Mânâ-i Harfî penceresinden türbeler

Türbe denilince aklımıza ne geliyor? Gezilerimizde türbeleri ziyaret etmeli miyiz? Türbe ziyaretinde nelere dikkat etmek gerekir? Türbe ile kümbet arasındaki farkı düşündük mü? Sanat tarihi açısından türbelerin önemi nedir? Ölümü hatırlamak gezilerimize nasıl tesir ediyor? Bu ve benzeri soruların cevabını yazımızda aramaya çalışacağız.

Türbeler asıl olarak dinî kişiliklerin anıtsal mezarları olarak bilinir. Mezar olması çoğu insanın aklına ölümü dolayısıyla ayrılık, acı gibi negatif hissiyatı getirir. Oysaki hakikat çok farklıdır. Türbeler, ölüme ve kabre olan bakışı doğru yönde değiştirmeye vesile olarak görülmelidir.

Bunun içinde hususan Risale-i Nur’daki tanımlar bizlere konunun vuzuhuna sebeptir. Birkaçını hatırlayalım:

“Sizlere müjde! Mevt, îdam değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil, belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.”1 ve “Ey nefis! Başta Habibullah bütün ahbabın, kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. Merdâne kabre bak, dinle ne talep eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak ne ister.”2

Demek ki “Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.”3 ayetini düşünerek ölüm gerçeğini kabul etmek ve yüzleşmek gerekiyor. Mevt ehl-i iman için ayrılık, acı, yokluk değil; kavuşma, saadet ve huzur manalarına gelir. Bu mananın yaşanması için “Kabrin arkası için çalışınız. Hakikî saadet ve lezzet ondadır.”4 ikazına göre hareket etmek gerekiyor.

İşte bu manaları hatırlatan ve yaşamaya vesile olan türbeleri ibret nazarıyla ziyaret etmek önemlidir. Türbe ziyaretlerinde; 1 Fatiha 11 İhlas, 1 Fatiha 3 İhlas veya Yasin Suresi okunur. Hâsıl olan sevabı ilk önce Peygamber Efendimizin (asm) ve diğer peygamberlerin, Sahabe-i Kiramın ve ziyaret edilen Allah dostunun ve ahirete intikal etmiş olan bütün Müslümanların ruhlarına hediye edilir, daha sonra yine adabına uygun bir şekilde Cenab-ı Allah’a dua edilmesine dikkat edilir.

Kabrin etrafını dönmek, mum yakmak, bez ve ip bağlamak ve çözmek, sandukaya el sürmek gibi hurafelerden uzak durmak gerekir. Bu davranışların şirke götürdüğü şuurunda olmak elzemdir.

Atalarımızın İslâmiyet’ten önceki dönemlerden itibaren zengin bir mezar anıtı geleneğinin bulunması, İslâmî devirde türbe ve kümbet adı verilen iki değişik forma sahip mezar anıtının geniş ölçüde uygulanmasına yol açmıştır. Türbe ölünün doğrudan toprağa verildiği, çoğunlukla kare veya çokgen gövdeli, üzeri daha çok kubbe ile örtülü anıtlardır. Kümbette ise cenazelik, mumyalık veya kripta gibi isimlerle anılan bir bodrum katı üzerinde silindirik yahut çokgen gövde yer almakta, bunun da üzeri içten kubbe, dıştan konik ya da piramidal bir çatı ile örtülmektedir.

Kümbet tarzındaki mezar anıtlarda genellikle mumyalama geleneğinin devam etmesi ve bunun XIII-XIV. yüzyıllar Anadolu’sunda da sürdürülmüş olması, ölü gömme geleneklerinin ve mezar anıtı fikrinin Türkler arasında ne kadar köklü bir devamlılığa sahip olduğunu göstermesi bakımından ilgi çekicidir.

Görüldüğü üzere türbe ve kümbet aynı fonksiyona sahip olmakla birlikte aralarında mimari farklılık vardır. Kümbetlerde kubbeler silindirik sivri, konik sivri, piramit sivri veya köşeli sivri iken türbelerde kubbe yassı oval şeklindedir. 14. Yüzyıldan itibaren kümbet yerini türbelere bırakmıştır.

Türbeler yapılış biçimi bakımından kenarları kapalı ve açık olmasına göre ikiye ayrılır. Malzeme olarak, tuğla, taş, kerpiç kullanılmıştır. Birer sanat eseri olan türbelerin, basit, dört köşeli çeşitleri yanında, alınları (ön cephesi) çini ve mozaiklerle süslenmiş, cephe dış yüzlerine kesme taşlarla boydan boya çeşitli motifler işlenmiş, değişik yazı çeşitleriyle kitâbeler kazınmış, bazen içleri de süslenmiş, pekçok çeşitleri vardır.

Görüldüğü üzere ecdadımızın anıtsal mezar niteliğindeki türbe ve kümbetlerde ileri bir sanat anlayışını izhar ettiği görülür. Gerek kitâbelerde yer alan hatlardaki kufî, nesih vs. süslü yazılar gerekse dışarıdan konik veya piramit çatı görünüşündeki kuvvetli tesir, hatlarındaki sâdelik ve açıklık zamanının çok ilerisindedir.

Sanatın, ince zevkin, ahiretin, duanın, mimarinin ve ölümle ilgili müjdelerin bir mekânda nasıl harmanladığını gösteren türbeleri ziyaret etmek huzur, saadet, sevap gibi çok sayıda manevi kazanıma vesile olacaktır. Bu hâller insanın daha çok düşünmesine dolayısıyla iyi bir Müslüman olma yolunda daha hızlı ve sağlam adımlar atmasına vesile olacaktır vesselam…

Dipnotlar:
1) Asâ-yı Musa, s. 220.
2) Sözler, s. 156.
3) Zümer Sûresi, 30.
4) Mektubat, s. 274.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*