9. Risale-i Nur Gençlik Kongresi

masa çalışmaları deklarasyonları

Genç Yorum dergisi ana sponsorluğunda, Yeni Asya gazetesi ve Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen, “Risale-i Nur’a Göre Hürriyet ve Demokrasi Ekseninde İslâm Kardeşliği ve Dünya Barışı” konulu 9. Risale-i Nur Gençlik Kongresi Masa Çalışmaları Deklarasyonları

KIZLAR

1 Masa: İslâm Kardeşliği, Hürriyet ve Demokrasi

Katılımcılar: Aslınur Torun, Emine Nur Ünal, Hatice Esra Yalpa, Kübra Ateş, Kübra Örnek, Melek Dokumacı, Müşerref Ünal, Nuray Çiftkaya, Rukiye Şahin, Satı Kaya, Sedanur Dilber, Şüheda Kale, Zeynep Nur Çiçek.

  1. İstibdat; zillet ve sefaletin esas sebebidir, kin ve düşmanlık hislerini uyandırır, dalâlet fırkalarını ortaya çıkarır, İslâmiyet’i zehirler ve bu zehri toplumun her alanına yayar.
  2. Hakikî milliyetimizi hayatlandıran hürriyet, İslâm kardeşliği şuurunun temelini oluşturur.
  3. İstibdat, hakikî düşmanımız olan cehalet, zaruret ve ihtilâfın ortak veledidir. Fen, san’at ve ma’rifet silâhıyla bu düşmanlara hücum edildiği vakit istibdat zincirleri kırılacaktır.
  4. Hukukî kanunlardan başka kimse kimseye hükmetmemeli, herkesin hak ve hukuku muhafaza edilmeli ki hakikî hürriyet neşv-ü nema bulabilsin.
  5. Allah’ın rahmetinin ihsanı ve imanın gereği olan hürriyeti ancak demokrasi emniyet altına alır.
  6. Hürriyetin şeriattan uzaklaşması ya istibdattır, ya nefsin esaretidir veya canavarcasına hayvanlıktır. Nasıl ki Allah’ın kudretinde bir şahsın yaratılmasıyla bir nev’in yaratılması denk ise, hukukullaha göre de bir masumun hukukuyla umumun hukuku denktir. Biri birine tercih edilemez, edilse zulümdür.
  7. Dünya ve ahiret hukukunu temin eden İslâmiyet, global asr-ı saadeti oluşturacak bir vizyona sahiptir.
  8. Hürriyetin ifratından Komünizm, Deizm ve Emperyalizm gibi sapkın akımlar ortaya çıkar.
  9. Dünya; maddî-manevî tahribatını, Kur’ân’ı ve onun manevî tefsiri olan Risale-i Nur’u anayasası yaparak tamir edecektir.
  10. Haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, ancak imanladır; asıl, mü’min hakkıyla hürdür.
  11. Fıtraten hür yaratılan çocukların hürriyetlerinden mahrum edilmesi ülkemizin geleceğine büyük bir zulümdür.
  12. İslâm coğrafyasının ayaklarına bağlanmış istibdatların zincirlerini açacak, Asya medeniyetini ayağa kaldıracak olan hürriyet ve demokrasidir.
  13. Tek bir kişinin reyi ince bir tel gibi her yöne savrulabileceğinden, bir meclisin veya meşveret heyetinin çoğunluğa göre aldığı karar, dindar bir padişahın reyinden daha değerli ve İslâm nazarında muteberdir.
  14. Diktatör idareler kendi hâkimiyetini tesis için milletin diğer İslâm kardeşleriyle bağını koparıp, istibdat ve cehaletle bu hâli kuvvetlendirmek ister.

2. Masa: İslâm Kardeşliği ve İttihad-ı İslâm

Katılımcılar: Ayşenur Yıldırım, Berat Nisa Üzmez, Betül Güneş, Beyzanur Güney, Elif Kübra Sertbakan, Elifnur Ersoy, Elmas Zeynep Salihoğlu, Emine Karahan, Esmanur Alyakut, Havva Aslan, Kübra Topalcan, Kübra Nur Yıldırım, Rabia İlhan, Sümeyye Tuğçe Engiz, Tuba Ala, Elif Nur Çiftçi, Zahide Şınır, Rana Gür.

