan ve ölmüş liderler adına yapılanların eleştirilebilmesini de kapsayan bir ifade özgürlüğü istiyorum.”4
inaç ve fikir kavramları üzerine düşünme ihtiyacı duydum: “bir fikre karşı çıkılır, peki bir inanca…? inanç fikirsiz midir? bir inanca hakaret içermeyen karşı çıkış, düşünce/beyan özgürlüğü müdür?”