Dağdaki bilgeden hayat dersi

“Bir zamanlar bir adam hayatın anlamını merak etmiş. Bunu bulmak için dağlarda yaşayan bir bilgeyi aramaya çıkmış.” diye başlayarak ve bilgenin hayat dersiyle biten hikayelerle hepimiz karşılaşmışızdır. Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kendimi oradaki adam gibi hissediyordum. Yazının sonunda da “Hayatın anlamı şöyle bulunur. Bunu yapmanız gerekir.” gibi net ifadelerle herkesi aydınlatmayı çok isterdim. Ama maalesef bundan çok uzak bir noktadayım.

Şükürler olsun ki bugün söz konusu sorgulama ve cevap arama sürecini dağlarda keşiş aramaktan daha kolay yollarla yapabiliyoruz. Bu yolların başında internet geliyor. Hayatın anlamı üzerine onlarca, belki yüzlerce yazı ve video bulabilirsiniz. Evet, üşenmedim araştırdım. Verilen cevaplar genellikle birbirine yakın ve kabaca birkaç kategoride toparlanabilir: 1-Hayatın bir anlamı yoktur. 2-Hayatın anlamı ‘yaşadığımız an’da gizlidir bu yüzden anı yaşamamız gerekir. 3-Hayatın anlamı mutlu olmaktır. 4-Ahlaklı/erdemli bir hayat sürmektir. 5-İnsanlara faydalı olabilmektir. 6-Geride hatırlanmamızı sağlayacak bir şeyler bırakabilmektir. Bir de dünya hayatının ahiret düşüncesi ile anlam kazandığı cevabı var ki bu cevap başka bir yazının konusu. Beni asıl şaşırtan, bu kadar çok insanın bu kadar farklı şekillerde, farklı insanlardan hayatın anlamını öğrenme çabası.

Doğumdan ölüme kadar geçen bu sınırlı ve uzunluğu belirsiz süreye anlam katmak için uğraşıyoruz. Belki anlamlı bir bütünün parçası olarak sınırlı hayatını anlamlı hale getirmek, belki olabildiğince verimli bir ömür geçirebilmek. Victor Frankl İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabı büyük bir başarı yakaladıktan sonra kitabın önsözünde şu ifadeye yer veriyor: “… eğer yüz binlerce insan, hayatın anlamına ilişkin çok az şey vaat eden bir kitaba yöneliyorsa, bu, insanların iliklerinde hissettikleri kavurucu bir sorun demektir.” Gerçekten de bu boşluk hissi bazen bizleri çaresizce bir çıkış kapısı, bir işaret aramaya itebiliyor.

Hemen hemen herkeste farklı şekillerde hayata anlam katma veya bu anlamı arama çabası var. Yazının başında bahsettiğimiz adamla ortak noktamız ise kendi hayatımızın anlamını dışarıda bir yerde aramamız. Bize yolu gösterecek, o sihirli kelimeleri söyleyecek birinin arayışındayız.

V. Frankl aynı kitabında hayatın anlamının insandan insana, günden güne saatten saate farklılık göstereceğini söylüyor. Bu durum bize insanın eşsizliğini hatırlatıyor. Her insan biricik olduğuna göre her insanın kendi hayatındaki anlam da biricik olmalıdır. Kendimize özgü, bizi biz yapan… Burada kastedilen bu konuda kimsenin görüşünü merak etmemek değil. Hayatımızın anlamının bize altın tepside sunulacak bir şey olmadığı, onu inşa etmemiz gerektiği. Her birimiz kainatta ‘tek’iz.

“Hayatın bir anlam ifade etmesi” denildiğinde akla ilk olarak hayatta önemli bir şeyler yapabilmek, faydalı olabilmek, hedefler belirleyip onları gerçekleştirmek için uğraşmak gibi daha fayda ve amaç odaklı düşünceler geliyor. Hayatın amacı ve anlamı aynı şeyler midir?

Anlam kelimesini TDK şöyle tanımlıyor: Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce; mana.

Bu tanımı baz alarak “hayatın anlamı” üzerine tekrar düşününce hayat, içi doldurulması gereken boş bir kutu değil, bize bir şeyler anlatmaya çalışan bir hikâye oluyor. İnsanın bunu anlaması için tek yapması gereken ise okumak, idrak etmeye çalışmak. Şimdi “hayatın anlamı içinizde saklı” gibi bir cümle kurmak istemem. Ancak anlamaya çalışmak insanın kendine dönmesini, kendini okumasını gerektiren bir süreç. Bizi bu dünyaya gönderen, cevabı da bizim içimize, yaşantımıza, bizim dünyamıza saklamış olabilir mi?

Hayatın anlamını merak ediyor musunuz? “Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku.” hitabına muhatap olmak güzel bir başlangıç olabilir. Ya da dağa tırmanın. Orada bir bilge var…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*