  1. İttihad-ı İslâm bütün Müslümanları kapsayan nuranî bir meclistir ve Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışmayı her alanda tesis eden vazife-i ubudiyettir.
  2. İttihad-ı İslâm önce mü’minlerin fert fert kalplerinde başlamalıdır, kalplerde muhabbetullah ve marifetullah yerleştikçe, sosyal hayatta İttihad-ı İslâm ihya olacaktır.
  3. İslâm birliği, toplumlara ait kültürlerin yok olması ve kültürlerin tekleşmesi anlamına gelmez. Önemli olan cemaat ve mezheplerin maksatta birliğidir. Bu farklılıklar kesrette vahdetin tecellîsidir.
  4. İttihad-ı İslâm; şahıstan çok şahs-ı manevînin gücüyle hareket eden, birbirinden hak namına kuvvet alan, zaman ve zemin aramaksızın aynı dâvâya hizmet etmenin lezzetiyle buluşan mü’minler birliğidir.
  5. İttihad-ı İslâm, içi boş siyasî bir söylem olmaktan çıkartılarak; muhabbet, uhuvvet, fazilet gibi müsbet kavramlarla doldurulmalıdır.
  6. İttihad-ı İslâm’ın tahakkuku için gerekli şartlardan biri de ilim ile cahilliği yok etmektir.
  7. Vicdanın ziyası dinî ilimlerdir. Aklın nuru fen bilimleridir. Medresetü’z-Zehra ikisinin imtizacıyla ittihad-ı İslâm’ın temelini oluşturacak bir projedir.
  8. Farklı fikir ve tercihleri zor kullanarak yok etmeye çalışan istibdat, ittihadın en önemli engellerindendir. İttihad-ı İslâm’ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdadların zincirini açacak meşveret-i şer’iyedir.
  9. İttihad-ı İslâm’ın tesisi için mücadele silâhlı veya siyasî şekilde değil, İslâmiyet’e lâyık doğruluğu yaşamakla mümkündür.
  10. “Katre katre su, müteferrik kalsa kurur, hebaya gider, ittihadla bir havz-ı ab-ı hayat olur”
  11. İttihad-ı İslâm’ı zir-ü zeber eden gıybet silâhıyla din kardeşleri birbirini vurmamalıdır.
  12. İslâm dünyasının selâmetinin muhafazası ve devamı için bir nev’î şûrâ-yı İslâm mahiyetinde olan hac, İttihad-ı İslâm’ın önemli bir vesilesidir.
  13. Türkiye’siz ittihad-ı İslâm mümkün değildir. İttihad-ı İslâm’ın sembolü ve bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi olan Ayasofya Camii’nin zincirleri acilen kırılmalıdır.

3. Masa: İslâm Kardeşliği ve Dünya Barışı

Katılımcılar: Fethiye Songül Akay, Nurenda Yaşar, Nurseda Yaşar, Nurseza Okur, Neslinur Zeynep Mutlu, Zeynep Kurun, Seda Karakoç, Zülal Destancı, Fehime Canatar, Kübra Şahin.

  1. Her insan İslâm fıtratı üzerine doğar ve İslâm’ın fıtratında ise barış vardır. Bu yüzden barış dışardan empoze edilemez, insanın kendi içinde yeşerir.
  2. Barış temelinde güveni barındırır. Bozgunculuk alâmeti olan münafıklık güvensizlikten beslenir. Dolayısıyla barışın sağlanabilmesi için güven lüks değil bir ihtiyaçtır.
  3. Ön yargı barışı engelleyen duvarlardan biri olup şahsî kirlenmeye sebep olur. Daha sonra toplum, millet ve devletlerdeki menfi rolünü icra eder. Risale-i Nur bu soruna çözüm olarak nefis terbiyesi metodunu ortaya koyar.
  4. Dünya barışının temini için medeniyetler arasındaki farklılıkların faydası gözetilerek, medeniyetler arasında çatışma yerine ittifak sağlanmalıdır.
  5. İslâm’ın hedefi sadece Müslüman fert ve toplumun barış ve saadeti değil, bütün insanlığın bu nimetlerden faydalanmasını sağlamaktır.
  6. Medeniyetler arasındaki farklılıklarla zengin bir ortak kültür oluşturulmalı ve küresel tehdit oluşturacak meseleler meşveret sistemi ile çözüme kavuşturulmalıdır.
  7. Bediüzzaman, bir devlet, yönetiminde kuvvet ve zorbalık yerine ilim ve marifeti sahiplenirse, o devletin ömrünün uzun olacağı müjdesini vermiştir. İlim ve marifetin ortaya çıkması ise adaletin o topluma yerleşmesi ile mümkündür.
  8. Menfî milliyetçilik, kendi dışındaki medeniyetleri yutmakla beslenir. Bunu yaparken gayr-ı meşru’ durumları meşru’ gösterir. Oysa şahıs için gayr-ı meşru’ olan durumlar, millet için de gayr-ı meşru’dur.
  9. Bediüzzaman, bir medeniyetin kötü yönleri var diye bütün iyi özelliklerini yok sayanların aksine, tefrite kaçmadığı gibi, bir medeniyeti iyi ve kötü yönleriyle tamamen sahiplenenler gibi de ifrata kaçmamıştır.
  10. Bediüzzaman’ın vasiyeti olan Medresetü’z-Zehra projesi İslâm ekseninde kardeşliğin sağlanacağı temel taşların oturacağı yerdir. Bu temel taşlar yerleştikten sonra dünya barışı sağlanır. Bu proje çatışma, bölünme ve savaşa çözüm projesidir.

