Bazen öyle şeyler gelir ki aklınıza
Belki de hayâliniz ulaşmıyordur
Bir boş sayfa olsa da
Bir not tutsam şuraya dersiniz
Kalbinizin kelâmını
Satır aralarına işlemek istersiniz
Ve sanki yaralı bir şehirdesiniz
Ya da siz yaralı bir şehirsiniz
Öyle bir an olur ki
Tüm ömrünüz o anın içinde gibi hissedersiniz
Çekirdeği atmışsınızdır toprağa
Ve gözyaşlarınızla büyütmüşsünüzdür kalbinizi
Öyle bir zaman gelir ki
Gönül duvağınız bir türlü kalkmaz
Nazlı bir gelin gibi
Ve dokunamaz olursunuz
Hasret dağlarından çağlarsınız
Engin bir deniz gibi
Henüz ufacıksınız belki ama
Birikintileriniz kapları doldurmuştur
Akacak bir menzil arıyordur
Ve gönül bahçeniz arayışların en güzel deminde
Belki bir dağ oluşturmuşsunuz.
Sarp dağlar
Ama biliyorsunuz ki
Elbette bu dağların da bir gönül turrası var
Ve beklemektesiniz hırçın
Ama kayalar gibi sağlam bir kıpırtı
Ve dersiniz ki
Yok mudur yedi kat semadan
Kalbime akacak bir sızıntı
Ve sonra bir hüzme düşer gökyüzünden
Yıldızların armağanıdır o
Satırlarınızda üşüyen
Kemal ılık bir rüzgâr, tecessüm eder
Ansızın
Ve sonra büyük bir inşirah başlar kalbinizde
Derinde
En derinde
Bir bir yıkılır putlar
İbrahim’in ellerinde
Ve sonra tanımsız bir telaş hisseder
Kalbiniz
Ve başlar ansızın
Sıra dışı, sırlı
Betimlemeleriniz
Birde bakmışsınız ki…
Kitab-ı kâinatın mütefekkiri
Sine-i kalbinizde
Ötüyor bülbülleri
‘Sen’ Allah’ın izinde
Ve sonra demişsin ki
Ben yaralı bir kuşum
Gönlümden vurulmuşum
Kâinatın özüyle
Aşk ile yoğrulmuşum
Osmanlıca şiir ararken tevafuk bu ya menzilim bu dergiden bu sayfadan geçti ama bu şiirden geçemedi.