Genç Yorum dergisi ana sponsorluğunda,
Yeni Asya gazetesi ve Risale-i Nur Enstitüsü
tarafından düzenlenen, “Milliyetçilik”konulu
10. Risale-i Nur Gençlik Kongresi
Masa Çalışmaları Deklarasyonları
ERKEKLER
1. Masa: İnsanî Değerler ve Milliyet
Katılımcılar: Erdoğan Çelebi, Berkay Güloğlu, Derviş Türkoğlu, Emre Duman, Eren Okur, Hakan Özlen, Kenan Kaya, Mehmet Fatih Terzioğlu, Mehmet Seyda Kılıç, Muhammed Emin Türkoğlu, Mustafa Gönüllü, Mustafa Necati Can, Mustafa Talha Yalçınkaya, Ömer Faruk Dağaşan, Talha Latif Akdeniz, Yılmaz Tokdemir, Zübeyir Seyda Okay
- Din ve vicdan hürriyeti, fikir ve ifade özgürlüğü en temel insanî değerlerdir. “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” dedirten bir dinin mensubu olan Müslümanlar bölücülük, keşmekeşlik tohumları yeşerten, ırkçılık, mezhepçilik, particilik adına ileri sürülen her türlü hâl, söz ve tavırdan kaçınmalıdır.
- İttihad-ı İslâm’a hizmet eden müsbet milliyet; birlik, beraberlik, yardımlaşma ve muhabbete sebep olduğundan hakikî medeniyeti netice verir.
- Irkçılık anlamını taşıyan menfî milliyet; sevgi, saygı, hoşgörü gibi temel insanî değerleri zehirler, bunları öfke, nefret, düşmanlık gibi hislere dönüştürür.
- Milliyet, siyasî ve şahsî menfaatlere alet edilmemelidir.
- Sürekli düşman üreten ve kapalı bir toplum inşa eden menfî milliyet anlayışıyla, insan, hayatını idame ettiremez. Çünkü sosyal bir varlık olan insan, çevresiyle sürekli irtibat ihtiyacını hisseder.
- Milliyetçilik amaç değil İslâm kardeşliğinin aracı olmalıdır. İhyay-ı din ihyay-ı millettir. Hayat-ı din nur-u hayattır. Milliyet İslâm’ın zırhı olmalı kal’ası olmalı İslâm’a hizmet etmelidir.
- İnsanı insan yapan; sevgi, paylaşma, dayanışma gibi insanî değerler kişiyi, kendisi ve toplumla barıştırdığı gibi Dünya barışına da hizmet eder.
- Yüreğimizden fışkıran sevgi tomurcuklarıyla yola çıkıp, adavetin husumetin hiçbir türüne kulak asmayıp, insanlık adı altında toplanarak İslâmiyet’in şiarını dünyanın doğusundan batısına kadar ulaştıralım ve gittiğimiz yerlerde İslâmiyet’in ziyasını yakalım.
- Birlik lâzım. Ayrılık, gayrılık olmasın. Evet, insaniyeti yaşatmak lâzım. Şahsî menfaatler, imtiyazlar olmasın. Evet, milleti sevmek, sair milletlere zarar dokundurmamak lâzım. Zira herkesten ziyade biz zarardideyiz.
- Evet, uyanık bir nesil ihya olsun. Heva ve hevesine gem vuranlar konuşsun. Derdi insana hizmet olanlar ortaya çıksın. Ölsün zulüm, yok olsun zelillik. Vücut bulsun hayâ, edep ve insanlık. Yaşasın kanun hâkimiyeti, hukukun üstünlüğü, adaletin müsavatı.
2. Masa: Dünya Barışı ve Milliyet
Katılımcılar: Mustafa Akça, Abdulkadir Sinoğlu, Behlül Semerci, Furkan Alyakut, Hakkı Şimşek, Kamer Said Mor, Kâmil Tekin, Muhammed Okur, Muhittin Aslan, Mustafa Said Yaykal, Safa Okay, Şükrü Kalı, Veysel Karahan, Erkam Nurlan, Zeynal Abidin Borazan
- Fikr-i milliyet ikidir: Birisi başkasını yutmakla beslenen menfî milliyettir ki, devamlılığını sağlayan düşmanlık hissidir. Bu durum ise uluslararası bağlamda bitmek bilmez bir kaosu netice verip dünya barışına karşı bir engel teşkil eder.