4. Masa: İslâm Kardeşliği, Aile ve Eğitim

Katılımcılar: Ayşe Baharlı, Ayşe Hanım Küçük, Ayşenur Akay, Beyza Nur Altınbaş, Büşra Nur Erciyes, Büşra Nur Yıldız, Fatmanur Akkoç, Fatma Zehra Yavaş, Firdevs Aslan, Halime Nur Erdoğan, Lütfiye Kef, Rumeysa Kurt, Sıdıka Bülbül, Şeyda Sultan Zengin, Zeynep Toprak.

  1. Her insanın küçük bir dünyası ve cenneti olan aile, şahsın, kâinatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği olaylara karşı bir dayanak noktası ve medar-ı tesellîsidir.
  2. Sosyal hayatın bir kilit taşı olan ailenin saadeti; hürmet, merhamet ve muhabbetin eşler arasında sürdürülmesiyle mümkündür.
  3. İstişare üzerine kurulan aile hayatı, sosyal hayata da yansıyacak, ittifak ve ittihada vesile olacaktır.
  4. İslâm toplumlarının üç büyük düşmanı olan cehalet, zaruret ve ihtilâfa karşı çare olarak, müşahhas bir eğitim ve kalkınma projesi olan Medresetü’z-Zehra san’at, marifet ve ittifak hedefleriyle bir medeniyet tasavvurudur.
  5. Medresetü’z-Zehra projesi, İslâm dünyasındaki ümitsizliği kırmak, ihtilâfları ortadan kaldırmak, İslâm kardeşliğinin yolunu açmak, Batı’nın aklı ve Doğu’nun kalbini birleştirmekle beraber, medeniyetler çatışmasını değil, medeniyetler barışını teşvik eder, sulh-u umumînin yolunu açar.
  6. Resmî ideolojilerden sıyrılmış bir eğitim üzerine kurulan Medresetü’z-Zehra; adalet, meşveret ve kanunun üstünlüğü ilkelerini temel alarak demokrasinin toplumda yerleşmesini sağlayacaktır.
  7. Eğitimde ilim, yaratıcıyı tanıtan bir fener tarzında sunulmalıdır. Günümüzde din ilimleriyle fen ilimlerini mezcettiremeyen imam-hatip okullarına ve ilahiyat fakültelerine bir çözüm teklifi olarak Medresetü’z-Zehra projesi uygulamaya konulmalıdır.
  8. Şahısları mevcut yapıya adapte etmek yerine şahsî farklılıkları bir değer olarak görüp iman, İslâmiyet ve insaniyet gibi ortak noktalarda buluşulmalıdır.
  9. Anne babalar çocuklara nasihat vermek yerine, ef’âl ve ahvalleriyle örnek olmalıdır. Bu şekilde sırasıyla fert, aile, toplum ve İslâm âleminde ahlâk meyveleri yeşerecektir.
  10. Arzulanan bir neslin yetiştirilmesi için uygulanacak eğitim modelinin İlâhî vahyin semeresi olan Kur’ân’a, güzel ahlâkın kaynağı olan sünnete ve bu asrın reçetesi olan Risale-i Nur’a dayanması gerekmektedir.

5. Masa: İslâm Kardeşliği ve İhlâs

Katılımcılar: Ayşe Teker, Saliha Özayaz, Hasret Aslan, Ayşegül Ördek, Kübra Ünüvar, Merve Hügüt, Hatice Göğer, Dilek Alver, Rümeysa Kaplan, Fatmanur Karatarla, Emine Kışlakçı, Tuğba Nur Temiz, Zeynep Tuba Kılıç, Merve Nur Kaya, Merve Çelen, Elif Uyanık, Edanur Talas.

