Cumhur kimdir?

Kendinizi cumhur olarak tanımlıyor musunuz?

Kimdir cumhur? Anlamı “halk” olan bu kelimenin, cumhuriyetin ne olduğunu anlamamızda önemli bir rolü olabilir. Zira cumhuriyet halka dayanan, gücünü halktan alan, dolayısıyla halkın yönetimde esas rolü oynadığı yönetime deniyor. Peki, “cumhuriyet” dendiğinde aklımıza ilk neler geliyor? Hangi kavramlar kovalıyor zihnimizdeki cumhuriyeti? Buna verdiğimiz cevaplar yalnız eğitiminizle ya da dünya görüşünüzle değil aynı zamanda içinde yaşadığımız toplumun tarihi ile de ilgili.

Yalnızca “gücünü halktan alan bir yönetim şekli” olarak cumhuriyet kavramını ele almakla yüz yıl önce ilan edilen cumhuriyeti ele almak arasında fark olabilir. Cumhuriyetin esas anlamını kavramadan onu belirli kişilerle, partilerle, gruplarla, sözcüklerle ilişkilendirmek ise bunların dışında kalanların cumhuriyet karşıtı olarak damgalanmasına neden olabilir. Ya da gerçekten cumhuriyet karşıtı olmalarına…

Cumhuriyet ülkemizde basitçe bir yönetim şeklinden ziyade bir değerler bütününü ifade ediyor. “Cumhuriyet” fikri ile çelişmediği sürece bunu bir problem olarak görmemek gerekir elbette. Bunun en güzel örneğini Bediüzzaman’ın yaklaşımında görüyoruz. Meşrutiyete, cumhuriyete, demokrasiye sahip çıkması, ancak bunu belirli bir dava adına, kendi değerleri adına yapması onun cumhuriyete bakış açısını özetliyor. Bediüzzaman cumhuriyete amaç değil araç olarak bakıyordu. Aslında tüm ideolojiler için aynı şey söylenebilir. Hangisine sorsanız hedef insanların mutluluğu ya da iyiliğidir. Daha iyiye giden yolda bir araç olarak çeşitli yollar denenmiş veya geliştirilmeye çalışılmıştır. Ancak bazen neyi hedeflediğimizi unutup hedefe giden yolun şekline o kadar kendimizi veriyoruz ki o yol hedefin kendisi oluyor. Her ideoloji, görüş vs. içerisinde onu radikal bir şekilde savunan, her şeyi ile sahiplenen kişiler veya gruplar vardır. Ne tesadüf ki çoğunlukla da söz konusu kişiler savundukları değerlere en çok zararı veren kişiler olurlar. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu noktada duruşunu belli eden şey de neyin öncelikli olduğunu, neyin amaç olduğunu iyi bilmesiydi muhtemelen. Onun önceliği İslam’dı.

Cumhuriyet’in ilanının üzerinden yüz yıl geçti. Ancak cumhuriyetin toplumun geneli tarafından benimsenmesi gibi bir durum halen söz konusu değil. Bugün ülkemizde kaç kişi kendisini cumhuriyetçi olarak tanımlıyor? Cumhuriyetçilik yalnızca cumhuriyetin ilanında rol alan, cumhuriyet dönemi olarak adlandırılan dönemi inşa eden ve sürdüren kesimin değerleri ile özdeşleştirilmiş durumda. Onların yolundan giden kişiler kendilerini cumhuriyet değerlerine sahip çıkan vatandaşlar olarak tanımlarken, toplumun geri kalanı kendisini ya bunun tam karşısında konumlandırıyor ya da nerede konumlandıracağını bilemiyor. Oysa cumhuriyet kavramı doğrudan halka gönderme yapar. Onu tanımlarken de toplumun genelini kastederek tanımlarız. O halde şu soruyu sormak gerekiyor: Hangi halk? Cumhuriyetin varlığı için ön koşul olan cumhur kim? Cumhuriyetçi olabilmek için söz konusu değerlerin benimsenmesi bir ön koşul mu? Eğer öyle ise bunun tek parti döneminde gösterilen baskıdan ne farkı kaldı? Sopalı seçimler olarak bilinen seçimlerin üzerinden uzun yıllar geçmiş olabilir. Ancak bu dışlayıcı anlayışı devam ettirmek, bundan seksen doksan yıl öncesinin bakış açısını bugünün sosyal hayatına taşımaktan çok da farlı değil.

Bediüzzaman cumhuriyeti “hürriyetin en geniş şeklini veren…” sözleri ile ifade ediyor. Onu toplumun her kesimini içine alan şekliyle kabul edip, dayatmaların aracı olarak kullanılmasını reddediyor. “İstibdad-ı mutlaka cumhuriyet namı vermekle…” diye başlayan ifadesi, onun cumhuriyet fikri ile ‘cumhuriyet’ adı altında yapılmak istenen herhangi bir dayatmayı birbirinden ayırt ettiğini ve cumhuriyeti gerçek anlamda ‘cumhurun hürriyeti’ olarak gördüğünü anlamanızı sağlıyor.

Cumhuriyet kendi geleceğinde söz hakkına sahip olmak isteyen herkesin ortak değeridir. Bu değeri sahiplenmek isteyen kimse bir “-izm”in peşinden gitmek ya da onun değerlerini cumhuriyet değeri olarak sahiplenmek zorunda değildir. Cumhuriyeti ancak kapsayıcılığını öne çıkararak anlayabilir ve yaşayabiliriz, dışlayıcılık ile değil. Eğer cumhuriyeti bir amaç olarak kabul edecek olursak da, onun temelinde yatan düşünceye ters bir şekilde insanları dairenin dışına itmek ya da bizim gibi düşünmeyenleri etiketlemek, o amaca ulaşmayı kolaylaştırmayacak, aksine zorlaştıracaktır. Özellikle de günlük hayattaki en basit şeylerin bile politik bir sembol olma potansiyeli taşıdığını düşünürsek. Cumhuriyetçilik bir dış görünüş, bir siyasî partiyi tercih etmek, bir kişinin peşinden gitmek değil, bir zihniyettir. Ve gerçek bir cumhuriyetçi bu zihniyeti yalnız sandık başında değil hayatının her alanında gösterebilir. Tıpkı mahkemede cumhuriyet hakkındaki düşüncesi sorulduğunda şu sözleri söyleyen zat gibi:

“Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler, o cumhuriyetperverliklerine hürmeten tanelerini karıncalara verirdim.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*