- Müsbet milliyet ise menfî milliyetin aksine olumlu faydalı milliyet fikridir. Bu ise ülkesine ve milliyetine bir aidiyet hissederek maddî-manevî değerlerine sahip çıkmaktır. Müsbet milliyetin neticesi ise mütemadiyen devam eden yardımlaşma ve dayanışmadır.
- Menfî milliyet iki dünya savaşını netice verdiği gibi; müsbet milliyet dünya barışının teminatı olacaktır.
- Medresetü’z-Zehra projesi, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu maddî terakkîyi, İslâm âleminin muhtaç olduğu birlikteliği ve dünyanın aradığı barışı ve huzuru temin edecek niteliktedir.
- İslâmiyet, Müslümanlar arasındaki bağı güçlendirmek için ‘İslâm Kardeşliği’ni öne sürdüğü gibi; bütün insanlar için de ‘insan hakları’nı öne çıkarmaktadır.
- Dünya barışı, farklılıkları tamamlayıcı görmekle sağlanabilir. Ayrılıkçı her düşünce barışın teminini zora sokar.
- İnsanlığın sulh-u umumîsini mahveden adaletsizliğin önüne ‘Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenemez’ Kur’ânî düsturu ile geçilebilir.
- Kitlesel ihtiraslar ve manevî tahriplerin sulh-u umumîye engel oluşu, ancak Sünnet-i Muhammediye’ye (asm) ve Kur’ân hakikatlerine bağlanma ile aşılabilir. Bu bağlamda 1927 yılında Külliyet’ül Hukuk Kongresi’nde Shebol: ‘Muhammed (asm), insaniyetin halaskârıdır’ ifadesini kullanmıştır.
- Terakkînin ve dünya barışının bir esası da milliyetimizi İslâm’a kale yapmaktır.
- Sulh-u umumî ne derece temin edilirse hürriyet o derece parlar. Hürriyet ne derece parlarsa İslâmiyet’in hakikatleri de beşer nezdinde o ölçüde mâkes bulur
- İslâm coğrafyasında iç barışın temin edilmesi bütün Müslümanların vazifesidir. Bütün dünyada barışın temin edilmesi ise insanlığın vazifesidir. Sivil toplum kuruluşlarının ve bu minvalde çalışan örgütlerin, sorunların çözümünde daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir.
3. Masa: İnsanlık Tarihi ve Milliyet
Katılımcılar: Ümit Acar, Ahmet Emin Hocaoğlu, Cemil Said Demirdöğmez, Enes Çelebi, Esad İnceman, İmdat Donmaz, Lazgin Demir, Mahmut İlhan, Mehmed Emin Turgut, Mehmet Yasin İriboz, Said Akça, Sefa Kızılay, Semih Demircan, Senar Tekin, İbrahim Said Ergenekon, Enes Furkan Yıldız, Muhammed Said Çiçek, Ömer Taha İlhan
- İslâm devletleri ne vakit yabancıların içimize attığı ırkçılık fikriyle İslâmiyet milliyetinden ellerini gevşetmişlerse, bölünüp, parçalanmış onların tahakkümü altına girmişlerdir.
- Müsbet milliyet sosyal hayatın gereksinimlerindendir. Bu ise yalnızca Müslümanlar değil bütün insanlar için İslâm’ın kanunlarını tatbik edilebildiği ölçüde uygulanabilir.
- Birisinin hatasıyla masum kardeşini veya akrabasını mes’ul etmeyi kendine hak sayan ırkçılık fikri adalet-i hakikiyeye münâfî olduğu gibi şiddetli zulme de sebep olmaktadır.
- Hamiyet-i millîye, hamiyet-i dinîyenin önüne geçmemeli, belki ona destek olmalıdır. Aksi takdirde Emevilerin milliyetçilik fikrini siyasetlerine karıştırması gibi diğer milletleri kendine küstürmek ihtimali var.
