Bütün gelecekler yakındır

Acaba şu anda dünya kaç yaşında? Hz. Âdem dünyaya ne zaman gönderildi? Hz. Âdem’den günümüze kadar milyarlarca insan bu dünyaya kondu göçtü. Şu an yaşayan bizler, dünyadan ne zaman ayrılacağız? Gelecekte neler olacak, nasıl bir dünya kurulacak?

Ve zor soru: Kıyamet ne zaman kopacak?

Evet, insan “ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet cami’ bir istidat verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yı illiyyîne, ferşten tâ Arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir bir meydan-ı imtihana atıl”dı.

Daha dün gibiydi ve Âdem babamız Harran ovasının sahibiydi ve çiftçilik yapıyordu. O’ndan sonra kaç el değiştirdi o topraklar… Makam ve mevkiler, hazineler kimlerin elinde dolaşıp durdu!

Zaman izafi olsa da; insanların anlayış ve kavrayışı mazi, hâl ve istikbal şeklinde… Gelen gidiyor, giden gelmiyor.. Bir bayrak yarışı gibi hayat… Dünya sahnesine bir asrın insanları çıkıyor. Mal mülk, makam sahibi oluyor. Vadesi dolunca hayatı, dünyayı ve içindekilerini bir sonraki asrın insanlarına teslim ediyor.

Hz. Amine’nin dediği gibi “Her başlayan biter, her gelen gider, her yeni eskir. Her taze bayatlar, her güzel çirkinleşir, her yaşayan ölür. Ezelî ve ebedî olan sadece Allah’tır.

İnsan ebedî yaşamak istiyor. Mutlu olmak istiyor. Geleceğini güven içinde görmek istiyor. Sadece bizim değil, bütün insanlığın problemi bu. Bir çağ yangını sarıyor ruhları. Birer çığlık koparıyor ebed isteyen yanık yürekler ve çare arıyor.

Dünyevî-uhrevî çağ yangınlarından korumakla mükellef olduğumuz çocuklarımızı, gençlerimizi imanlı, faziletli, dürüst, bilgili, iffetli yetiştirmekle mükellefiz. Bunun en kolay yolu Kur’ân hakikatlerini “anlayarak ve kabul ederek” mütalâa ve müzakere etmek ve yaşamaktır.

Peki, geleceğimizi kim inşa ediyor; kendimiz mi başkaları mı? Neler yapmalıyız? Geleceğimizi nasıl inşa etmeliyiz? Beklediğimiz bir ütopya mı yoksa distopya mı?

60-70 sene önce “Radyo, telefon, televizyon, uçak icat edildi. Artık keşfedecek bir şey kalmadı” diyenler varmış. İlginç değil mi? Teknoloji durmuyor, ilerliyor. Yarınlarda kim bilir neler keşfedilecek?

“Nev-i beşer ahir vakitte ulum ve fünuna dökülecektir, bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise ilmin eline geçecektir” diyor Üstad.

Her bir zamanın bir hükmü var. Biz ehl-i haliz, namzed-i istikbaliz. İnanıyoruz ki; “Akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı akliye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’ân hükmedecek.”

Gelecekte Kur’ân hakikatlerinin, barışın, insan haklarının, adaletin galip gelmesini istiyorsak sorumluluk almalıyız. İnsan tercihlerinden ibaretmiş ya; “kimin himmeti millet ise, o tek başına bir millet”miş ya… Kendimizi her konuda iyi yetiştirmek, ümitvar olmak, İslâmın sedasını en gür seda yapmak için bugün işe başlamalıyız.

Evet değerli gençler, bu sayımızda gelecek konusunu ele aldık. Peki, siz nasıl bir gelecek tasavvur ediyorsunuz? Kendiniz, insanlık ve dünya için nasıl bir gelecek istiyorsunuz? Ve kendinizi geleceğe nasıl hazırlıyorsunuz? Fikirlerinizi Kısa Yorum köşemiz için e-mail adresimize bekliyoruz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*