Yalnızlığı yaşamak

Her kelime için bir sözlük manası olmakla birlikte, yaşayan insanlar adedince o kelimenin manaları çoğalmış ve çeşitlenmiştir diyebiliriz. Yalnızlık da öyle. Her insanın “yalnızlığı” ve ona vereceği mana farklıdır. İlk duyulduğunda negatif bir hava estiren yalnızlık, kimilerinin çekildiği mutlu köşesi olabilir. Bu çerçevede fikirlerini öğrenmek için gençlere sorduk:

“Yalnızlık hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne sıklıkla yalnız kalırsınız, hangi durumlarda yalnız kalmayı istersiniz, yalnız kaldığınızda neler yaparsınız, yalnızlığınızı nasıl değerlendirirsiniz?”

Emine Nur Rüzgar / İslâmî İlimler

“Bana göre yalnızlık, insana bazen iyi gelen, bazen ise insanı depresyona kadar götürebilen bir durum. Bazı durumlarda insanın yalnızlığa ihtiyacı oluyor ve o an yalnız olup bazı konular hakkında düşünmek istiyor. Bazen ise yalnızlık insanı bunaltır ve depresyona sebep olabilir, çünkü insan sosyal bir varlıktır ve arkadaşlara, başka insanlara ihtiyaç duyar. Bu yüzden çok fazla yalnız kalmak insanın ruh sağlığı için iyi olmadığını düşünüyorum. Tabiî ki bu kişiden kişiye değişen bir durumdur. Bazı insanlar daha sosyal iken, bazıları daha fazla yalnız kalmayı tercih edebilir.”

Çok fazla yalnız kalmıyorum, çünkü geniş bir çevrem var, ailem de büyük. Arkadaşlar ve kuzenlerle buluşup konuşmayı seviyorum. Bu yüzden çok fazla yalnız kalmıyorum.

Çok yorulduğum zamanlarda yalnız kalıp dinlenmek ve kafamı toparlamak isterim. Ders çalışırken yalnız başıma olup dikkatimi toplamak isterim.

Yalnız kaldığım zamanlarda dinlenirim, kitap okurum, ders çalışırım, dua ederim, camilere giderim, hava güzel ise dışarıda biraz dolaşırım. Temizlik yaparım.

İrfan Hakkoymaz / Lise Öğrencisi

Yalnızlığı düşünmüyorum; Allah her daim benimle… İyi günümde yalnızım. Başıma istemediğim bir olay geldiğinde yalnız kalmayı isterim, moralim bozuk oldugu vakitlerde… Yalnız kaldığımda 24 saat düşünürüm, insanlara fikir sormayı göz önünden geçiririm. Yalnız kalmak istediğimde düm düz bir yolda deniz kenarında boğaza yakın yerlerde yürürüm.

Emine Tuğba Akar / İslâmî ilimler

Yalın sözcüğünden türetilen yalnızlık kelimesi, kişinin kimi zaman bilinçli tercih ettiği kimi zaman ise maruz kaldığı, kendi başına oluşunu, etrafında kendisinden başkasının oluşunu anlatır. Ben ise kendimi bildim bileli diğerlerinin olmadığı bir köşe bulmuşumdur kendime. Orada müzik, kağıt, kalem, kitap eşlikçimdir, oturur, düşünürüm alabildiğince, böylece nefes alırım o köşemde. Diğerleriyle keyifli bir vakit geçirmiş de olsam azalan enerjimi o köşemde, bir başıma yeniden doldururum. Bu vakitlerde zihnimle keşfe çıkar, bazen geçmişin dehlizlerine doğru giderim. Orada şimdi basacağım yere dikkatlice basayım diye attığım adımları dikkatle incelerim. Bazen de geleceğin ufuklarına dalar gözlerim, beni nelerin beklediğini düşünürüm, bugünün geleceği de inşa ettiğini bilir, bunun için hangi haritaları yanıma alacağımı hesap ederim. Geçmiş ve geleceği düşünmek aslında ben kimim, neyim, nereye gidiyorum gibi istisnasız herkesin kendine, kendini tanımak, tanımlayabilmek için sorduğu sorulara bir açıdan cevaplar bulmak da içindir. İnsan bazen bu soruların cevabını ararken girdiği patikalarda yolunu kaybedecek gibi olduğunda yol gösterici kitap, rehber veya bir dostun varlığı ona güç verir, onların ardında yeniden istikamete doğru çevirir yönünü. Artık ne olduğunu biraz olsun bilmiş ve nereye gideceğini ve nasıl gideceğini az buçuk kestirmiştir. İnsanın kendi başına vakit geçirebilmesi, nefeslenme, canlanma, kendini muhasebe etme açılarından çok kıymetlidir elbette, bizler o anları arar ve bir an önce o anlara geri dönmek için vakit gözleriz. Ancak bazı zamanlarda ise insana kendi başına olmak acı verir. Sıkıntıları, üzüntüleri -ki sevincini paylaşamamak da bir üzüntü sebebidir- onu girdiği dehlizlerde boğacak noktaya getirir. Hiçbir çıkış yolu bulamaz, kaybolmuş hisseder. Böyle anlarda ise bir rehberin, dostun varlığı çok önemlidir. Onlarla konuşmamız bizi sağaltır, zihnimizi, kalbimizi ferahlatır. Velhâsıl hayatta çoklar sıkıntı denge esastır, insan ne kendine vakit ayıramayacak denli diğerleriyle beraber kalmalıdır ne de diğerlerinden kopacak kadar yalnız kalmalıdır.

Zeynep Gül / Lise Öğrencisi

Yalnızlık hakkında yazılmış onlarca şiir veya yazı bulabiliriz. Ancak hepsinin içerisindeki anlam bambaşkadır. Kimisi kalabalıklar içinde kendini bir başına hisseder kimisi fiilen tercih ettiğinden yalnızlığı madalya gibi boynunda taşır.

Yalnızlık, inançlara ve içerisinde taşıdığı anlama göre değişiklik göstermektedir. Asıl yalnızlık, tek başına olmak değil; “yalnız” hissetmenin içerisinde saklıdır.

İnsanın yolculuğu bir canlının karnında başlar. Allah insanı kimsesiz ve aidiyetsiz şekilde göndermez yeryüzüne. Önce Üstadın “şefkat kahramanı” diye adlandırdığı annelerin karnına gönderir ve şefkatli anne, bebeğini öğrendiği ândan itibaren büyük bir sevgi ile korumaya başlar. Yolculuğun devamında iradesini kazanana kadar anne-baba himayesinde büyür ve yetişir. Sonra Allah’ı tanır. Asıl koruyanın kim olduğunu öğrenir ve aidiyet duygusunun gerçeğini yaşar. Allah, kullarını kendisini tanıyana kadar yalnız bırakmaz. Çünkü iradeyi kazandıktan sonra zaten yalnız olmadığını bilecektir. Yani insanın hissî fıtratında yalnızlık yoktur.

Diğer anlama gelecek olursak… Ben başka insanlarla olmanın bana katkı sağlamayacağını düşündüğüm zamanlarda tek başıma kalmayı isterim. Çünkü bilirim ki hiçbir zaman yalnız olmayacağım. Yalnız hissetmeyecek kadar iman dolu kalpler dilerim sevgili okur.

Unutmayalım ki: “Dost istersek Allah yeter.”

Hazırlayanlar:
Kübra ÖRNEK KORKMAZ
Ali HAKKOYMAZ

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*