  1. Enaniyetin terki ile ihlâs-ı tamme kazanılabilecek ve hakikî, sarsılmaz bir kardeşlik temelleri atılabilecektir. Çünkü, ancak eneyi terk eden Hakk’a hizmet edebilir.
  2. Uhuvvet ve ihlâs, şahıs ve toplum açısından birbirlerine hem netice, hem sebeptir. Bu yüzden ikisi arasında kuvvetli bir bağ vardır. Şahsı ayakta tutan ihlâs iken, toplumu ayakta tutan uhuvvettir.
  3. İslâm kardeşliğini ve ihlâsı zedeleyen şeylerden biri ırkçılıktır. Said Nursî’nin, “Milletimiz yalnız İslâmiyet’tir. Hangi toplumdan olursa olsun madem imanı var, o zaman kardeşimizdir” düsturu hayatımızda mihenk taşı olmalıdır.
  4. Cemaatler, insanların nokta-i istinadıdır; ancak ihlâs düsturunu zedeleyen unsurlardan biri olan korku, kişide cemaat şuurunun zedelenmesine sebep olur. Muhafaza etmenin yolu ise yalnızca Cenâb-ı Hakk’tan havf etmektir.
  5. Marifetullah’ın neticesinde kazanılan ihlâs dar daireden başlayarak silsileler hâlinde bulunduğumuz semtte, ilde, ülkede ve İslâm âleminde hayat bularak sulh-u umumîyi ve hakikî kardeşliği tesis eder. Sadece İslâm âleminde değil, dünyada da huzur sağlanır. Aynı zamanda dünyevî değil, uhrevî saadeti de temin eder.
  6. “Mü’minler kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin” ayetinde kesin bir emir ve hüküm vardır. Bu emirlerin yerine getirilmesi ibadettir. İbadetin ruhu ihlâstır. İhlâs ise ebedî saadeti kazanmaya vesiledir.
  7. Şahıstaki ihlâs adaleti, toplumdaki ihlâs müsbet hareketi, İslâm âlemindeki ihlâs, ittihadı sağlar.
  8. Hakikî validelik şefkatini taşıyan kadınların, ihlâsta ve kahramanlıkta erkeklerin çok ilerisinde olduklarına dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, “Çocuğun en tesirli muallimi validesidir” diyerek toplumdaki ihlâsın temininde kadının önemini vurgular.
  9. İslâm birliğinin tesisine mani olan şahsî, cemaatî ve etnik enaniyetin ortadan kaldırılabilmesi için, en az on beş günde bir okunması tavsiye edilen İhlâs ve Uhuvvet Risaleleri’nin bütün İslâm dünyasında okunması ve uygulanması sağlanmalıdır.
  10. Fert toplumun en küçük parçasıdır. İslâm kardeşliğinin tesis edilebilmesi için, toplum içerisindeki her fert ihlâsı kazanmaya mecbur ve muhtaçtır.

ERKEKLER

1. Masa: İslâm Kardeşliği, Hürriyet ve Demokrasi

Katılımcılar: Abdullah Said Korkmaz, Ahmet Aydın, Arif Ceylan, Berkay Güloğlu, Cemil Said Demirdöğmez, Furkan Alyakut, Furkan Enes Durak, Furkan Yıldız, Hakan Özlen, Mehmet Ali Gelen, Muhammed Furkan Özçelik, Muhammed Gündoğan, Muhammed Melikşah Okur, Muhammed Said Emre, Mustafa Kılınç, Ömer Alan, Sefa Kılıç, Semih Demircan, Zübeyir Okay, Erdoğan Çelebi, Mehmet Şeyhanlı.

  1. İslâm âleminin saadeti; Şeriat ile edeplenmiş hürriyettedir. Hürriyet ise kişinin ne kendisine, ne de başkasına zararı dokunmadan akla ve vicdana uygun hareket edebilmesidir.
  2. Demokrasi milletin hâkimiyeti demektir. Hakkaniyete ve hukuka uygun kanunlar üretilmesi için tek adam görüşünden vazgeçilip efkâr-ı umumî olan meclis çalıştırılmalıdır. İslâm coğrafyasında, haktan mücerret ve antidemokratik rejimlerin varlığı İslâm kardeşliği önünde engeldir.
  3. Kendi fikrini doğru olarak kabul eden kimselerin, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmeye ve hakir görmeye hakkı yoktur.
  4. İstibdat; baskıdır, zorbalıktır, keyfîliktir, zulmün temelidir. Bir millet hukukunu bilmediği sürece istibdattan kurtulamaz.
  5. Müslümanların sosyal hayattaki saadetinin anahtarı şer’i meşverettir. Demokrasinin düşmanı, demokrasiyi gaddar, çirkin ve Şeriat’a aykırı göstermekle meşveretin de düşmanlarını artıranlardır.
  6. Bir ülkede adalete duyulan güvende yaşanacak problemler, halkı ümitsizliğe sürükleyecektir. Adalet, asla konjonktürel, siyasî ve ideolojik çekişme ve kavgalara kurban edilmemelidir.
  7. Mülkün temeli olan adalet-i mahzaya gidilmeden uygulanan adalet-i izafî, adalet değil, zulümdür.
  8. Adalet Kur’ân’ın dört temel esasından, cumhuriyetin ise üç ana esasından biridir. Adaletsiz ne cumhuriyet, ne de İslâmiyet olabilir.
  9. Avrupa Birliği ve İslâm kardeşliğinin ittifakını istemeyenler Avrupa hakkında menfî propaganda ile halkı aldatmaktadırlar.
  10. Tam hürriyet ve demokrasi için Avrupa Birliği’ne giriş süreci tamamlanmalıdır. Avrupa Biriliği’ne girmek İttihad-ı İslâm’a mani olmadığı gibi, bilakis İttihad-ı İslâm’ı kolaylaştıracaktır.
  11. Müsbet milliyet fikri insanlık fıtratına uygundur. Müsbet milliyet kendi milletini sevmek, ancak başka milletlere düşmanlık beslememektir. Terakkîmiz, ancak milliyetimiz olan İslâmiyet’in terakkîsi ve hakaik-i Şeriat’ın tecellîyatıyladır.

