Büyüklüğün güzelliği

Aile…

Dört harfli, küçük, farketmeden herşeyi öğrenip yalayıp yutup cebine koyup hayata onun cevaplarını yapıştıra yapıştıra geçtiğin bir eğitim yeri, hazır cevap rehberi, davranış bilim teknik merkezi felan filan kim ne derse artık.

Biz genelde gördüğümüzü gösteren ya da gördüğümüzden kaçıp görmediğimizi abartarak gösteren insanoğluyuz. O yüzden ifratlar tefritler arası bu koşuşturma. Bunlar arasında en önemlisi ise aile kelimesini oluşturan insanların her birinin her bir davranışı.

Büyükbabam mesela; çoğu tabuyu yıkmış biri, onunla büyüdüm ve öyle bir yıkmış ki tabuları, tabu olduğunu hayatın içine tamamen girip onsuz kaldığımda hissettim buz gibiii.

Yaş farkı mı? O da ne! “Bunu hissettiren insanları kaybetmeyin” felan filan diyorlar ya. Ya da “Size çay demleyip ‘Hadi gel’ diyenleri kaybetmeyin. ‘Hadi çıkıyoruz’ diyenleri kaybetmeyin” bla bla bla…

Bunlar bayatladı artık.

Yenisini söylüyorum tutunun!

“Çay demledim, hadi gel” diyenlerden, “Hadi çıkıyoruz!” diyenlerden olun!

İnsanın eli etrafın davranışlarına ulaşmaz ki. Bugün yarın mutlu olursun ama illâ beklentini bulamayacağın günlerin olur. Benim olmaz senin olur; senin olmaz onun olur. O yüzden mutluluğu kendimize bağlamak en garantisi.

O yüzden çayı koyuyorum, gelin 🙂

Farkettiyseniz büyükbaba paragrafından sonra kaydım. Neden? Çünkü onu düşünmek enerjisi bile beni mutlu etti ve mutlu olan insan saçma saçma ve çok konuşur bunu da kabullenelim bu arada.

İkinci bu arada; yanında saçmalayabildiğiniz insanlar olsun değil, yanımızda saçmalayabilen insanlar olsun. Yadırganmayacağına emin, neşeyle, mutlulukla çok konuşan insanlar…

Yadırganmak deyince, geçen bir ortamda biri “Ayyy babamı aramadım bir hafta geçti.Offf çok laf duyacağım” dedi. Dedesini her aradığında “Hiç aramıyorsun” muhabbetinden normal konuşma yaşamadıklarını anlattı bir başkası ve oradan diğer arkadaşım “Off çok laf duydum, dayımı arayacağım. Ama lâf duyduktan sonra aramaktan nefret ediyorum” derken herkesi bir telaş aldı. Ortam neşe doluyken stres seke seke lay lala laylay diye yürümeye başladı felan…

Ben de “Onlarda mı aramadı?” demiş bulundum. Stres, keskin bir bakış attı bana. Laylayı kesti, ortamda sessizlik hâkim oldu.Ve hepsi aynı anda, “Yok artık,onlar aramaz ki. Aranmak beklerler” dediler.

Yani o kadar öğrenilmiş çaresizlik ki cevabı bile aynı. Farklı bir kelime seçen bile olmadı aralarında. Dizideki dram sahneleri gibiydi, ama o kadar öyle iletişimin içindeler ki dramı pek farketmediler. Gerçi böyle gergin iletişime iletişim denirse tabiî…

Gerçekten düşünelim istiyorum. Ben 25 yaşında hayatın başında, heyecanında bir gençsem; benim 35 yaşında kuzenimin, benim 40 yaşında ablamın, benim 55 yaşında teyzemin, 70 yaşında ananemin yaşadıkları, benim yaşımı geçirdikleri ve aşağı yukarı nasıl duygular hissettiğimi bildikleri için beni arayıp bana rehber olmalarından daha kıymetlisi olabilir mi?!

Aslında yarınları bizim bugünkü davranışlarımız belirliyor. Ben kol kanat geren tecrübesiyle koruyup kollayan karşılıksız aramayı bilen insanlarla büyürsem, koruyup kollayan, beklentiye girmeyen karşılıksız sevmeyi bilen biri olurum. Yarınlar bizim elimizde.

Üçüncü “bu arada”ya gelmiş bulunmaktayız.

Kamu spotum!

Küçükleri arayın. “Ben büyüğün olarak yanındayım”ı hissettirin.

Küçükleri arayın, “Ben senin şu an geçtiğin yollardan yıllar önce geçtim. Tecrübelerimle seninleyim”i hissettirin.

Küçükleri arayın. Bilmediği, kaybolsa kaybolduğunu bile çok geç anlayacağı bu hayatta kaybolmasına engel olun.

Tamam tamam, kabul ediyorum büyüklerin aranması güzel ve saygılı bir durum… Ama lütfen öncelikle şunu kabul edelim ki küçüklerin aranması bir ihtiyaç! Küçüklerimize güzel büyükler olabilmek nasip olsun.

Dördüncü “bu arada”: Ailemdeki büyükleri çok seviyorum. Buradan onlara selâm söylüyorum. İyi ki benim dört harfli, küçük, farketmeden herşeyi öğrenip yalayıp yutup cebime koyup hayata onun cevaplarını yapıştıra yapıştıra geçtiğim bir eğitim yeri, hazır cevap rehberi, davranış bilim teknik merkezim siz olmuşsunuz 🙂

(Selam söylemek için sadece TV kanalına ihtiyacımız yok herhalde, burası TV’den çok daha güzel bir iletişim kanalı ve sadece yazımı okuyan büyüklerim onlara selâmımı bilecek. O kısım da çok iyi:)

Beşinci “bu arada”: Büyükbabam vefat ettiğinde onun, hiç düşünmeden şakalaşabildiğim en iyi arkadaşım olduğunu bilen birinin beni teselli etmek için kurduğu cümle; “İnşallah büyükbaban gibi bir büyükanne olursun” olmuştu. Özlem dolu ağladığımda yüzümü gülümseten, önüme bir hedef ve umut koyan bir teselli.

Aile dedim, ama o elzem olan. Ailemizden olan olmayan bütün küçüklerimize güzel büyükler olalım.

Tamam yazı çok uzadı, artık sustum.

İnşallah uzun olduğu için buraları editör kesmez, çok âmin!

Kamu spotumu yayalım.

Sevgiler…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*