Tatil dedikleri…

“Fransa’ya gittim.”

“Ee, peki ama orada ne yaptınız?”

“Louvre’a gittim.”

“Tamam, peki orada ne yaptınız?”

“Mona Lisa’yı görmeye gittim.”

“Yani, yanından hızlıca geçip gittim demek istiyorsunuz.”

“…”

İnsanlar seyahatleri hakkında konuşmaktan hoşlansa da, çok kişi onları dinlemekten hoşlanmaz.

Çünkü birçok insan “Mona Lisa”ya bakmak için, sadece “on beş saniye” harcıyor. Bir fotoğraf çekip sosyal medyadan paylaşmak için oradan oraya koşuşturmaca… Yorgunluk ve maddî külfet de cabası. Hakkını verenlere sözümüz yok.

SEYAHAT ENDÜSTRİSİ

Tatilin felsefesi nedir? Turizm günümüzde “seyahat endüstrisi” olarak tanımlanıyor. Seyahat endüstrisinin temeli ise tatildir. Gezme görme, eğlenme, dinlenme, öğrenme amaçlı seyahatin temeli tatildir.

Turizm, lokomotif gibi bir oraya bir buraya giden karakteriyle dikkat çekiyor.

Lehinde olanlar olduğu gibi; aleyhinde olanlar da var.

TATİLİN AMACI

Herkesin derdi tatil yapabilmek, tatile çıkabilmek, kendini şehirlerin sıkıcı ortamından dışarı atabilmek, yeşilliklere ve maviliklere koşabilmek, kirlerden, tortulardan arınmak, kendini süzgeçten geçirmek…

Tatilin amacı bütün bir yıl boyunca sürekli yaptığımız işlerden bir süre de olsa uzaklaşmak, enerji depolamak, yorgunluğumuzu atmak ve dinlenmek… Buna hiç kimsenin bir itirazı yok.

Fakat nasıl bir tatil? Yukarıdaki örnekte olduğu gibi koşuşturma, sosyal medyada paylaşma, yorgun argın eve dönme mi? İsraf ve gösterişten uzak, meşru ve helâl dairede bir tatil elbette faydalıdır.

TATİLİN FAYDALARI

Zihnimizin şifasıdır. Tatil yorulan zihnimizi temizler, iyileştirir.

Keşfetme duygusunu tetikler, zihninizin en iyi şekilde çalışmasını sağlar.

İş hayatında zaman bulup yapamadığımız sosyal aktivitelere imkân sağlar.

Hareket etmemizi sağlar. Yürüyüş, spor faaliyetleri kaslarımızdaki hamlığı atar.

Yerel lezzetlerle, yeni yemeklerle tanışmak bizi mutlu edebilir.

Yeni insanlarla tanışıp dostluk kurarak sosyal çevremizi genişletebiliriz.

Anı biriktirmek, hafıza üzerinde olumlu etkiye sahiptir.

İç dünyamızı farklılaştırır. Yerel kültürleri tanımak, farklı dünyaları keşfetmek bize farklı bakış açıları kazandırır.

İş yerindeki sorunlardan uzaklaştırır. Tatil kafamızı boşaltır. Şehir hayatına direncimizi arttırır.

YA, TATİL İMKÂNI OLMAYANLAR

Kabul… Her şeyin olduğu gibi insanların da bir yıpranma payı vardır. Kendimizi yenilememiz, zihnimizi ve bedenimizi stresten arındırmamız ve iş hayatımızda verimli olabilmemiz için tatil gereklidir.

Peki, yeterli maddî gücü olmayan veya başka sebeplerle başka bir beldeye tatile gidemeyenler neler yapabilir?

Kendi şehirlerinde ruhen ve fiziken rahatlayabilmek için hangi faaliyetlerde bulunabilirler?

Kendi bulunduğu şehirde, kültürel, turistik ve tabiî güzellikleri olan yerleri gezme ve dinlenme anlamında neler yapabilirler?