2. Masa: İslâm Kardeşliği ve İttihad-ı İslâm

Katılımcılar: Halil Çiftçi, Mustafa Tüzün, Ekrem Donbaloğlu. Kamil Tekin, Osman Yetim, İbrahim Yasir Teğiş, İlyas Tutumlu, Ömer Faruk Yıldız, Ali Özdemir, Ahmed Bilal Yaşar, Veysel Karahan, Emre Demirdöğmez, Abdulkadir Sinoğlu, Osman Şahin, Behlül Semerci, Mustafa Kök, Ahmet İlhan, Ömer Faruk Bayrak, Fatih Mehmet Dolu, Ahmed Bedreddin Musatat, Kenan Kaya, Salih Tuna.

  1. İttihad-ı İslâm bu zamanın en büyük farz vazifesidir. İttihad-ı İslâm’ın temelinde ve mayasında İman hakikati ve Tevhid-i İlâhî vardır.
  2. İttihad-ı İslâm’ın önündeki en büyük engel iman za’fiyetidir. Bu hastalığın reçetesi de Risale-i Nur’un müsbet iman hizmetidir. Kalplerde hakikî iman yerleşmeden, âlemde ittihad-ı İslâm gerçekleşmez.
  3. İslâm ülkelerinin baskıcı ve totaliter rejimlerden kurtulup hürriyet, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü esas alan yönetimleri bir an önce benimsemesi ittihad-ı İslâm’ın yolunu açacaktır.
  4. İttihad-ı İslâm için müsbet tecrübelerden faydalanılmalı ve ortak akıl, kalp ve vicdan ile hareket edilmelidir. Ön yargılar kaldırılmalı, geçmiş düşmanlıklar unutulmalıdır. Ancak bu sayede dünya çapındaki, özellikle Müslümanlara ve bütün mazlum coğrafyasına yapılan zulümler son bulacaktır.
  5. İslâm toplumu, farklı alanları, bölümleri, şubeleri, sınıfları ve her sınıfta farklı renkleri bulunan bir üniversite gibidir. Bu üniversite ancak temeli ve kolonları sağlamsa ayakta kalabilir. Bu temel iman, kolonlar ise ittihad-ı İslâm’dır.
  6. İttihad-ı İslâm önce toplumsal hoşgörü ile gerçekleşir. Farklı görüş ve mezhepler de olabilir, mühim olan farklılıklara rağmen maksatta ittifak edebilmektir.
  7. Müslümanlar ne zaman tek vücut oldu ise hasımlarına karşı muzaffer olmuştur. Birçok medeniyet ve kavim ortak bir tehdit algıladıklarında eski düşmanlıklarını unutup o tehdidi bertaraf etmeye çalışmışlardır. Biz de geçmişte olduğu gibi haricî düşmanlara karşı dâhilî husumeti bırakıp birlik hâlinde cevap vermeliyiz.
  8. İslâm milliyeti bir vücuttur; ruhu İslâmiyet, aklı Kur’ân ve imandır. Bu a’zaları koparmaya çalışan menfî milliyetçiliğe fırsat vermemeliyiz.
  9. İttihad-ı İslâm’ın realize edilemeyişinin birçok sebebi vardır. Öncelikli hedef mâni’leri bertaraf etmek olmalıdır. Bunun için de cehalet, zaruret ve ihtilâf düşmanlarına karşı ilim san’at ve ittifak silâhı ile mücadele etmeliyiz.
  10. “Mü’minler ancak kardeştir”, bu kardeşliği zehirleyen gıybet, su-i zan, adavet gibi tehlikeler toplumsal hayatı tar-ü mar eder.
  11. İttihad-ı İslâm bir havuzdur. Doğruluğu sözüyle ve özüyle davranışlarına döken şahıslardan oluşur.

