Bir sınav düşünün, hoca soruların cevaplarını dolaylı olarak anlatıyor ya da diyor ki; “Kitapları istediğiniz gibi açabilirsiniz sınavda.” Nasıl rahatlarız! Stres tamamıyla yok olur zaten. Bir yüzler güler, havada uçuşan “Hocam çok sağolun”lar, arkasından konuşulan “ne iyi hoca yaaa”lar…
Ah öğrencilik, ne güzel yıllar!
Bir kısmımızdan çoğumuzun öğrencilik yıllarını çok özlediğine eminim. Hatta “Ben öğrenciyken…” diye başlayan bir sürü hatırayı sürekli dile getiren, o yılları tebessümle hatırlayan nicelerimiz… Geçenlerde ablamla muhabbet ederken hayatımdaki bir soru için dedim ki “Peygamberlerden birinin başına bu tarz bir şey gelmiş mi? Bu tarz bir duası ya da yaşanmışlığı var mı?”
Hatırladıklarından bahsetti ve sonra;
Şunu da peygamber eşi yaşamış. O nasıl tepki verdi, neler yaptı?
O konu hangi kitapta geçer?
Şu peygamberin şu imtihanı, şu duası derken muhabbet esnasında “Eeee, bize bütün soruların cevapları verilmiş. Kitapları açmak da serbest” dedim bir anda. Sonra yukarıda bahsettiğim “sınıfta yüzümüzde ortaya çıkan tebessüm” belirdi.
Stresim o an bitti, gittii.
Soruların cevaplarının verildiği bir dünya imtihanı… İmtihanın sonunda Rahman’ın rızası ve Cennet…
Titretti beni… Sınavda kitaplar serbestse soruyu bilsem dahi kitaba da bakar “O kadar serbest canım, cevap en mükemmel olsun” derdim. Sonunda Rabbimin rızası ve Cennet olan sınav için hangi kitapları kaç kere bitirdim acaba?
Onca peygamberin yaşadığı onca imtihanı, nasıl baş ettiklerini, nasıl dua ettiklerini bir öğrensek bir de hayata geçirsek tamam gibi bir şey bu iş.
Ahirette, o imtihanda “Çıkış yolunu bulamadım, kimse bana rehber-yol gösterici olmadı. O yüzden bu hataları yaptım.” dediğimizde o peygamber hayatlarındaki imtihanların bize yol göstermesi için gönderildiği bilgisiyle sarsılmamak için tünelden önce son çıkış arkadaşlar!
Şöyle bir düşününce bile:
Hz. Yusuf’un (as) kardeşlerine güvenip ölümden dönmesi, köle pazarına düşmesi, ailesine hasret kalması, iftiraya uğraması, senelerce zindanda kalması…
Hz. Nuh’un (as) eşinin ve oğlunun ona inanmaması ve gemiye binmeyip geride kalanlarla helâk olmaları…
Hz. İbrahim’in (as) dine davet için gittiği yerde gördüğü muamele ve ateşe atılması, oğlunu kurban etmekle ve malıyla imtihan olması… (Rabbimin rahmetine şükürler olsun ki oğlunu kurban edeceği an bir koç gönderip onu kurban etmesinin söylenmesi; imtihanlar içinde kocaman bir oh çektiren, içimize su serpen gelişmeler misali.)
Hz. Yunus’un (as) tebliğine uzun yıllar inanan sadece iki kişinin çıkması, şehri terk etmek için bir gemiye binmesi, fırtınada gemidekiler tarafından denize atılması, bir balığın midesinde üç gün yaşaması…
Hz. Eyyüb’ün (as) malını, evlatlarını ve sağlığını kaybetmesi…
Ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) hepimiz sayısız imtihanını biliyoruz.
Ben daha çocukluk yıllarında yaşadığı imtihanları şöyle bir düşündüm de; babasını, ardından annesini, ardından dedesini, ardından amcasını kaybetmesi…
Kimsenin imtihanını küçümsemek, “Bu da dert mi?” demek haddimize olmadığı gibi bundan sonra her dertli yakınımıza peygamberlerin hayatlarından örnekler vermek boynumuzun borcu.
“Şüphesiz ki Rabbin her işi hikmetle yapan, her şeyi hakkıyla bilendir”1 ayetinin ışığıyla tevekkülü bol olanlardan olmak duasıyla.
İlk yorumu siz yazın