Filmler, diziler ve gençlik

Günümüzün en çok takip edilen medya ürünlerinden olan film ve dizileri kapağımıza taşıdığımız bu ay gençlere soru yöneltmemek olmazdı. Artık her yaştan kesime hitap eden yapımlar olmakla birlikte film ve dizi izleyenlerin çoğunluğunu onlar oluşturuyor çünkü. Gençlerin bu konu hakkındaki fikirlerini öğrenebilmek için sorduk:

“Film, dizi izler misiniz? Ne tür şeyler izlersiniz, neye göre seçersiniz ve izlediğiniz şeylere ne kadar zaman ayırırsınız? Son dönem film ve dizilerinde işlenen konular hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce bu film/diziler insanları, özellikle yeni nesli nasıl etkiliyor?”

Abdullah Gündüz
Nişantaşı Üniversitesi Diş Hekimliği

Hızlı tüketim çılgınlığının son dönemde artık medya sektörüne de bulaştığını bundan dolayı yapımların altının yöntem ve konu yönüyle “popülarite ve kâr kaygısı güdülerek” boşaltıldığı kanaatindeyim. Sebep de bu ve dahası ki pek de film, dizi izlemek diye rutinleştirdiğim bir alışkanlığım yok. Fakat eskiden uzun soluklu bir yabancı diziyi çok kısa bir süre (2-3 gün) içinde akıcı poliseye romanı gibi bir çırpıda bitirdiğimi de hatırlıyorum. Önceliklerimi doğru sıralayamadığımdan düştüğüm boşluklar olmuş demek ki…

Kısacası eskiden kısmen alakalı olmakla birlikte şu sıralar pek zaman ayırmıyorum. Ayırdığım vakitlerde de seçici davranmaya gayret gösteriyorum. Hatta bazen karar verme aşaması bir şeyler izleme planını iptal edecek veya erteleyecek kadar bile uzun sürebiliyor.

Peki bu titizlik neden?

Nâhoş içerikli (dalâleti çağdaş hissettirme, sinkafı sıradanlaştırma, yeisi ve intihar düşüncesini; anne-babaya isyanı gençliğin normalleri gibi gösterme, müstehcenlik vb.) yapımlar son dönemde o kadar kolay yayılıp önümüze çıkıyor ve ehl-i dünyanın beğenisini kazanıp, sahiplenilip “belki de web sitelerin yapay zekâ algoritmalarına bağlı olarak” ön planda yer alıyorlar ki onlarla karşılaşmamak için özenli ve dikkatli olmam gerekiyor. Arkadaşlarımın da hassasiyet göstermeleri gerektiğini düşünüyorum.

Risale-i Nur İslamiyet güneşinin nuruyla içtimaî hayatı dahi aydınlatıyor. “Bâtıl şeyleri iyice tasvir, sâfi zihinleri idlâldir.” Bu noktada da oradan öğrendiğimiz düsturlar ile bir hassasiyet refleksi oluşturabiliyoruz inşaallah.

Haramı sevdiren bu yapımlardan -Allah muhafaza etsin- etkilenmemek; hayra sarf etmek üzere işletmemiz gereken genç dimağlarımızı bulandırmamak adına biz yeni nesiller de uzak durmamız gerekir diye düşünüyorum.

Betül Ceyda Aydın
İTÜ İsmail Dede Efendi Güzel Sanatlar Lisesi, 9. Sınıf

İzlerim ve genellikle aksiyon, polisiye, gizem ve bazen fantastik severim. Ruh halime göre zaman ayırma sürem değişir. Örneğin; mutsuzsam genelde daha çok vakit ayırırım fakat daha iyiysem sorumluluklarıma öncelik verip, kalan zamanımda izlerim.