3. Masa: İslâm Kardeşliği ve Dünya Barışı

Katılımcılar: Abdulkadir Bayraklılar, Abdullah Yılmaz, Halil İbrahim Kaysıcı, Hasan Çoban, Hasan Özpamukcu, İbrahim Özkartal, İmdat Donmaz, Kamil Tekin, Mahmut İlhan, Mehmet Emin Turgut, Muhammed Furkan Cılız, Muhammed Said Çiçek, Muhammet Köseoğlu, Mustafa Said Yaykal, Ömer Faruk Kuranlı, Ömer Yavuz, Talha Erdem, Mustafa Akca, Muhittin Aslan.

  1. Bilim ve teknolojinin tek başına saadet getirmediği, milyonların hayatına mâlolan iki cihan harbine sebebiyet vermesinden anlaşıldığı gibi, akıldan uzak taassubî dinî ilimlerin de tek başına saadet getirmediği İslâm âleminin şu anki hâlinden anlaşılabiliyor. Dolayısıyla sulh-u umumî ve asıl saadet, ancak bu ikisinin mezciyle, yani Medresetü’z-Zehra ile mümkündür.
  2. Günümüzde gittikçe derinleşen ve bütün dünya insanlarının saadetini sarsan yaraların başında gelen; gelir adaletsizliği ve sosyal tabakalar arasındaki uçurumu besleyen “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” ve “Sen çalış ben yiyeyim” mantığının terk edilmesi ve bunların ta’dili ve sulh-u umumî için zekâtın devamı ve faizin terki sağlanmalıdır.
  3. Devletler, milletler savaşı, insan tabakalarının mücadelesi hâline gelmiştir. Bu tabakalardan zenginler ve fakirler, üst ve alt tabakayı birbirine bağlayacak, aralarındaki barışı ve kardeşliği sağlayacak esaslar, zekâtın uygulanması ve faizin kaldırılmasıyladır.
  4. Dünyada odak noktası olacak güç; “hak” olmalıdır. Adalet şahıslara ve devletlere göre eğilip bükülmemelidir.
  5. Dünya barışı için taklitçiliğe sebebiyet veren, tepeden inme metodları değil, şahsın eğitimini esas alan, şahıstan topluma metodu takip edilmelidir.
  6. Dünya barışı, barış ilkelerinin her daim esas alınması demektir. Bu nokta Kur’ân’da emredilen “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenemez” kaidesi küresel barış ilkesi olarak belirlenmelidir.
  7. Dünya medeniyeti mekanizmalarını güç, rekabet, menfaat, heva ve heves üzerine tesis etmeyip, dünya barışına vesile olacak fazilet, hakperestlik ve dayanışma gibi Kur’ânî esaslar üzerine bina etmelidir.
  8. Dünya barışını tehdit eden en önemli unsurlardan birisi antidemokratik yönetimlerdir. Bunun için adaleti, meşvereti, hürriyeti tesis eden her türlü meşru’ mekanizmalar işletilmeli ve desteklenmelidir.
  9. Beşerî kanunların tam bir adaleti temin edemediği, zalimin izzetinde, mazlumun zilletinde bu dünyadan ayrılmasından ve yüzyıllardır süregelen savaşlardan anlaşılmaktadır. Dolayısıyla insanları havf ve reca arasında tutarak sulh-u umumînin teminine vesile olacak, hakikî adaleti sağlayan Mahkeme-i Kübra fikrinin, yani ahirete iman fikrinin revacına çalışılmalıdır.
  10. İki cihanın rahat ve selâmetini iki esas tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetkârane muaşeret ve düşmanlarına sulhkârane muamele etmektir.
  11. Barış, temel meselelerde birlikle oluşur. Birlik ise muhabbet, kardeşlik ve biz olma duygusu ile sağlanır.
  12. İslâmofobya, dünya barışı önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Bunun önüne geçilmesi için “Medenîlere galebe iknâ iledir” düsturu kaidesince sanat, ilim ve iman hizmetine dayalı cihada yoğunlaşılmalıdır.