- İnsanlık tarihi boyunca, milletler arasına nifak ve düşmanlık tohumları eken menfî milliyetçilik fikri ile; İslâmiyet’in düsturlarından olan adalet, şefkat ve merhameti esas tutarak mücadele edebiliriz
- “Mahlûkat, mabudiyetten uzaklık noktasında müsâvî oldukları gibi, mahlûkıyet nispetinde de birdirler” diyen Said Nursî, şeytanın Âdem Aleyhisselam’a secde etmemesi ile başlayan menfî milliyet fikrinin yanlış olduğuna dikkat çekmektedir.
- Tarih boyunca, Yahudiler gibi kendi milletlerini üstün gören toplumlar zamanla bu anlayışları sebebi ile şiddetli zararlar görmüşlerdir.
- Fransız İhtilâli ile zarar görmüş İslâm âlemi içindeki kardeşlik şuurunun tekrar tesisinin yolu, milliyet-i hakikî olan İslâmiyet milliyetidir.
- İslâmiyet ile bütünleşmiş milletler İslâmiyet’ten uzaklaştıkça kendi benliklerini de kaybederler.
- Milliyet sosyal hayatta birlikteliğin sağlanmasının bir gereğidir. Farklılıkları bir arada tutabilme derecesi milletlerin gelişme derecesiyle bağdaşmıştır.
4. Masa: Din ve Milliyet
Katılımcılar: Furkan Fidanoğlu, Furkan Yüksel, Halil Çiftçi, İsa Şahin Korkmaz, Mehmet Soydan, Ahmet Said Gelen, Aykut Bekkaya, Berk Dağ, Bilal Bozkurt, Erdinç Adıbelli, Mehmet Türkoğlu, Melih Can Daşdelen, Metin Şencan, Sefa Kılıç, Serkan Ünal, Sinan Özden, İbrahim Said Ergenekon, Ömer Uludağ, Ali Bengi.
- Bir Müslüman’ın vatanını ve milletinden olanları sevmesi beklenebilir. Fakat kendi milletini, diğer milletlerden üstün ve seçilmiş olarak görmesi, İslâm düşüncesiyle bağdaşmaz.
- Başka milletlere cephe almak, Kur’ân ve İslâm’ a dolaylı olarak düşmanlık etmektir. İslâm’ın emrettiği müsbet milliyeti kabul edenler ise başka milletleri kötüleyip, ötekileştirmezler.
- Milliyetçilik fikri İslâmiyet’e hizmetkâr olmazsa, hariçteki düşmanlara karşı sarsılmaz bir kale olmak yerine dâhilde bir düşman, belki arkadan saplanan bir hançer olur.
- Milliyet fikri, ne kadar kuvvetli olursa olsun; İslâmiyet’in yerine geçemez, ancak müsbet milliyet fikriyle ona kuvvet verebilir.
- Milliyetini yaşatmak isteyen, İslâmiyet ruhunu vücuduna; Kur’ân aklını, başına almalıdır.
- İslâm âlemi, müsbet milliyet fikri ile birlik bağlarını güçlendirip İslâm kardeşliğini oluşturmalı ve İttihad-ı İslâm’ı sağlamalıdır.
- Her bir millet fabrikada bir çark, orduda bir nefer, vücutta bir a’za gibi İslâm milliyetine hizmetkâr olmalıdır.
- İslâmiyet milliyeti, iman nuruyla onurlanan bir kardeşlik hukukudur.
- Müslüman kimliği bulunan kimse, din kardeşine menfî milliyet fikriyle bakmamalı; aynı aileye mensup bir kardeşi gibi bakmalıdır.
- İslâmiyet, mü’minleri, tek bir millet ile değil; Âdem’den (as) gelen bir bağ ile bağlar.
- İnsan, dinini seçebilir, fakat hangi milletten olacağını seçemediğinden milliyet bir üstünlük sebebi sayılamaz.
- Vücutta alyuvar ve akyuvar ne ise İslâmiyet milliyeti için de milletler öyledir.
