Zaman şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, cemaat zamanıdır

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا [Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sımsıkı sarılın. (Âl-i İmran Suresi: 103)] […] Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir.

Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı

***

Bilirsin ki iki elif ayrı ayrı olsa iki kıymeti var, bir çizgi üstünde omuz omuza verse on bir kıymet aldığı gibi senin tesirli nasihatinle ihzar ettiğin hizmet-i imaniye tek başıyla kalsa şimdiki tehâcümât-ı müttehideye karşı dayanması çok müşkül. Eğer Risale-i Nur’un hizmetine iltihak etse, o iki elif gibi on bir, belki yüz on bir kıymetinde ve kuvvetinde olacak ve karşıdaki ittifak etmiş dalâletlere karşı dayanacak.

Bu zaman ehl-i hakikat için şahsiyet ve enaniyet zamanı değil. Zaman, cemaat zamanıdır; cemaatten çıkan bir şahs-ı manevî hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez.

Hem mûcib-i taaccüb hem medâr-ı teessüftür ki ehl-i hak ve hakikat ittifaktaki fevkalâde kuvveti ihtilâf ile zayi ettikleri halde; ehl-i nifak ve ehl-i dalâlet, meşreblerine zıd olduğu halde ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar, yüzde on iken doksan ehl-i hakikati mağlûp ediyorlar.

Kastamonu Lahikası, 91. mektup

***

Evet; biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her asırda, üç yüz elli milyon dahil mensupları var ve her gün beş defa namazda, o mukaddes cemiyetin prensiplerine kemal-i hürmetle alâkalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar. اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ [Mü’minler kardeştirler. (Hucurat Suresi: 10)] kudsî programıyla birbirinin yardımına, dualarıyla ve manevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız ve hususî vazifemiz de, Kur’ân’ın imânî hakikatlerini tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferidden kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve manasız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz.

Şualar, On İkinci Şua, 1. mektup

Avatar photo
Bediüzzaman Said Nursî hakkında 104 makale
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*