4. Masa: İslâm Kardeşliği, Aile ve Eğitim

Katılımcılar: Ahmed Said Gelen, Ahmet Bekkaya, Alperen Bekkaya, Furkan Yüksel, Halim Mercimek, Harun Adar, Hayretin Çelik, Mehmet Said Donmaz, Muhammed Fatih Kandilli, Muhammed Nur Zengin, Murat Ercan, Musab Olğun, Mustafa Necati Can, Mustafa Talha Yalçınkaya, Muttalip Aslan, Sinan Özden, Şükrü Kalı, Talha Latif Akdeniz, Ubeyd Önbaş, Yılmaz Tokdemir, Fatih Aslantürk, Erdinç Adıbelli, Ümit Acar, Abdullah Gökhan Kayserilioğlu, Furkan Giray, Yusuf Karataş.

  1. Doğru eğitim doğru insanı, doğru insan doğru aileyi, doğru aile de doğru toplumu oluşturur.
  2. Ana şefkati, ev sakinlerinin vazgeçemediği en yüksek değerlerdendir ve hiçbir şeye feda edilemez.
  3. Eğitimde; Kemalizm, İslâmcılık vs. ideolojik çerçevelerden sıyrılmış, Risale-i Nur’un da modeli olan “İslâmî bir model” esas alınmalıdır.
  4. Bir toplumda ailenin yapısı nasılsa o toplumun yapısı da o şekilde olur. Zira aile, toplumun harcı hükmündedir. Ailede, şahıslar arasında sağlıklı bir iletişim kurulmalı, tahkikî bir eğitim verilmelidir. Kurulan bu sağlıklı iletişim ve verilen tahkikî eğitim sonucunda huzurlu, güvenli, adaletli ve birbirini seven koca bir aile meydana gelir.
  5. Asr-ı Saadet’te aile arasındaki talim-i hakikat ve emniyet-i mütekabile muhabbete, muhabbet uhuvvete, uhuvvet ittihada, ittihad da İslâm kardeşliği ve dünya barışına vesiledir.
  6. Ailede meşveretin, aile reisliğinin yerini alması hâlinde; demokrat cıvıltıların neşv-ü nemâ bulduğu, istibdadın yok olduğu idare şekli hâkim olacaktır.
  7. Sosyal hayatın temelini oluşturan ailedir. Ailenin temelini oluşturan, şahıslar arası iletişimdir; televizyon ve sosyal medyanın hâkim olduğu bir ailede iletişim bağları kopmaya mahkûmdur.
  8. Çocuklar; ailede duyduklarından veya aldığı nasihatlerden değil, gördüklerinden öğrenirler, bu noktada ebeveynin söylem-eylem tutarlılığı büyük önem arz etmektedir.
  9. Kadınlar, hayat-ı içtimaîyede aktif rol almakla, geleceğimiz olan evlâtlarımıza daire-i İslâmiye içindeki terbiye-i dinîyeyi veremez veya eksik bırakırsa, toplumun çekirdeği hükmünde olan aile hayatının temeli zedelenir.
  10. En değerli meslek, amacı, geleceğe insan yetiştirmek olan annelik mesleğidir. Hak ettiği yüksek değer tekrar verilmelidir.
  11. Hane-i saadetin tesisi; ancak iman, muhabbet, irtibat temelli bir aile eğitimi ile mümkündür.
  12. Özlenen ve beklenen toplum için nitelikli şahıslara ihtiyaç vardır. Bu şahıslar da yalnızca okullara havale edilmeyip aile ortamında verilen eğitimle yetiştirilir, bu eğitimin de mâyesi tahkikî imandır.
  13. Geleceğimizin teminatı olan evlâtlarımız sosyal medyada doldurmaya çalıştığı boşluğu, dünyada bir nev’î cenneti olan aile hayatını meşru’ dairedeki samimî muhabbet ve eğlence ile doldurmalıdır.
  14. İlim, akıldan kalbe ulaşınca tesir eder, kalpsiz ilim ruhsuz beden gibidir, ruh olmadığında beden cesetten ibaret kalır. İlim de kalbe ulaşmadığında sadece yükten ibaret kalır.
  15. Ailede sorgulamayan, taklidî verilen bir eğitim yerine, “Neden?” sorusuna cevap veren, ikna edici tahkikî bir eğitim verilmelidir.

5. Masa: İslâm Kardeşliği ve İhlâs

Katılımcılar: Ahmet Emin Hocaoğlu, Bilal Güç, Bilal Said Parlakoğlu, Emrah Kır, Enes Çelebi, Eren Okur, Hasan Hüseyin Ceylan, Kerem Sönmez, Mehmet Seyda Kılıç, Melih Can Daşdelen, Muhammed Enes Özervarlı, Muhammed Said Balpetek, Mustafa Gönüllü, Nureddin Albay, Ömer Faruk Şimşek, Said Akça, Sedat Ağbaş, Serkan Ünal, Yunus Emre Tuzcu, Ahmet Özdemir, Abdullah Emre Benlice, Muhammed Emin Türkoğlu.