- İslâmiyet milliyeti kardeşlik ikliminde rengârenk çiçeklerin açılmasına ve yeni umutların doğmasına vesile olur.
- Birlik ve beraberliğin, ittihad ve uhuvvetin, adalet ve hukukun, ihlâs ve tesanüdün temeli, esası ve özü İslâmiyet milliyetidir.
- Hak namına hakkı söylemek isteyen, ayrıştırmak yerine teavün ve tesanüde çalışmalı ve İslâm kardeşliğini kuvvetlendirmelidir.
5. Masa: Toplum, Devlet ve Milliyet
Katılımcılar: Abdulkadir Bayraklılar, Ahmet Serdar Erünsal, Bilal Said Parlakoğlu, Eser Özervarlı, Furkan Enes Durak, Hasan Koç, İbrahim Yasir Teğiş, Muhammed Emin Ortakaş, Muhammed Enes Özervarlı, Muhammed Zübeyir Yıldız, Muhammed Köseoğlu, Mustafa Enes Çıra, Osman Yetim, İbrahim İriboz, Ömer Faruk Emre
- Milliyetçilik fikrinin müsbet hâli; milletini sevmek ve onu hariçten gelen saldırıdan muhafazaya çalışmaktır. Menfî hâli ise diğer ırkları aşağılamak; düşman, hatta terörist görmek ve tek halis ırkın kendi ırkı olduğunu öne sürmektir.
- Birey toplumu, toplum devleti şekillendirir. Devletin müsbet milliyet esaslarına göre yönetilmesi için öncelikle bireylerin müsbet milliyet esaslarını yaşamaları gerekir.
- İslâm milleti içindeki unsurlar bir vücudun a’zaları gibidir, birbirini tamamlar nitelikte olan bu unsurlar birlikte yaşamayı yeniden öğrenmelidir.
- İnsan fıtratında bulunan bir oluşuma dâhil olma isteğinin, doğru uygulanması ile yanlış uygulanarak fanatizme dönüşmesinin sonuçları arasındaki uçurumun anlaşılmasını sağlamak ve ifrat derecedeki hissiyattan toplumu korumak gerekir.
- Günümüz demokratik devletlerinde devlet toplum için vardır. Devletin terakkîsi de ancak toplumun terakkîsi ile gerçekleşir.
- Terakkînin en büyük düşmanı cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Cehalete karşı marifetin, zarurete karşı san’atın ve sanayinin, ihtilafa karşı ittifakın elde edilmesi neticesinde toplum ve devlet terakkî eder.
- Dinin mukaddes değerlerine hürmetkâr olmayan menfî milliyetin, devlet politikası olarak uygulanması toplum içinde ayrılığa sebep olacaktır. Bu nedenle menfî milliyet anlayışının, devlet yönetiminden demokrasinin güçlendirilmesiyle; toplumdan ise irşad yoluyla izâle edilmesi gerekir.
- Devlet yönetiminde menfî milliyetin hâkim olması tarafsız ve sağduyulu karar verme mekanizmasını zedeler, bu da toplumda adaletsizliğe ve zulme yol açar.
- İslâm milliyetinin ortak paydada buluşması hac farizasının yerine getirilmesiyle mümkündür. Haccın esas mânâsı İslâm toplumları arasında iş birliği ve fikir birliğinin sağlanmasıdır.
- Devletin toplum adına en önemli vazifelerinden olan asayiş ve emniyetin tesisi menfî milliyet fikri yerine dinî hissiyatın harekete geçirilmesiyle sağlanır. Bunun için sağlam bir din eğitiminin verilmesi elzemdir.
- Menfî milliyet fikri, sadece gençlere geçici bir saadet verir, toplumun tamamına saadet verebilecek anlayış ise müsbet milliyet fikridir.
- Müslüman toplumlarda ırk, İslâm’a hizmette araç olmalı, toplumlar ırkını İslâm’ın önüne koymamalı.
- İslâm milliyeti şuuruna sahip insanın kardeşi ile ittifak etmesi için ondan yana bir menfaati olması gerekmez. Bu ittifaka sevk eden temel saik Allah rızasını kazanma arzusudur.
