Kalplerin mühürlenmesi

Kalplerin mühürlenmesi

Ebû Hüreyre (ra) rivayet ediyor:

Resulullah (asm) şöyle buyurdular: “Kul bir günah işlediğinde kalbinde bir siyah nokta meydana gelir. Eğer o günahtan el çeker, Allah’tan bağışlanmasını diler ve tevbe ederse kalbi cilalanır. Eğer bir daha o günaha dönerse (o günahı işlemeye devam ederse) o siyah nokta büyür, öyle ki, bütün kalbi kaplar. İşte Yüce Allah’ın Kur’ân’ında; ‘Hayır! Hayır! Doğrusu onların kazandıkları günahlar birike birike kalplerini kaplayıp karartmıştır.’¹ buyurduğu karartma budur.”²

Üstad Bediüzzaman Hazretleri ise Lem’alar’da;

“Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”

İnsan ruhuna bir saray dersek, o sarayın sultanı manevî kalbimizdir.

Bir diğer Sözler, Yirmi Yedinci Söz’de geçen enfes bir ifadesi daha var:

“Kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün.”

İnsan ruhuna, onu hak ve hakikate açık kılan sayısız latifeler takılmıştır. Tabiri caizse; âlem-i ervahtan başlayıp, dünya hayatı ile devam edip, âlem-i berzaha ve oradan ebedî ahiret âlemlerine uzanan yolculuğunda, yolunu bulmasını sağlayan, güzergâhını belirleyen bu latifelerdir. Değil dünyayı bütün ulvî ve kevnî âlemleri içine alacak enginlikteki bu latifeler bazen çok küçük menfî başlangıçlar ile kararabilir, körelebilir. Latifeleri kararmış bir kalp, ordusu dağılmış bir kumandan gibidir.

Kalplerin mühürlenmesi konusuna gelecek olursak; kalp mühürlendiği için mi hakikate kapanır yoksa hakikate kapandığı için mi mühürlenmiş olur?

Allah’ın rahmeti ve merhameti sonsuzdur, bu dünyadaki bütün şefkat ve merhametler, Onun mukaddes şefkatinin gölgelerinin gölgelerinin gölgeleri mesabesindedir.

Dünyadaki bütün şefkatler, Onun bu âlemlerde tecellî eden rahmetinden yalnızca bir lem’a gibidir. Dolayısıyla kalplerin mühürlenmesini; kalp mühürlendiği için hakikate ve salih amele kapalıdır şeklinde tercüme edemeyiz.

Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin, bütün soru işaretlerine son noktayı koyan muazzam bir tesbiti var:

“… istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki, salâh ve hayrı kabule liyakati kalmaz.”³

İnsan, içindeki insânî istidat ve kabiliyetleri (latife ve cevherleri) öyle bozar ki; salah ve hayrı kabule liyakati kalmaz. Rabbimiz bu akıbete düşmekten hepimizi muhafaza eylesin. Üstad Hazretlerinin çok bilinen bir ifadesiyle konuyu bitirelim:

“Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork.

Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma.

Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma.”

İnsan ruhu bu; eşref-i mahlûkat. Elma, armut değil ki! Çok küçük başlangıçlar, çok büyük bir hüsranı netice verebilir. Rabbimiz, muhasebe ve murakabe duygusu içerisinde yaşamayı lûtfetsin. Kendi elimizle, kendi gönül sarayımızı yerle yeksan etmekten muhafaza etsin. Ağzımızdan çıkacak bir söz, içimizde yeşerttiğimiz bir his ile hem kendimizin, hem de başkalarının dünya ve ahiret hayatlarını karartma zalimliğinden uzak tutsun bizleri. İrâdemizi murâd-ı İlâhî istikametinde işletme azmi ve kararlılığı içinde emanette emin kılsın.

“Kalplerimize istikamet versin.”

Dipnotlar:
1) Mutaffîfîn Sûresi: 14.
2) Camiü’s-Sağir: 2070.
3) Sözler, Onuncu Söz
4) Lem’alar, On Yedinci Lem’a

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*