  1. İhlâs, yapılan amelin sadece Allah emrettiği için yapılması ve neticesinin de O’ndan beklenmesidir.
  2. Lisan-ı hâl ile ortaya konulan ihlâs hakikati muhataplara verilecek en tesirli nasihattir. Müslümanların inandıkları değerleri fiilleriyle göstermeleri, günümüzde ihtiyaç duyulan önemli bir meseledir.
  3. İslâm kardeşliği; İslâmiyet dairesi içerisindeki her bir ferdin hangi meşrepten olursa olsun bir başka Müslüman kardeşi ile muhabbete, uhuvvete ve ittifaka medar olacak vahdet bağlarının bulunduğunu düşünmesi ve o kardeşi ile ittifak etmesidir.
  4. İslâm kardeşliğinin temel taşı, ihlâstaki samimiyet ve fedakârlıktır.
  5. Uhuvvet ve ihlâs birbirini tamamlayan kavramlardır. İhlâs olmadan uhuvvet, uhuvvet olmadan da ihlâs olmaz. İkisinden birinin yokluğunda ortaya çıkan rekabet, kin, kıskançlık gibi hasletler ihlâs ve uhuvvete zıttır.
  6. Müslümanlar arasında tarafgirlik inat ve haset neticesi olarak ortaya çıkan “Hak yalnız benim mesleğim ve güzel benim meşrebim” düşüncesi İslâm kardeşliği önündeki mühim bir engeldir. Bunun yerine hakperestlik düsturu esas alınmalıdır.
  7. İslâm kardeşliğine engel teşkil eden bir sebep de sevap kazanma hırsına kapılıp “Bu sevabı sadece ben kazanayım, bu insanları sadece ben irşat edeyim, benim sözümü dinlesinler” deyip hak yolundaki bir din kardeşine rekabet etmektir.
  8. Hüküm sahiplerinden, İslâm kardeşliğini bozan adavet ve inat ile hareket edenler, yargıda taraftarını tercih eder ve adil yargıyı bozarlar. Adavet ihlâsı bozar, ihlâsın bozulması adaleti zedeler.
  9. İnat ve haset, yaptığı işe heva ve nefsini karıştırmamak demek olan ihlâsı ve hukukun üstünlüğünü esas almak demek olan adaleti kaybettirir.
  10. İslâm kardeşliğinin tam anlamıyla olması için öncelikle İttihad-ı İslâm’ın kalbi olan Türkiye’de İslâm kardeşliğinin parıltıları görülmelidir. Bunun için de Türkiye’deki dinî grup ve cemaatler, ittifakın önündeki engelleri kaldırarak İslâm’daki kardeşlik düsturlarını kendilerine rehber etmeleri gerekir.
  11. Hakikî ittifak ve muhabbete mâni’ olan bir sebep de, İslâmî grupların zor durumda kaldıkları zamanlarda, meşreplerine muhalif olan diğer İslâmî gruplara danışmamaları, onların yardımlarına ihtiyaçlarının olmadığını zannetmeleriyle “istişare” emrine zıt tutum sergilemeleridir.
  12. Allah için sevmek, Allah için buğz etmek esas iken, melek gibi kardeşine adavet etmek ve şeytan gibi bir siyasî arkadaşına muhabbet göstermek şeklindeki tarafgir siyaset, ihlâsı kırar ve kardeşliği zedeler.
  13. Mü’min, kardeşinin hatalarını ve kusurlarını lütuf ve şefkatle ıslâh etmeye çalışır, insanlar arası ilişkilerde adalet ve vicdan prensiplerini esas alır.
  14. Risale-i Nur mesleğinin bir esası olan ihlâs; nifak ve şikakı, tefrikayı, fitne ve fesadı kaldırıp, kardeşliği, uhuvvet-i dinîyeyi, tesanüd ve teavünü yerleştirir. Sadakatli bir sırr-ı ihlâs, İslâm kardeşliğini getirecektir, o yüzden tek gaye “ihlâs”tır.
  15. Müslümanlar arasında yaşanan sıkıntıların temel kaynağı ihlâs hakikatinin görmezden gelinmesi ve ihlâs düsturlarına aykırı hareket edilmesidir.
  16. Doğru İslâmiyet ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğun yaşanmasıyla istikbalde en yüksek gür sadâ İslâm’ın sadâsı olacaktır.
Fotoğraflar: Erhan Akkaya – Kübra Ünüvar – Fethiye Songül Akay

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*