KIZLAR
1. Masa: İnsanî Değerler ve Milliyet
Katılımcılar:Ayşegül Erdem, Ayşenur Yıldırım, Betül Beyza Çakıcı, Büşra Nur Yıldız, Firdevs Aslan, Havva Aslan, Kübra Örnek, Kübra Ünüvar, Öznur Cop, Rabia İlhan, Şeyda Sultan Zengin, Tuğba Gönültaş, Satı Kaya.
- Başkasını yutmakla beslenen, topluma zarar veren menfî milliyet yerine, insanları kucaklayarak yardımlaşmayı esas alan müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyetine sarılmalıyız. O zaman, insanlar arasındaki ilişkiler kuvvetlenecek, birlik ve beraberlik sağlanacaktır.
- Fıtratımıza yerleştirilen istidat çekirdeği İslâmiyet’in suyu ile filizlenerek kâinatın çekirdeği olan insanı bâkî meyveler kazandıracak bir mertebeye ulaştırır.
- İslâmiyet, câhiliye dönemindeki adetleri ortadan kaldırarak, Habeşli bir köle ile Kureyşli bir efendiyi eşit kılmıştır. Menfî milliyetçilik olan ırkçılığı yasaklamış, İslâm kardeşliğini yerleştirerek felaket asrını Saadet Asrı’na çevirmiştir.
- Kur’ân-ı Kerîm’in âyetine göre yardımlaşmak, dayanışmak ve birbirini tanımak için milletlere ayrılan insanlar, aralarında muhabbeti ve uhuvveti tesis ettirerek taife taife yaratılmanın hikmetine ulaşırlar.
- Kur’ân-ı Kerîm’in 4 esasından biri olan adalet, suçun şahsîliğini esas alır. Irkçılık fikriyle birkaç adamın yaptığı yanlışı umuma mâl ettirmeyerek, zulmün önünü keser.
- İslâmiyet en büyük insaniyettir. Bu insaniyetin mayasını ahlâk, hoşgörü ve fazilet gibi insanî değerler oluşturur.
- Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz (asm), Veda Hutbesi’nde üstünlüğün ancak takvada olduğunu söyleyerek, diğer üstünlük fikirlerini ortadan kaldırmıştır.
- ‘Frenk illeti’ olarak tabir ettiğimiz ırkçılık, aslında din-i İslâm’a büyük bir zarardır. Tedavisi ise muhabbet ile ittihadı sağlayan, marifet ile fikirleri birleştiren İslâmiyet’e sarılmaktır.
- İslâm kardeşliği milliyetçilikten ve ırkçılıktan daha evlâdır. Zira hayatın devam ve lezzeti ancak muhabbet ve kardeşlikle kaimdir. Bu kardeşlik, dünyada olduğu gibi âlem-i berzahta ve ahirette de devam edecektir.
- Milliyetçilik fikri, ancak İslâmiyet’in birleştirici ve bütünleştirici metoduyla tanımlandığı zaman hayat-ı içtimaiyemize bir panzehir ve kanayan yaralarımızı iyileştirecek bir tiryak olur.
- Güzel ahlâkın perçinlenip tüm âleme yayılması ancak Türk ve Arap milletlerinin İslâmiyet’e bayraktarlık vazifesini yerine getirmeleriyle mümkün olacaktır. Çünkü sair Müslüman küçük kavimler bu milletlerin tehzîb-i ahlâkından etkilenerek İslâmiyet’e hizmet edeceklerdir.
2. Masa: Dünya Barışı ve Milliyet
Katılımcılar: Ayşe Nur Özer, Canan Güneyi, Ece İrem Toros, Beyza Nur Altınbaş, Meslihan Çetin, Nuray Çiftkaya, Nurseza Okur, Sümeyye Tuğçe Engiz, Zeynep Toprak, Sema Nur Önbaş.
- Menfî milliyetçiliği bir gençlik ideolojisi ve coşkusu olarak değerlendiren Bediüzzaman’ın buna karşı geliştirdiği Medresetü’z-Zehra Projesi, İslâmiyet milliyetinin inkişafına vesile olarak dünya barışına hizmet edecektir. Gerçekleştirilmesi elzemdir.