TATİLİ ŞEHRİMİZE GETİRMEK

Yıllar önce Anadolu’nun bir şehrinde; Bediüzzaman’ı anma programı çerçevesinde Ankara Kocatepe Camiinde düzenlenecek mevlide katılmak için heyecanla hazırlık yapmıştık. Belirtilen tarihe bir gün kala mevlid, devrin idarecileri tarafından iptal edilince bir şok yaşadık. Sonra yapılan istişarede şöyle bir karar çıktı: “Kocatepe’ye gidemiyorsak, Kocatepe’yi buraya getirelim! Yani bulunduğumuz şehirde mevlid yapalım.” Karar uygulanmış ve bölgeye hitap eden çok güzel bir anma ve mevlid programı yapmıştık.

Siz anladınız sözü nereye getirmek istediğimi. Madem sebebi ne olursa olsun, tatile gidemiyoruz; tatili bulunduğumuz beldeye getirelim. Başlangıçta buruk bir züğürt tesellisi gibi görünse de; uygulamaya başlayınca hoşunuza gideceğinden eminim.

KENDİNE VAKİT AYIRMAK

Çok eski zamanlarda Mezopotamya’da insanlar birbirlerini sevgiyle “Yeniden diriliş ve hayat ve yenilenmek senin üzerine olsun” diye selamlarmış.

Tatil beldelerine gitmeden de yenilenmek mümkün. Tatilin asıl amacı ruhun ve bedenin rahatlatması ve yenilenmek olduğuna göre; kendinize vakit ayırabilir, sorumluluklarınızı belli bir süre arkanızda bırakabilirsiniz.

Zamanı doğru şekilde planlayıp tamamen dinlenmeye dönük geçirebilirsiniz. Sessiz ve sakin bir ortamda, okumayı hep ertelediğiniz bir kitabı okuyabilir, uzun süredir görmediğiniz bir dostunuzu ziyaret edebilir ve güzel vakit geçirebilirsiniz.

YENİLİKLERE AÇIK OLMAK

Arkadaş ve dostlarla görüşürken, kitap ve dergi okurken de dinlenmek mümkün. Deneyebilirsiniz!

Şehrinizde, kişiye göre değişmekle birlikte; sevdiğiniz aktiviteleri yapmak sizi dinlendirebilir.

Daha önce hiç yapmadığınız bir sporu yaparak, sevdiklerinizle keyfinize göre bir yemek yiyerek, yemyeşil bir ortamda -orman veya parkta- ya da imkân varsa deniz/göl/akarsu kenarında sıkıntıları düşünmeden, tefekkür dolu saatler geçirerek; kısaca sizi ne iyi hissettirecekse, onu yaparak gerçek bir tatil yapmış olursunuz.

TELEFONU KAPATIP, KİTABI AÇMAK

Tatili verimli değerlendirebilmeniz için bir süreliğine teknolojiden uzak kalmanız gereklidir. ‘İşim gereği buna imkân yok’ diyorsanız, gün içinde belli bir saati telefon görüşmeleri ve internet kullanımına ayırabilirsiniz.

Eğer gün boyunca elinizde cep telefonunuzla iş takibi yapıyorsanız ya da bilgisayar ekranı karşısında saatler geçiriyorsanız, bilmelisiniz ki bu yaptığınız tam bir tatil sayılamaz.

Tecrübeli bir dost diyor ki: “Sadece deniz kıyısıyla yetinmeyip dağlara, yaylalara çıkmalıyız, serin sular bulmalıyız, ormanlarda dolaşmalıyız, müzeleri, eski kent kalıntılarını gezmeliyiz, doğal güzellikleri daha yakından tanımalıyız. Kitap okuyabilmeliyiz. Yeni insanlarla tanışmalıyız, yeni dostluklar kurmalıyız.”

YOK OLMADAN ÖNCE MUTLAKA!

Çocukluğumuzda hayatımızın bir parçası olan ve arabaların geçmediği oyun alanlarımız, sokaklar, oyun esnasında kana kana su içtiğimiz çeşmeler, bakımlı meyve bahçeleri, yıkandığımız, yüzdüğümüz göletler tarihe karışmak üzere artık…

Ya yaşayan insan hazineleri? Mümkünse çocukluğunuzun geçtiği mahalleyi, okuduğunuz okulu, son dönemlerini yaşayan eli öpülesi baba dostu insanları, komşuları ziyaret etmek…

Çok geç olmadan önce mutlaka yeniden görmek, ziyaret etmek eminim ruhumuza iyi gelecek.

