Gencin gücü

Cenab-ı Hak insan denen mahlukun her dönemini farklı farklı güç ve zaaflarla birlikte yaratmış ve o döneme göre imtihan ve terbiye etmiştir. Şeriat, insanın her dönemine uygun ölçüler getirmiş ve her dönemin kulluğunu zayi olmaktan kurtarmıştır. Bu yüzden hem o dönemi hem de o dönemde insandan beklenenleri bilmek gerekir.

Gençlik dönemi bir geçiş dönemidir. Geçiş dönemleri enerjinin bolca verildiği ve insanın o enerji ile imtihan ve terbiye edildiği dönemlerdir. Olağanüstü hâl dönemleridir. Kontrolünün çok zor olduğu ve hudutların bulunmaması durumunda kişinin hem bu dünyasını hem de öbür dünyasını tehlikeye atan bir dönemdir. Genç kişinin elinde müthiş bir potansiyel, gayret ve güç vardır. Bu güç eğer bir terbiyeden geçmezse, bir sınır çizilmezse; hayat-ı içtimaiyeyi felç edecek, zulümlere, tecavüzlere, taşkınlıklara sebep olacaktır. Bu yüzden gençlerle yakın olan kişilerin bu dönemi çok iyi tanıması gerekir.

“Evet, gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. Bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker.”1

Gençlikle ilgili bilmemiz gereken ilk nokta, gençlerin potansiyel güçleri akıl değildir. Akıl noktasında yaklaşmak tesirsiz olabilir. Akla hitap eden nasihatleri dinlemeyebilirler. Aklın delillerini önemsemeyebilirler. Aklı terbiye eden hikmet onlar için bir anlam ifade etmeyebilir. Bu sebeple olayları değerlendirirken sebep sonuç, geçmiş gelecek bağlamından kopuk bakabilirler. Bu durum onlarda zaman algısını kaybettirir. Geniş zamandan hazır zamana hapsolur ve oradan kolay kolay çıkamazlar. Peygamberimize (asm) gelip, zina etmek için izin isteyen gencin vaziyeti bu duruma örnek niteliğindedir. Bir peygamber karşısında, inandığı din içerisinde büyük bir günah olarak bilinen, kişisel ve toplumsal yıkımı çok büyük olan zina gibi bir günahı işlemek için izin isteyen bir gencin o esnada aklı hâkim durumda değildir ve o gence zinanın yaptığı tahribatlardan ve büyük bir günah olmasının hikmetlerinden bahsetmek tesirli olmayabilir. Peki, o halde gençte hâkim olan güç nedir ve gence nasıl yaklaşılır?

“Hem insanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı ileride gayet büyük bir mükâfâta tercih eder.”2

Gencin elindeki en büyük güç hisleridir. His, kişinin dar zamanını ilgilendiren bir mevhumdur. Yani hükmü dar zamanda geçer ve eğer süfli ise büyük tahribat yapar, âlî ise ihlası kazandırır ve hizmet ettirir. Bu yüzden gençlik dönemi öyle bir dönemdir ki kişiyi helakete de sürükleyebilir, dünya ve ahiret saadetini de kazandırabilir.

Gencin elindeki bu büyük güç nasıl yönetilir ve yönlendirilir? Bunu da yine bize insan olmayı öğreten ve kemâlât yolculuğumuzda en ekmel misal olan Efendimiz’den (asm) öğreniyoruz. O (asm), gençlerdeki bu gücün, bu potansiyelin farkındaydı. Hislerin çok büyük hizmetlerde kullanılabileceğini biliyordu, hiçbir zaman gençlerin gerçeğini ötelemedi. İslâmiyet, israftan men eder. Hâkim-i Zülcelal bu kadar hissi, bu kadar gence veriyorsa bunun mutlaka bir hikmeti olacaktır. Gençler İslâmiyet’in dinamik, atılgan, şevkli, istidatlı kısmıdır. Hem fiziksel olarak hem de iç dinamikler olarak bu böyledir.

Bu yüzden gençlerin terbiyesi için iki yol vardır. Birisi var olan hisleri suistimâlâttan kurtarmak, sakındırmak, korumak; ikincisi bu hisleri sarf edeceği mecralar, gayeler ve uğraşlar oluşturmak.