- Eğitim ideolojisine sinsice dâhil edilen menfî milliyetçilik akımı, dünya barışını engelleyen ırkçılığa karşı, gereken savunmanın yapılamamasının nedenlerinden biridir.
- Mü’minlerin hakikî saadetinin uhuvvet ve meşveretle olması gibi, dünya insanlarının hakikî saadeti de Müslüman toplumlarla tanışmakla ve İslâm hakikatlerini anlamakla olacaktır.
- Tavsiyesi ve gayesi sulh ve barış olan İslâmiyet, insaniyete sunduğu değerlerle sulh-u umumîyi sağlayacaktır.
- Bir bedendeki işlevi farklı hücrelerin, Allah’ın yaradılış kanununa itaat ederek bir arada uyumla yaşaması gibi, farklı milletler de bu fıtrat kanununa uyarak birlik içinde yaşamalıdır.
- İnsan hakları, hürriyet, adalet ve demokrasiyi temin eden Avrupa Birliği’ne üye olmak toplumun birlik ve beraberliğini bozan ırkçılık ve benzeri ideolojilerin yıkılmasını sağlayacaktır.
- İslâm milliyetinin iktisat, kanaat ve zekât gibi değerleri, dünyayı küçük bir köy hâline getiren küreselleşme ile birlikte diğer milletlere ulaştırılabilir ve bu sayede ekonomik problemlerden doğan çatışmalar sonlandırılabilir.
- Unsuriyet fikrinden beslenen terörün çözümü, insanlar arasındaki hürmet ve merhametin teminiyle, haramdan çekinmek ve emniyeti sağlamakla mümkündür.
- Sevgi ve muhabbetin kaynağı olan İslâmiyet’in, insanları birbirine bağlayan manevî değerlerini bilmemek anarşiye sebep olmakta ve dünya barışının önüne set çekmektedir.
- Irkçı anlayışı kırarak umumî barışı temin edecek olan hakikat-i İslâmiye, şehamet-i imaniye ve izzet-i İslâmiyeyi bir araya toplayan Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsidir.
3. Masa: İnsanlık Tarihi ve Milliyet
Katılımcılar: Elifnur Aydemir, Elifnur Uşunlu, Emine Karahan, Emine Tuğba Akar, Esma Betül Akar, Habibe Nur Eryılmaz, Zehra Kavşut, Neslinur Zeynep Mutlu, Ravza Zeynep Kayışoğlu, Semanur Sert, Merve Ulu.
- Ateşten yaratılması sebebiyle, topraktan yaratılan insana üstünlük iddia eden şeytan; ırkçılık tohumlarını her asra saçmıştır. Asr-ı Saadet’te ise; menfî milliyetçiliğin kökü temelinden sarsılmıştır.
- Milliyetçilik akımı, her milletin kendi bağımsızlığını ilan etmesine dayanır.
- Tarih boyunca din, mezhep ve ideolojilere bağlı olan fertler, milliyet bağı ile birbirine bağlanıp diğer din, mezhep ve ideoloji sahiplerine karşı birleşmişlerdir. Bu yüzden milliyet sadece kavmî dayanışma olarak değil, ideolojik ve dinî şekillerde de ortaya çıkabilir.
- Tarih boyunca milletlerin hayatını güzelleştiren kavramların, kin, nefret, haset, ötekileştirmek olmadığı; sevgi, hoşgörü ve dayanışma gibi ortak noktalarda buluşmak olduğu görülmüştür.
- Enaniyetin yanlış kullanılması ırkçılık ve menfî milliyeti doğuran sebeplerdendir. Kendi milliyetini üstün gören bu anlayış; her zaman menfaati gereği diğer milletleri ezmiş, başkasını yutmakla beslenmiştir.
- Müsbet milliyet, sosyal hayatta yardımlaşma ve dayanışmaya sebep olurken; menfî milliyet ise asırlardır ırkçı fikirlerle büyük zulümlere yol açmıştır.
- