Başroldesin!

Günümüz insanının vakit geçirmek ve keyif almak için başvurduğu pek çok mecra var: Oyunlar, sosyal medya mecraları, sinemalar, filmler, diziler…

Teknolojinin gelişmesi ve internetin de yaygınlaşması pek çok platformun oluşmasını netice verdi. Artık insanlar TV’ye mahkum değil, kablolu/paralı kanallar sayesinde her an istenilen türdeki yapımlara ulaşmak mümkün. Sinema, film ve dizi “modern(!)”hayatın bir parçası haline gelmiş/getirilmiş(!) durumda.

Tüm dünyada büyük film şirketleri bu alanda milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Her yıl yüzlerce yapım vizyona giriyor. Kullanılan efektler, animasyonlar, süper karakterler film ve dizilerin cazibesini arttırıyor. Fantastik sanal bir dünya oluşturuluyor. İnsanlar hoşça vakit geçirmek, eğlenmek, gerçek hayatın stresinden uzaklaşmak, bir “mola” vermek için bu sanal dünyada vakit geçiriyor. Fakat bu durum, bilinçsiz kullanımın da etkisiyle, birçok riski beraberinde getiriyor:

Bunlardan biri, aşırıya kaçıldığında bağımlılık riskinin artması. Dizi ve film bağımlılığı gençleri ve çocukları tehdit ediyor. Sürekli film ve dizi izleyenler gerçeklik algısından uzaklaşabiliyor; işlerine, derslerine odaklanmakta zorlanabiliyor, görevlerini aksatabiliyor, zamanını boşa harcayabiliyor, kendi hayatını yaşamayı ihmal edebiliyor. Unutulmamalıdır ki, film ve dizi karşısında harcanan zaman insanın en önemli sermayesi olan ömründen götürüyor. Onun için film, dizi ve belgesel seyredilecekse son derece seçici olmakta fayda var.

İnsanların, özellikle gençlerin ve çocukların “gerçeklik algısı”nı bozması ise bir diğer problem. Kişilikleri henüz şekillenme çağında olan çocuklar ve gençler izledikleri yapımlardan çokça etkileniyorlar. Bu açıdan bilinçsizce izlenen film ve dizilerin tehlikesi altındalar. Anne babaların, eğitimcilerin film ve dizilerin olumsuz etkilerine karşı çok dikkatli olmaları gerekiyor.

Film ve dizilerin şiddeti ve gayrimeşru şeyleri cazip hale getirmesi hatta özendirmesi de en büyük tehlikelerden bir tanesi.

Dediğimiz gibi sinema, filmler, diziler, kurgu âleme insanı çekiyor. Aklımız, hayalimiz, kalbimiz senarist ve yönetmenlerin etkisi altına giriyor. İzlediğimiz yapımların gerçekleri ne kadar yansıttığı da muamma. Çoğu zaman hayal ya da dalâlet içeren fikirler hakikat perdesi altında yedirilmeye çalışılıyor. Mevcut haliyle film ve dizilerin kahir ekseriyeti ehl-i dalâletin “kültürel emperyalizm”inin bir aleti olmuş durumda.

Onun için; “Filmleri, dizileri sadece birer film ve dizi olarak görmek ve izlemek ne kadar doğru? Film şirketlerinin sahipleri kimler, nasıl bir zihniyete sahipler? Milyarlarca doları bu sektöre neden yatırıyorlar? Neleri empoze etmeye, hangi şeyleri normalleştirmeye çalışıyorlar? Filmlerde hangi subliminal mesajlar veriliyor? Bilinçaltlarımız ve bilinçlerimiz ehl-i dalâletin hangi zararlı mesajlarıyla zehirleniyor, kirleniyor?” diye ciddiyetle düşünmek icab ediyor.

Sinemayı kültürel emperyalizmin bir aracı olarak kullananlara karşı hakkın ve hakikatin tasvir ve tebliğinde sinema, filmler, diziler, belgeseller mutlaka olmalı ve izlenmeli. Ulvî duyguları ve kahramanlık hislerini harekete geçirecek yapımlara her yaştan Müslümanın ve insanın ihtiyacı var. Müslümanların sanatın gücünün farkına varıp sinema alanına daha fazla önem vermesi ve yatırım yapması gerekiyor. Sadece “Çağrı” filminin yaptığı etkiyi ve hizmeti düşünmek bile bunun ne kadar elzem olduğunu bize gösterir.

Filmler, diziler derken kendi hayat filmimizden ne kadar haberdarız bu arada? Evet, bizler de dünya sahnesindeyiz. Hayat filmimiz çekiliyor ve herkes kendi filminde “başrolde.” Her film gibi bu film de bitecek ve yönetmen “the end” diyecek ve bizler sahneden çekileceğiz. Fakat herkesin filmi kendisine tekrar izletilecek. O gün bazı yüzler gülerken, bazı yüzler pişmanlık içinde kalacak…

Kendi filminde rolünün hakkını en iyi şekilde verenlerden, filmini korkuyla değil sürurla izleyenlerden olabilme duasıyla.

İstifadeli ‘izlemeler’

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*