Hoşgörü

İnsan sevgi, saygı, merhamet, tahammül, empati gibi hasletlerle insan ismine lâyık bir hal alır ve çevresiyle anlamlı ilişkiler kurar. Bu hasletlerden bir tanesi de hoşgörüdür.

Müsamaha, tolerans, görmezlikten gelme, katlanma gibi kelimelerle de ifade edilen hoşgörü ile insanlar birlikte huzur içinde yaşama imkânı elde eder.

Hoşgörü ailenin, cemiyet hayatının temeli gibidir, ne kadar güçlü ve doğru olursa toplumsal yapıların ömrü de o kadar uzun olur. Hoşgörü temeli zayıf ya da yanlış atılmışsa bina sarsıntılara dayanamaz ve varlığını devam ettiremez.

Evet, toplumsal birlik ve beraberlik hoşgörü ile sağlanır. Evde, okulda, işte, sokakta, trafikte hata ve kusurlara karşı hoşgörülü olmak problemleri çözmemize yardım eder ve hayatı kolaylaştırır.

Hoşgörü farklılıklara saygı duymayı ve olduğu gibi kabul etmeyi gerektirir. Dini, dili, ırkı, rengi, sosyal statüsü ne olursa olsun kişilere karşı hoşgörülü olmalıdır.

Hoşgörüsüzlüğün sebepleri ise çok çeşitli olabilir. Sabırsızlık, ekonomik sıkıntılar, kültürel erozyon, siyasetin kışkırttığı tarafgirlik gibi faktörlerin hoşgörüsüzlüğe sebep olduğunu söylemek mümkündür. Irkçılık, eğitimsizlik, kibir, benmerkezcilik, önyargı gibi etmenler de hoşgörüyü zedelemektedir.

Hoşgörüsüzlüğün en büyük sebebi ise şüphesiz empati eksikliğidir. Empati kuramayan yani kendini karşıdakinin yerine koyup neler hissedeceğini anlayamayacak kişilerin hoşgörü göstermesi düşünülemez. Empati yapmanın ve empati yeteneğini geliştirmenin hoşgörüyü artırdığını söylemek mümkündür.

Hoşgörünün kazanılması diğer güzel hasletlerde olduğu gibi elbette ki bir çabayı gerektirir. Temellerinin atılacağı ve kazanılacağı yer ise aile ve okuldur. Çocuğun edineceği hoşgörünün sınırları ailede ve okulda verilecek eğitimle belli olur.

Şüphesiz ki hoşgörünün en önemli kaynaklarından bir tanesi de dinî ve manevî değerlerdir. İslam hoşgörü dinidir. “Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü”, “Ne olursan ol, yine gel”, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok” anlayışına sahip fertler elbette “hoş görecek” bir olgunluğa kavuşacaktır.

Hoşgörü, her şeye “evet” diyen, her şeyi kabul eden bir karaktere sahip olmak değildir. Nerede, neyin ne kadar hoş görülüp hoş görülmeyeceğine doğru karar vermeyi bilmek de gerekir. Bu da temel dinî, insanî ve hukukî prensipleri iyi bilmek ve onlardan taviz vermemekle mümkün olur.

Hoşgörü ilaç gibidir. Fertte ya da toplumda hoşgörünün bulunması da yetmez, yeterli dozda ve doğru şekilde kullanılması gerekir. Dozunun eksik veya fazla olması ya da yanlış yerde hoşgörü gösterilmesi ferde ve topluma zarar verir.

Hoş görülecek şeyler olduğu gibi hoş görülmeyecek şeyler de vardır: Haramlar, yasaklar, kanunlara aykırı hususlar; fıtrata, ferde, aileye ve topluma zararlı şeylere karşı hoşgörülü olmak tabiî ki düşünülemez.

Hülâsa, hoşgörü; insanların kusurlarını görmemek, eksiklerini yüzlerine vurmamak, ayıplarını kapatmak, değer vermek, farklılıklara saygı duymak, anlayışlı olmak, tahammül etmek, affedici olmaktır. Fertlere ve topluma zararlı şeylere karşı tepkisiz kalmak, görmezden gelmek, umursamamak değildir.

* * *

Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, bütün İslâm ve insanlık âlemine hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*