Peygamber Efendimiz genç sahabeleri hiç boş bırakmamış ve onlara istidatlarına uygun olarak görevler tayin etmiş ve onlarda İslâmiyet’e karşı aidiyet oluşturmuştur. O genç, hissini İslam dairesi içinde tatmin etmiş ve oraya bağlanmıştır. Gençlik bir geçiş dönemi olduğundan hem kurtarılması hem de boş bırakılmaması gereken bir dönemdir. Hisler, anı işgal ettiğinden dolayı gencin gün gün, an an kurtarılması gerekmektedir. Bu geçiş dönemi ne kadar muhafaza edilir ve kurtarılırsa yetişkinlik için o kadar sağlam bir temel atılmış olur.

Bir genci İslam dairesi içinde tutabilmenin yegâne yolu, onu bu daire içinde istidatlarına en uygun şekilde görevlendirmektir. Efendimiz (asm), genç sahabelerin bu enerjisini, yeteneklerini görmüş ve onlara görevler vermiştir. Dil öğrenme yeteneği olan Zeyd Bin Sabit’ten İbranice öğrenmesini istemesi, genç Usame’yi ordu komutanı tayin etmesi, vahiy katiplerini gençlerden seçmesi, İslam’a davet mektuplarını gençlere yazdırması gibi birçok örnek onun sünnetinde mevcuttur.

Genç, gençlik döneminde kendini ait hissettiği yeri, ileride akıl ve mantık zeminine oturtur ve muhafaza eder. Bu yüzden gençlerin İslam’a karşı hisleri çok mühimdir ve önemsenmelidir. Onların yanında rol model olan kişilerin, onlarda İslam’ı sevdirici bir his oluşturma gibi vazifeleri vardır. Efendimiz (asm) etrafındaki gençleri sık sık övmüş, onlara iltifatlar etmiş ve onların “kabullenilme, beğenilme, onore edilme” hislerini de tatmin etmiştir.

Yine Peygamberimiz gençlerdeki süflî hisleri de yok saymamış ve o hislerin ya yönünü değiştirmiş ya daha güçlü bir hisle mağlup etmiş ya da o hislerin meşru bir daire içine çekilmesini ve orada tatmin edilmesini öğütlemiştir. Onun çözüm yöntemleri hiçbir zaman fıtrattan uzak olmamıştır.

Ses getirmek isteyen, hâkim güç olmak isteyen; bunu gençleri vasıtasıyla yapar. Ehl-i dalalet gençlerdeki bu gücün farkındadır. Onlar, Müslüman gençlerin hamiyetini kırmak, onlardaki ulvi his ve duyguları yok etmenin yolunu medeniyet fantezilerinde, hevesâtlarında bulmuşlardır. Genci, kendi nefsine köle edip zevki peşinde koşan, değerlerini zevki için feda eden bir hale getirmek onun gücünü bitirmektir. Gençlerde dünyayı değiştirebilecek güce sahip birçok his, hazır lezzete sıkışıp kalmış ve bunun sonucu aslında insanlık büyük bir güç kaybetmiştir. Sadece kendini düşünen ve insanlığa faydası olmayan bir nesil ne geleceği değiştirebilir ne çocuk yetiştirebilir. Hükmen bir hayvandan farksız bir hale gelir. Böyle bir dünyanın ümidi, ihtiyar gibi ölümü düşünüp ahiretine çalışarak, gençlik hevesâtına esir olmayan Müslüman bir gençtir.

Gençler, muhakkak gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahına uyanacaklardır, fakat bu uyanışta ya büyük bir sürur duyacak ya da elim bir azabı daha bu dünyada hissedeceklerdir.

Evinde, yakınında genci olanlar, gençle muhatap olanlar, bilmek gerekiyor ki gençlik bizim “yeniden tesis” gücümüzdür. Bu gücü Efendimiz (asm) gibi istihdam etmek, kullanmak, gayretlendirmek bizim görevimizdir. Biz bu gücü kullanmazsak, batılın cevher avcıları onları içimizden çekip alacak ya da bizi içten çökertip, zevkinden başka hiçbir derdi olmayan bir genç yığınını bize bırakacaklardır.

Peygamber (asm) buyurmuştur: “İnsanlar içinde Yüce Allah’ın en sevdiği kimse, kötülükleri terk edip, iyiliklere yönelen gençtir.”3

Dipnotlar:
1) Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2007 İstanbul, s. 232.
2) Said Nursî, Lemalar, Yeni Asya Neşriyat, 2008 İstanbul, s. 218.
3) Ebu Davut, Salât, 26.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*