Dirilt kalbini

Dirilt kalbini

Geçtiğimiz Ramazan için gerçekleştirmek istediğim tek bir şey vardı; yenilenmek. Ruhen, aklen, kalben temiz bir sayfa ile Ramazan’ın son gününe ulaşabilmek. Dünya ile yorulan kalbimin bir molaya, unutulan bazı hakikatlerin yeniden hatırlanmaya ihtiyacı vardı. Ne kadar da temel esaslardı bu unutulanlar. Bu esasları nefse okutmak, gerçeğinle yüzleşmek, kalpte sönmüş hakikatleri yeniden canlandırmak bu kitabın vesilesi ile oldu. Bu kitabı okurken eş zamanlı olarak okuduğum İhlas Risalesi’nde ihlası kazanmanın ve muhafaza etmenin, günlük yaşamda ihlaslı bir hayat sürmenin pratiğini öğreniyordum.

İhlas Risalesi’nin birinci düsturu; “Amelinizde rıza-i İlâhî olmalı. O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. O kabul etse tüm halk reddetse tesiri yok.” tur.

Hemen ardından gelen düsturların çoğu ise mü’minlerin aralarındaki ilişkilere dairdir. Mü’min kardeşini tenkit etmemek, kardeşinin nefsini izzette, şerefte, hatta maddî menfaatlerde dahi kendi nefsine tercih edebilmek gibi nice düsturlar… Aslında bu ilginç bir durum. Çünkü Allah’ın rızasının birbirimiz ile olan ilişkilerde gizlenmiş olması, günlük yaşantımızın kıymetini birden ona çıkarıyor.

Sosyal hayatta, Müslüman ahlâkının ne olduğunu hatırlatması ve mü’minler arası ilişkilere yer vermesi kitabın kıymetini bir kat daha artıyor.

Kitabın birinci bölümü, “Amelinizde rıza-i İlâhî olmalı” sırrınca dua konusunu ele alıyor.

Kitabın bu bölümü Hz. Musa’nın hayatından bir kesit sunuyor bize. Bir hayır işledikten sonra kenara çekilip insanların takdirinden yüz çevirerek, tarafından takdir edilmeyi beklediği tek merci olan Allah’a sığınması, çok ihtiyaç sahibi olduğu halde yardımı yalnızca O’ndan (cc) beklemesi, bize Hz. Musa’nın hayatıyla “duanın nasıl olması gerektiği”nin dersini hatırlatıyor.

“Rabbim bana hayra ait ne indirdiysen ne lütufta bulunduysan şüphe yok ki hepsine de muhtacım ben.” (Kasas Suresi: 24) diye latif ve müteşekkir bir şekilde dua eden Hz. Musa’yı okuduğumda, kendi sipariş usulü dualarımdan, verdiği ve her an vermeye devam ettiği nimetlere kör bir şekilde, vermediklerini isteyip duran nefsim adına utandım.

Duayı sadece zor zamanlarda değil, en sade dilleriyle sürekli Allah ile iletişimde kalabilme aracı olarak gören peygamberlerden kesitler, bizlere nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretiyor.

Kitabın ikinci bölümünde, İhlas Risalesi’nin ikinci düsturuna âdeta bir çağrışım var. Bu bölümde “Birlik içinde Müslüman bir toplum inşa etmek” başlığı altında, günlük hayattan örneklerle Müslüman kardeşi tenkidin ölçüsünün ne olduğu ile ihlasın “Bu hizmet-i Kur’âniye’de bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemek” hakikatlerinin talimi yapılır.

Yine bu bölümde Asr Suresi’nden süzülen hakikatler anlatılırken kitabın içinde ara ara Arapça gramer yapısı, kelimelerin anlamları ve bu anlamların ayetlere kattığı derinlik bizlerle paylaşılıyor.

Bu başlık altında su-i zannın toplumda oluşturacağı yıkıma da dikkat çekilir. Yazar, “Şeffaf insanlar olmak gerek” diyerek, Hucurat Suresinden ayetlerle zannın çoğundan neden kaçınmamız gerektiğini izah eder ve cümlelerini genel itibariyle bir Kur’ân ayetine dayandırır.

“Ne duydum biliyor musun?” diye başlayan cümlelerimizin devamını iki kere düşünmek zorundayız. Okuduğum başka bir kitapta şöyle bir cümle hatırlıyorum: “Dedikodu iftiranın anahtarıdır.”

Sonraki konu ise öfke kontrolünde, sabırda Peygamberimiz (asm) gibi olmak üzerine. Hayatın neredeyse her alanına küçük küçük değinen yazar, iş ahlâkı kısmını da ihmal etmemiş. Müslüman ahlâkı dedik ya hani. Bu ahlâkı çok büyük hareketlerde değil küçük niyetlerde, duygularda kaybettiğimizi gördüm bu kitapla. Ama aynı satırlarda yine ümitle dolabilmek, Rabbin Rahman ve Rahîm sıfatlarının tefekkürünü yaptıran bu kitapla mümkün oldu yine.

Yazarın adını daha önceden duymuş olma ihtimaliniz yüksek. Ama bugün bu kitabın ve yazarın bendeki karşılığını ifade ediyorum. Kitap bana tam olarak şöyle hissettirdi: Samimiyetinden ve beni yargılamayacağından emin olduğum ve “Sorunlarım için eminim bana söyleyecekleri vardır” dediğim bir abimi bazı sıkıntılarımı paylaşmak için aramışım. O da karşılıklı sohbetimiz esnasında bana tavsiyeler ve bilgiler vermiş, zaman zaman da kendi hayatından kesitler paylaşmış. En nihayet, fazlasıyla memnun bir şekilde kitabın sonunda “yeniden bir gün görüşmek üzere” ayrılmışız gibi.

Altını çizdiklerim

Çünkü geçmişteki hatalarınızdır sizi motive eden.

İnsanın gelişmesi ise ancak bir diğerinden öğrendiğinde mümkündür.

İşletmeler siyasete bulaşırsa yolsuzluk ortaya çıkar.

Eğer siz yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz. Ve sizi güzel bir yere koyarız. (Nisa Suresi: 31.)

Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. (Nahl Suresi: 62.)

Rabbiniz erkek çocukları size seçip ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi? (İsra Suresi: 40.)

Yok yok, siz acele olanı seversiniz. Ve ahireti bırakıverirsiniz. (Kıyamet Suresi: 20-21.)

İmanın olmazsa olmazı ihlas kavramının günlük hayatta nasıl karşımıza çıktı

Bu kitapla hatırladım Allah’ın rızası büyük hareketlerde değil küçük niyetlerde, küçük adımlarda olduğunu.

“Rabbim bana hayra ait ne indirdiysen, ne lütufta bulunduysan şüphe yok ki hepsine de muhtacım ben.” (Kasas Suresi: 28:24)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*