Bir şeyleri bilmek ve yaşamak her zaman aynı anda gerçekleşmiyor. Kendi küçük dünyamda, bildiğim bazı şeyleri yaşamadığımı; fakat yaşamam gerektiğini fark ettiğim o aydınlanma anını hatırlıyorum. Bildiğim ama uygulamadığım sünnetleri hayatıma geçirmeye o minik aydınlanmadan sonra başlamıştım. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak sünnetmiş, öyle mi? O zaman bunu hayatıma geçirmeliyim, bilinci…
İhlâs Risalesi olan 21. Lem’a’da da benzer bir hadise var. Başlangıçtaki küçük notta “lâekal her on beş günde bir defa okunmalı” yazıyor. Okuyor muyuz peki? Sizi bilmem, ben okumuyordum. Neden sonra okumaya bir gayret geldi. Bir Cuma okuyup, bir Cuma okumamak suretiyle en az iki haftada bir okumaya azmettik birkaç arkadaşla. Baktım ki; okudukça tatlanan, on beş gün haddini aşıp okunmadığında özlenen, hakikaten ihtiyacımız olan bir risaleymiş.
Yine bu risalenin başında “On Yedinci Lem’a’nın On Yedinci Nota’sının yedi meselesinden Dördüncü Meselesi iken, ihlâs münasebetiyle Yirminci Lem’anın İkinci Noktası oldu. Nuraniyetine binaen Yirmi Birinci Lem’a olarak Lemaat’a girdi” diye bir not var. Üstadın risalelere verdiği numaralar, bunların birbirinin yerine geçmeleri ve yeni makamlar almaları ince hakikatleri taşıyor olsa gerek. Her ne ise, İhlâs Risalesini okuyacağım bir hafta bu not dikkatimi çekti. Hımm, On Yedinci Lem’a neyden bahsediyordu ki acaba?
Hemen sayfaları çeviriyorum; “Zühreden gelmiş on beş notadan ibarettir” diyor. Aşağıdaki bir notta ise “Zühre’nin tamamı on yedi nota olup, On Altıncı Nota Tabiat Risalesi olan Yirmi Üçüncü Lem’a olarak neşredilmiştir. On Yedinci Nota ise, Yedi Mesele olup, İkinci ve Dördüncü Meseleleri İhlâs Risaleleri olan Yirmi ve Yirmi Birinci Lem’alar, Üçüncü Meselesi de Yirmi İkinci Lem’agibi muhtelif risalelere inkısam ederek Nur Külliyatı’nın değişik yerlerinde derç edilmiş.” yazılı.
Şimdi iyi takip edin arkadaşlar, minik bir dedektiflik oynayacağız. Madem 21. Lem’a esasında 17. Lem’a’nın bir parçası, başta ona başlayacağız. Başladık. Gördük ki; Üstadın kendi nefsine hitapları, Eski Said’den Yeni Said’e geçerken yaşadığı o dehşetli fikrî sadmeler, sa’y ve ameldeki lezzet, nübüvvet meselesi, marifetullah şahitleri, bir küçük münacat, On Üçüncü Nota’da müthiş ihlâs düsturları ve daha pek çok mesele hep bu risalenin satır aralarında yer bulmuş.
13. Nota’dan birkaç alıntı:
“Tarik-i hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenâb-ı Hakka ait vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.”
“…medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı İlâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlâhiyeye karışmamalı. Herşeyde bir ihlâs var.”
“Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır.”
On Beşinci Nota’ya geldiğimizde ise üç meseleden ibaret olduğunu görüyoruz. Ama ikinci ve üçüncü meseleler, Yirmi Dördüncü Lem’a olan Tesettür Bahsi’nde derc edilmiş. Hemen sayfaları çeviriyoruz yine. Okuyoruz:
“Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir…
Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş…
Ezcümle: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur’un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o manevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum.”
Anneler! Marifet, çocuklara lüzumsuz odun yığınları hükmünde malumatlar yüklemek değilmiş. Belki onlara verebileceğiniz en mühim ders “şefkat etmek ve acımak ve merhamet etmeyi öğretmek” imiş.
Sırada On Altıncı Nota var. O da Yirmi Üçüncü Lem’a olan Tabiat Risalesi’ymiş. Okuduk. Tabiattan gelen fikr-i küfrîyi dirilmeyecek bir surette öldürdük, küfrün temel taşını zîrüzeber ettik.
Son olarak On Yedinci Nota kaldı. Yedi Mesele’den oluşuyormuş. 1, 5, 6 ve 7. Meseleler nerede bilmiyoruz, ama İkinci Mesele’nin Birinci Noktası 20. Lem’a imiş. Üçüncü Mesele, Yirmi İkinci Lem’a imiş. Son olarak Dördüncü Mesele de başlangıçta Yirminci Lem’a’nın İkinci Noktası iken nuraniyetine binaen Yirmi Birinci Lem’a olarak Lemaat’a girmiş…
Dedektifler, hayatta mısınız? Takip edebildiğinizi ümit ediyorum. Nihayet esas maksadımıza, İhlas Risalelerine ulaştık. Ama yolda ne de güzel şeyler öğrendik. Arada bir böyle yollara çıkmak lazımmış demek.
*
Fesubhanallah, Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmamak ne büyük bir hakikat. “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlup etmek onun vazifesidir.” diyebilmek… Hûû, kulağa kolay geliyor değil mi? Neticeyi düşünmeden, o noktada endişelenmeden hizmet edebilmek, nasıl kolay olsun?
اَللّٰهُمَّ بِحَقِّ سُورَةِ الْاِخْلَاصِ اِجْعَلْنَا مِنْ عِبَادِكَ الْمُخْلِص۪ينَ الْمُخْلَص۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ
İlk yorumu siz yazın