Ekosistem restorasyonu, onarıcı tarım, kompost: Bir çiftçilik deneyimi

İnsan müdahalesiyle, yanlış tarım uygulamalarıyla “ölü” hale getirdiğimiz toprak aslında hayatla öylesine dopdolu şekilde tasarlanmıştır ki, âdeta kendisi canlıdır. Doğada hiçbir canlı organizma diğer canlılardan bağımsız varlığını sürdüremediğinden, toprakta yaşayan mikro ve makro bütün canlılar da birbirleriyle devamlı alışveriş içerisinde bulundukları, ihtiyaçlarını birbirlerinden karşıladıkları gibi çevrelerindeki cansız (abiyotik) faktörleri de dönüştürürler. Tabiatta bir dantel gibi örülmüş, inanılmaz karmaşıklıkta bir biyolojik ağ mevcuttur. Bu ağın muhafaza edilmesi insanlara da fayda sağlar. “Onarıcı tarım”ın arkasındaki fikir tabiatın yaratılışından gelen dengesini korumak, toprağı besleyip iyileştirerek ekinlerin daha sağlıklı, verimli ve bol olduğu bir döngü oluşturup onu sürdürebilmektir. Bu döngünün gerektirdiği koşulları sağlayabilmek için de önce toprakta bulunması gereken kompleks biyolojik ağı fark etmemiz gerekli. Bu sebeple tarım uygulamalarını mikrobiyolojik çalışmalarla ortak yürütmek çok önemli.

Peki topraktaki bu biyolojik ağ hangi bileşenlerden oluşur? Ana hatlarıyla bir göz atalım; bitkiler kökleri aracılığıyla toprakla devamlı iletişim ve alışveriş halindedir, bu nedenle bitkisiz toprakla kök çevresindeki (rizosfer) toprak canlılık açısından önemli ölçüde farklılık gösterir. Bitkiler fotosentezle havadaki karbondioksiti organik karbona, şekere, dönüştürür ve ihtiyaç fazlasını kökleri üzerinden toprak mikroorganizmalarıyla paylaşır. Bitkiyi karbon kaynağı olarak kullanan en önemli canlılardan biri, mikorizal mantarlar, bitkiyle özel bir ilişki geliştirir. Mantarlar, tıpkı bitkinin kökleri gibi geniş alanlara yayılan toprak altı hiflere sahiptirler ve bu hifleri bitki köklerine dolayarak bitkiyle direkt bir ilişki kurar, bitkinin toprak altı erişim alanını genişletirler. Mikorizal mantarlar bitkiden edindikleri karbonun karşılığını toprakta nadir bulunan elementleri, özellikle fosfatı, bitkiye taşıyarak öderler. Altı milyondan fazla türüyle inanılmaz çeşitlilikte yaratılan mantarların bildiğimiz ve henüz keşfedemediğimiz daha birçok rolü olmasına rağmen, bitkinin şekerinden yararlanan tek canlı türü mantarlar değildir.

Toprak besin ağının en önemli aktörlerinden bir diğeri bakterilerdir. Topraktaki yararlı bakteriler, zararlı bakteri ve mantarları öldüren antibiyotikler ve enzimler salgılar, bitki büyümesini destekleyen hormonlar üretir, havadaki inorganik azotu bitkinin kullanabileceği organik forma dönüştürür, organik haldeki azotu tutarak kaybolmasını engeller, bitkinin kuraklık ve yüksek tuz oranı gibi çetin koşullara dayanıklılığını artırır ve dahası… Âdeta bitkiden sipariş listesi almışçasına çalışan bu bakteriler, örneğin, bitki hormonlarını kendileri için üretmezler. Bakterilerin metabolik reaksiyonlarının bir yan ürünüdür onlar. Birbirlerinin ihtiyaçlarını birer yapboz parçasıymış gibi dolduran bu canlılar, toprak altı yaşamın da nasıl mükemmel ve hiçbir boşluk bırakmadan tasarlandığının ve her an idame ettirildiğinin en latif örneklerindendir.