Son dönemde dizilerde işlenen konular hakkında pek olumlu düşüncelerim yok. En çok müstehcenliği ve son dönemlerde çıkan lise dizilerini sevmiyorum. İnsanları nasıl etkilediğine gelirsek, yetişkin ve bilinçli insanların etkileneceğini düşünmüyorum. Yeni nesillerden (gençler) bahsedersek, onların zaten izlememesi gerektiğini düşünüyorum. Ebeveynler çocuklarını sıkı kontrolde tutmasa da neleri izleyip izlememeleri gerektiği hakkında onları bilinçlendirmeliler. Küçük çocuklar zaten tamamen ailelerinin gözetimi altında olmalı. Ve çocukların etkilenmesi hakkında dizi ve filmler değil, aileler sorumlu tutulmalı.

Ayşenur Sağun
Ankara Medipol Üniversitesi, Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü 3. Sınıf

Evet birçok genç gibi ben de popüler ve önerilen film ve dizileri takip ediyorum ama daha çok dizi izlemeyi tercih ediyorum. Fakat uzun süreli dizileri pek izleyemiyorum, bu yüzden bölüm süresi ve toplam süresi daha kısa olan dizileri izlemeyi tercih ediyorum. TV içeriklerinden çok internet üzerinde yayınlanan içerikleri izliyorum.

Dizi ve filmlere ayırdığım süre dönem dönem değişiyor. Bazen haftalarca tek bir bölüm izleyemiyorum ama bazen gün içerisindeki boşluklarımı bunun için değerlendirdiğim oluyor. Bunun dışında açıkçası eskiden içerik bakımından pek seçim yapmazdım. Konusu ilgimi çeken dizi ve filmleri izliyordum. Şu sıralarda ise daha dikkatli olmaya çalışıyorum çünkü özellikle son dönemde “Bir Nur talebesinin alnında dikkat yazar.”, “Bir Nur talebesi önüne gelen her kitabı okumaz” çoğaltırsak “her içeriği takip etmez veya izlemez…” kaidelerinin ne kadar önemli olduğunu anladım. Bu yüzden izleyeceğim dizi bana ne katar veya benden ne alır, bana iyi kötü ne öğretir fikriyle seçim yapmaya çalışıyorum.

Son dönemde ülkemizdeki diziler, çoğunlukla beni üzüyor. Kültürümüzden kopuk, batıl fikirleri barındıran, gençleri yanlış yönlendiren ve dinimizi, dindar kesimi alaya alan, aşağılayan diziler bulunmakta. Bununla beraber birçok dizinin insanı günaha sevk ettiğini düşünüyorum. Dünyadaki film ve dizi -ki özellikle dizi- sektörü de böyle. Belirli platformlar bariz bir şekilde dinimizce haram olan durumların “güzellemesi”ni yapıyor, dinimizce sınırları kesin olarak belirlenmiş konular dizi veya filmler aracılığıyla masumlaştırılıyor ve zihinlerimize işleniyor. Bir noktada itiraf edebilirim ki eğer ince düşünerek bir içeriği izleyip takip etmezseniz fikirleriniz değişmeye başlayabiliyor ve aslında kendimde fark edip “daha dikkatli seçim yapmalıyım” dediğim nokta buydu.

İnsanlar elbette bu durumdan etkileniyorlar. Özellikle çoğu dizide gösterilen hayatlar toplumu aşırı tüketime ve gösterişe yönlendiriyor. Popüler kültür öğelerinin hayatımızda daha fazla yer alması, tek tipleşme, bedensel güzellik algılarının değişmesi gibi pek çok olumsuz durum, sosyal medyanın da etkisiyle, bu yönlendirmelerin sonucu.

Keza dizi ve filmlerin etkisiyle insanlar haram kabul edilen eğlenceleri, hayat tarzlarını, ilişkileri normal kabul etmeye başladı. Tesettür, sünnet gibi İslâmî prensipler veya İslâm kültürüne ait kavramlar hor görülmeye başlandı.

Bu yüzden zihnimizi bulandırmamak için “Bir Nur talabesi her kitabı okumaz” kaidesiyle sadece dizi, film vb. içerikleri değil; günlük hayatta bize sunulan her şeyi ince düşünüp eleyerek kabul etmeliyiz.

