Sana kadar sayılan bir gökyüzü Betelgeuse

Sana kadar sayılan bir gökyüzü Betelgeuse

Tek tek aşacaktım hepsini, isterse ömür sürsündü. Sonunda ulaşacağım nokta hayal ufkumda parlarken birer ikişer atladığım basamakların çokluğu beni korkutmaz, yormazdı. Ulaşmaya olan azmim sönmez, hedef çok uzakta da olsa dayanırım demiştim. Sana kadar olan gökyüzünde yola çıktığım ilk dakikadaki kararlılığımdan geriye sadece bir hatıra kaldı. Artık basamakları çıkarken sık sık yoruluyor, ara veriyorum. Süresi olmayan dinlenme aralarımda ellerimden yıllar kayıyor, tutamıyorum. Geçtiğim kaçıncı yıldız bilmiyorum.

Hayal ufkuma yağmurlar yağdı, deniz ilk günkü berraklığını yitirdi. “İsterse ömür sürsün” demiştim. Aynı sözü kendimi yerde bulduğum andaki ben’e söyletmekte zorlanıyorum. Arafta gibiyim, ne başa dönebiliyorum ne de ilerleyebiliyorum.

Bazı basamaklarda oyalanma yerleri yapılmış. Kendimi kaybediyor, ayaklarıma hâkim olamıyorum. Ahmaklığımı haykırıyor içimdeki öteki; şevkim bütün bütün kırılsın diye. Susturup devam etme çabası dahi yorucu. İlk zamanlar kolaydı. Vehim der geçerdim, önem vermezsem esamesi kalmazdı fısıltıların. Fakat artık beynimi zonklatıyor, gevezeliği başımı ağrıtıyor. Sesi çok yüksek çıkıyor. Tiz bir çığlık gibi ya da frekansı bozuk bir radyonun tahammül edilmez cızırtısı. “Hele bir soluklanayım şurada” demeye göreyim, kendi sesimi duyamaz hale geliyorum.

Gözüme ayak izleri takılıyor… Geri dönmeye meyletmişler ama sonunda devam etmişler. Bazıları da var ki silinip gitmiş… Bazen, düşüp de yerde kaldığımda ama mücadeleyi bırakmadığımda, görünmez bir el tutuyor elimi… Yığılıp kaldığım yerden ayağa kaldırıyor. O el tutunca birden ve ben ayağa kalkınca artık, sesler zayıflıyor. Kendimi duyabilir hale geliyorum yeniden.

Görünmez eli sadece tutmuyorum varlığımla onun varlığına tutunuyoruz, geride bıraktığım yıldızlara bakıyorum. Bu dersle ümit yükleniyorum, heybem ümit dolup taşıyor. Mutlu oluyorum. Keşke hiç bırakmasa elimi bu görünmez el. Keşke bakışlarım ayrılmasa hiç bu izlerden, kalan değil de yiten yıldızların çokluğunu görse gözlerim…

Yenilik şahlanıyor, içimdeki gürültüler önce fısıltıya dönüyor, sonra tamamen kesiliyor. Uzunca süre bir daha duymuyorum artık. Çünkü o el sıkıca kavradığı elimi hâlâ tutuyor, varlığı varlığımla bir. Birlikte hareket ediyoruz. Yola azimle çıkan ben canlanıyor içimde. Gökyüzü siyahını silip maviye boyanıyor ve hatta o da ne ufukta birileri var! Yalnız değilim görüyorum. Tam o nokta da; ‘ben’ deyişimde takılıp öyle bir düşüyorum ki… Hakikat celâlleniyor, yol yokuşa sürülüyor, tepe taklak aşağı yuvarlanıyorum. Gözümü açıp da ne olduğunu idrak edene kadar geçen süre ne kadar bilemiyorum…

Çok koştum, çok da tökezledim. Öyle ki ilerleyemedim, harap oldum. Artık basamakları atlayarak çıkan çocuk yok, beli bükülmüş bir yolzede var. Fakat bir görünüp bir kaybolanların ardından baktığımda göremediğimi bu bitap hâlimle seçebiliyorum: Ben koşuyordum, onlar yürüyordu. Ben soluksuz kalıyordum, onlar sükûnetin ta kendisiydi. Adım adımdılar. Telaşsız, elli basamak ilerisini gören gözleriyle gemisini selamete çıkaran usta kaptan edasında. Yolcu değil yolun kendisi idiler âdeta.

Sonsuza uzanan merdiveni sarsılmaz adımlarla çıktıklarını ilk anda görememiştim. Vakur duruşlarına, gözlerini yoldan ayırmamalarına dikkat etmemiş, yola neden çıktım unutmuş, yetişme hırsıyla nefes nefese kalmıştım. Hedefi şaşırmış, takılmıştım.

Şimdi anlıyorum hedef varmak değil. Hedef yolun ta kendisi. Yolda olmak, durmamak, bir yere takılıp kalmamak. Yetişme hırsına kapılmamak. Aldığım dersle koşup da soluksuz kalmayı sükûnetle değiştiriyorum. İhtimal dahilinde tökezlemeleri hesaba katarak, sağa sola bakmadan yola, sadece yola odaklanıyorum. “Belki”lere ceset giydirip ümidimi kırmıyor “keşke”leri adımlarıma fer kazandırmak için zikrediyorum.

Bakışlarım, geriye nerede nasıl yalpaladığımı görebilmek için dönüyor artık sadece. Rehber ayak izlerinin anlattıkları hikâyelerle besleniyor, bir görünüp bir kaybolanlarla kol kola yürüdüğüm anı düşlüyorum. Temkinle yol alıyor yere kapaklansam da ilerliyorum.

“Ve yol başa dönüyor Betelgeuse, sana kadar sayıyorum gökyüzünü…”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*