Bakteriler aynı zamanda besin döngüsünün de önemli bir parçasıdır, topraktaki besinler çoğu zaman bitkilerin doğrudan kullanabilmesi için uygun formda değildir. Bakteriler bu besinleri çözerek bitkiye uygun hale getirir ancak bu sefer de besinler bakterilerin içinde sıkışıp kaldığından bitki tarafından kullanılamaz. Burada da devreye bakteri yiyen organizmalar, protozoa ve nematodlar girer. Bu canlıların bakterileri yemesi sonucu bakterilerin içinde hapsolmuş besinler serbest kalır ve bitki bunlardan faydalanır. Bu bakteri yiyiciler aynı zamanda bakteri çeşitliliğini de etkiler zira yemek tercihleri yararlı bakterin çoğalmasını sağlayacak şekilde bakteriler arası dengeyi değiştirebilir. Mesela, kamçılı hayvan, amip ve silililer gibi protozoa türlerinin azot bağlayıcı bakteri büyümesini teşvik ettiği görülmüştür.

Nasıl bir mekanizmayla olduğu henüz bilinmese de, bazı amip çeşitlerinin de bitki hormonu salgılayarak bitki köklerinin gelişmesine katkıda bulunduğu gözlemlenmiştir. Protozoa diğer türlerle de ilişki halindedir. Yapılan deneylerde mikorizal mantarların protozoa popülasyonunu artırdığının fark edilmesi protozoanın aynı zamanda mantarlarla da iletişim halinde olduğunu göstermiştir. Şaşırtıcı ve inanılmaz olan nokta, kendi başlarına bitki için zararlı olabilen mikroorganizmalar, diğer canlılarla dengelendiklerinde nötr ve hatta yararlı olabilmektedir. Tabiattaki mükemmel dengeyi, yaratılmış her canlının ihtiyaçlarının incelikli ve çok yönlü hassas bir formülasyonla nasıl giderildiğini ve mikro düzeyde dahi dayanışmanın ve birlikteliğin izlerini görmek için bir avuç toprağa bakmak yeterlidir.

Onarıcı tarım; topraktaki bu karmaşık yaşam ağını koruyup sürdürmeye, dejenere olmuş topraklarda ise canlılığı tekrar kazandırmaya yönelik uygulamaların toplamıdır. Bu amaca yönelik kullanılan en önemli yöntemlerden biri olan kompost, karbon ve azot açısından zengin organik maddelerin belli oranlarda birleştirilip belirli süreçlerin yürütülmesiyle oluşturulan besin değeri yüksek, biyolojik açıdan zengin bir ürün elde etme anlamına gelir. Kompost canlılığı az olan toprakları tekrar mikroorganizmalarla buluşturmaya yaradığı gibi, zararlı canlıların hâkim olduğu toprakları dengeye ulaştırmak için de kullanılabilir.

Bir ekosistem kampında gönüllülük yapma şansı buldum ve bu süreçte kompostlarla ilgilenmek ve toprak mikrobiyolojisi hakkında daha çok bilgilenmek nasip oldu. Tabiatla çok daha yakından ve doğrudan karşılaşma imkânı bulduğumda her şeyin nasıl da Allah’ı hatırlattığını fark ettim. Şehirlerde, insan yapımı düzenin içinde sıkışmış ve yapay gündemlerin akıntısına kapılmışken kaybolabiliyor ve kâinat ayetlerini okumakta zorlanabiliyoruz. Kelebeklerin usul usul güneşlenmesiyle, her gün konser veren kuş orkestrasıyla, en küçük su birikintisinde dahi kaynaşan yaşamla, minicik ve narin gövdesiyle topraktan başını uzatan mantarlarla, atların pırıl pırıl tüyleriyle, dalından koparıp yediğiniz taze meyveler ve dinlenirken sıcaklığını yüzünüzde hissettiğiniz güneşle yüz yüze geldiğinizdeyse baktığınız her yerde O’nu görmemek imkânsız hale geliyor. Kendisine hayretle hayran bırakan tabiatın her parçasındaki güzellik ve incelik, âdeta gülümseyerek O’dan gelen mektuplar olduğunu ilan ediyor. Gönüllülük yaparken tanıştığım bambaşka hayat ve kültürlerden insanlar hayatın, bizim onu keşfetmemizi bekleyen, sürprizlerle ilmek ilmek işlenmiş nasıl muhteşem bir tasarım olduğunu da hatırlattı. Planlayıcıların en hayırlısının her birimize özel hazırladığı hayat örgüsünü, gelen her şeyin O’ndan geldiğini bilerek, hamdla karşılayabilmemiz duasıyla.

Bakteri yiyen nematodların mikroskop altında görünümü.

Mantarın toprak altındaki hiflerinden parçaların mikroskop altında görünümü. Görseldeki parçalar çok kısa olsa da doğada mantar hifleri binlerce metrekareye yayılan dev ağlar oluşturur.

Kaynak:
New Zeland Geographics.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*