Kübra Nur Tekle
Eşref Bitlis Anadolu Lisesi, 12. Sınıf

Normalde film ve dizi izlemeyi severim ama son zamanlarda çok fazla izlemeye vaktim olmuyor. Bir dizi izlerken genelde sürükleyici olmasını isterim, yani onu izlerken sıkılmak istemem. Genelde bu konuda popüler kültürün izinden gidiyor olabilirim. Popüler olan bir dizi güzel ve sürükleyici ise onu izliyorum. İzlediğim şeylere artık mantık çerçevesinde bakıyorum.

Son zamanlarda işlenen konulardan benim gördüğüm; kadın erkek eşitliği ya da feminizmin ön planda olduğu. Yani insanlar meslekleri sayesinde güçlüler, her zaman güçlü kalmalılar. Sonrasında diziler ve filmler sayesinde artık her şey normalleşmeye başladı ve belli kavramlar grileşti. Dinimizde “Günah günahtır, sevap da sevap” diye bir netlik vardır ama bu son dönemdeki diziler “Yaa o da günah değildir. Ondan da bir şey olmaz” gibi şeyleri insanlara söyletiyor.

Türk halkı birinin yönetiminde gitmeyi seven bir halk, yani araştıran bir kesim var ama ben bunun azınlıkta olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden dizi, film olsun, sosyal medya olsun; insanların fikirlerini, bakış açılarını hâkimiyetleri altına almışlar ve çok kolay bir şekilde yönetiyorlar.

Yeni nesilleri de şu şekilde etkilediğini düşünüyorum; birçok kelimenin anlamını değiştirdiler. En başta özgürlük kelimesi. Televizyon dizisindeki bir kız için özgürlük; açık giyinmek, makyaj yapmak, dik durmak… Bunlar bu nesildeki kızların özgürlük anlayışı oldu. Çıplaklığı özgürlük haline getirdiler ve bunu bu etkenleri kullanarak yaptılar. Bu en basit örneğiydi.

Ekrem Donbaloğlu
Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

Kitabını mı okusam yoksa filmini mi izlesem? Ya da…

Çizgi romanını mı okusam yoksa çizgi filmini mi izlesem? Veya…

Mangasını mı takip etsem yoksa animesini mi izlesem?

Peki, ya oyun filmlerini ne yapalım? Film oyunları var bir de…

Sinema âlemi için internet çıktı mertlik bozuldu mu acaba?

CD film kataloglarını hatırlıyorum yarım yamalak ama kaset filmleri hiç görmedim mesela… Zaten CD’ler de artık pencerelere asılıyor, kuşlar pislemesin diye.

Çekilen ilk filmin üzerinden neredeyse 1,5 asır geçmiş. O zaman çok da şaşırmamam lazım kaçırmış olduklarım için. Sadece yaşımı belli ediyor diyebiliriz. Yakında filmleri izlemeyi bırakıp yaşamaya başlayacağız sanki. Sanal gerçeklik, yapay zekâ; bir numunesini gösterir gibi oldu bize, öyle sayılmaz mı?

Hayatı yaşanılır kılan ve hepimizin bildiği sihirli bir cümle var. Bakınız: “Güzel olanı al, fena olanı bırak.” Ya da orjinal haliyle “Huz mâ safâ, da’ mâ keder.”

Artık güzelle çirkin, doğruyla yalan o kadar iç içe ki, birbirinden ayırmak mümkün değil. Fenayı almamak, görmemek, bakmamak için kendimizi öyle bir ablukaya alacağız ki faydalı, zararlı her şeyden uzak olmak gerek. Yani tam olarak Ying-Yang’ı yaşıyoruz.

İşte yukarıdaki cümle sosyal yaşantımızda olduğu gibi hayatımızın önemli bir yeri olan filmler için de geçerli bence. Filmin içindeki ‘dane-i hakikati’ yakalayıp üzerine düşünüp fikren ibadet etmek… Tabii o hakikat hakikat olsa gerek.

Ayrıca sinematograf kelimesi ve Üstad’ın ‘ibret için’ sözü de, sanki bize, birazcık sempatikleştiriyor “izlenilebilecek” filmleri.

Hazırlayanlar:
Emine Sultan Çakır
Fethiye Akay
İbrahim Yasir Teğiş

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*