OKUMA PROGRAMLARI

Modern tatil kültürünün zihinleri kuşatan, iğdiş eden yanlış dinlenme ve eğlenme şekline, önerilerine kapılmak ya da kapı aralamak Müslüman duyarlılığı ile izah edilemez. Helâl dairesi keyfe kâfidir.

Kendimizi rehavete, tembelliğe bırakmayacak kadar ciddî sorumluluklarımız var. Okuma, öğrenme, tanışma kaynaşma ve tebliğ etme gibi en temel, en mühim konuları “tatilin” sunduğu imkânlarla daha fazla yerine getirmenin yollarını aramalıyız. Müslüman güneş gibidir, gittiği yeri aydınlatır, canlandırır, şevk verir, şevk alır. Allah için birbirini ziyaret eder. Tatili bile hizmete vesiledir.

Yetişkinlerin ve çocukların Kur’ân ve Risale okuma programlarına katılmaları, dinî ve kültürel anlamda önemli yerleri gezmeleri de güzel bir tatil faaliyeti olabilir.

MÜZİK DİNLENDİRİR

Mümkünse sessiz, sakin bir ortamda yeni okumalar yapalım. Dinlendirici bir müzik eşliğinde yürüyüşler yaparken, zihnimizi zararlı düşüncelerden arındıralım. Kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlığa nasıl bir katkı sunacağımızı düşünelim.

Bizi meşgul eden basit meseleleri atalım zihnimizden. Korku ve endişelerimizle yüzleşelim. Kendimize yakın hissettiğimiz büyüklerimizle sohbet edelim. Gençliğin enerjisi ile, yaşanmışlığın tecrübesini birleştirelim. Küskünlük, kırgınlık varsa barışalım. Aklen, kalben, ruhen ve bedenen ağırlıklarımızdan kurtulalım.

GÜZEL BİR PROJE

Çocuklarımıza seyahat ve tatil kültürünü öğretelim. Bir öğretmen dostumuzun anlattığı güzel bir proje bize de ilham kaynağı olabilir: “Okulumuzda uygulanan projelerden biri de “Gezelim Görelim Şehrimizi Öğrenelim Projesi”dir.

Bu proje kapsamında şehrimizin değişik yerlerine ziyaretler düzenlenmekte, öğrencilerimizin yaşadıkları şehri gezerek ve görerek öğrenmeleri, ziyarette bulundukları yerler hakkında yetkililerden bilgi almaları, sosyal açıdan gelişmeleri amaçlanmaktadır.”

MÜZE KÜLTÜRÜ

Ülkemizde geniş kitlelerin müzelerle ilişkisinin zayıf olduğu bilinen bir gerçek maalesef. Oysa müzeler kitlelerin bilim, sanat, tarih, kültür eğitimine katkıda bulunan, evrensel değerlerin yayılmasına öncülük eden, katılımcı, dinamik, etkin kuruluşlardır.

Dünyanın hiçbir yerinde müze kültürü kendiliğinden oluşmadı. Batıda yaz – kış demeden müzelerin önünde oluşan kuyruklar yıllarca süren bilinçli çabaların sonucu.

Devlet müzekart uygulamaları, müzeler haftası gibi etkinliklerle müze kültürü oluşturmaya gayret ediyor.

Bulunduğumuz şehirdeki müzeyi ziyaret etmeyi de, tatil planımıza ekleyelim mi?

TARİH, KÜLTÜR VE İNANÇ ARAŞTIRMALARI

Bulunduğumuz şehrin, beldenin tarihini, adının nereden ve ne anlama geldiğini, folklorik değerlerini araştırmak “faydalı bir dinlenme” olabilir mi?

Tarihte ve günümüzde yaşamış meşhur insanların hayatlarını merak edip araştırmak hem bize, hem de topluma faydalıdır.

Canlı tarih olan yaşlıların anılarını dinlemek, tarihî ve turistik mekânları yazı, fotoğraf veya video ile kaydedip gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak hayırlı bir tatil faaliyeti olabilir.

EKO TURİZM

En son ne zaman toprağa dokunup negatif enerjinizi attınız?

