İhtimaller yurdu

Gözlerimizin serapla buğulandığı

Yaşamak ile var olmak arasındaki ince çizgiyi

Görmek değil belki anlamak olan bu yaşam kaidemizi

Mimsiz medeniyetin ağzında parçalanırken

Yeni doğan yavrusunu şefkat çeşmeleri ile besleyen bir koyun misali

Ürkek, yabancı, bulunduğu vaziyeti anlamaya çalışan iki masum göz ile

Öyle meftun öyle bîçare öyle tehditkâr…

Ruhumuz bir bekleyiş sancısı Dilara

Doğuma hazırlanan, milyarlarca insanın yaşadıkları sandıkları hayatları toprak altına gömmüş

Sanki bâkî olarak kalacakmışız sandığımız Dünya gibi

Oysa ruhumuz öyle elemlerin pençesine kolunu kaptırmış ki

Kelebekler dahi acımak suretiyle

O naif ve kısa hayatlarını yok sayarak

Hevâ ve heveslerimize bakarak ağlıyorlar.

Dilara,

Ne isyan bu kadim ovalardan yüklenip akışla paramparça olup donmuş fikirlerimizi eritecek

Ne nisyan sönüp sönüp kavrulan gönlümüzün elemini dindirecek.

Gülmek fesleğen kokusunda bir anlık şereftir Dilara

Ne bir yudum su kadar uzun, ne bir asi bakış kadar kısa

Güç bela çıkma alışkanlığımızdan ileri gelen bu yorgunluk bu hissizlik

Ancak teslimiyeti en yücesinde bilmekle azalıyor.

Dilara,

İçtenliğimizin darağacında sallanışını izlerken geçmiş kaderin fesli cellatları

Ne sevgiden ne şefkatten bîhaber…

İhtimaller yurduyuz komar çiçeklerinin kokusu ile boyanmış yelpazede

Bir elimiz ile bulutları diğer elimiz ile toprağı tutmuşuz

Umut vadilerinden şahlanıp arşa giriftar olmuş atlar gibi

Bir vurgundan diğer vurguna koşuyor yüreğimiz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*