Şuurlu şekilde tarım ve çiftçilikle uğraşan gençlerin sayısı artmaya başladı. Maddî ve manevî tüketimin yoğun yaşandığı şehir şartlarında yaşamak istemeyen insanlar ekoköylere yöneliyor.

Bunu tercih edenlere göre; Ekoköylerde, belki daha önce hiç yaşamadığınız, belki de hiç görmediğiniz kerpiç evlerde yaşama, hatta bu evleri yapma fırsatı buluyorsunuz. Güneş ve rüzgâr enerjisinden yararlanabiliyorsunuz.

Buğday hasadından yeni dikilmiş ağaçların sulanmasına, ekmek yapımından ortak mutfaklarda yemek yapmaya kadar yeni kolektif üretimlere katılıyorsunuz. Hayatınızda yapmaya hiç fırsat bulamadığınız şeyleri yapıyorsunuz.

Belgesellerde gördüğünüz bitki ve hayvanları canlı görüp seviyorsunuz. O ortamda olmanız bile huzur veriyor.

SEYAHATTEN NEFRET EDİLİR Mİ?

Konuya başka bir açıdan bakan, tatile karşı olan, seyahatten nefret eden insanlar da var. İlginç değil mi?

“Yeni yaşam biçimlerinden ve yabancı yerlerden iğreniyorum… Seyahat fikri midemi bulandırıyor” diyor Portekizli yazar Fernando Pessoa.

Sokrates ve Immanuel Kant… Bu iki büyük filozof kendi memleketleri olan Atina ve Königsberg’i nadiren terk etmişler.

Emerson’un şiddetli eleştirileri “mecburiyetten veya görevleri gereği seyahat edenler” hakkında değilmiş.

“Sanat, çalışma ve hayırseverlik amacıyla” büyük mesafeler kat etmeye hiçbir itirazı yokmuş.

Seyahat bumeranga benzer. Sizi başladığınız yere bırakır.

TATİL / GÜRÜLTÜ KÜLTÜRÜ…

Bizdeki tatil kültürünü gürültü kültürü diye tanımlayanlar da var.

Büyük kentlerin sokak gürültüsünden, satıcıların bağırtı ve yaygaralarından, tüp gazcıların hoparlörlerinden, hava ve deniz kirliliğinden kurtulmak isteyenler; bu kez kendilerini atıyorlar başka bir tür gürültünün kucağına. Sağırlaşmış kulaklarımız sessizliğe ulaşacağı yerde, korkunç bir alışkanlığı bu defa kentlerden bu yörelere taşıyor azgın bir biçimde. İyi tatiller yurdum insanı…

YE, İÇ, YAT

Başka bir tatil eleştirisi de şöyle:

Her şey dahil, sınırsız yemek ve eğlence imkânlarına sahip çok yıldızlı otel ve tatil köyleri. Birbirine karşı sevgisiz insanların, medenî bir biçimde bir arada bulunduğu, sözüm ona dinlendiği, daha yaşanırken tüketilmiş bir tatil ortamı. İnsanın insana dokunmadığı, bir arada ama adacıklar şeklinde, ayrı ama bir arada bir ortam. Dostluğa yer vermeyen, daha çok eşi dostu kıskandırmaya yönelik bir tatil anlayışı…

Ye, iç, yat… Ama hissetme! Düşünme! Üretme! Sevme! Ha tüket ha tüket! Düşünme orada dökülen yemeklerle kaç, aç insanın doyacağını! Nasıl olsa dünya senin etrafında dönüyor(!)

HAYAT UZUN BİR SEYAHAT

Konuya felsefe ile başladık, felsefe ile bitirelim.

Sokrates felsefenin ölüme hazırlık olduğunu söylemişti. Bunu yapamayacak diğer herkes için seyahat var. “Her ne yapıyorsanız; ondan daha fazla ve daha fazla yapıp, sonra da öleceksiniz.”

Son sözü, Sözler’in üstadı Bediüzzaman söylesin:

“İnsan bir yolcudur. Bu yolculuk ise âlem-i ervahtan, rahm-i mâderden, sabavetten, gençlikten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihandır.”1

“Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fânî dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış.”2

Dipnotlar:
1) Mesnevî-i Nuriye, s. 223.
2) Age, s 101.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*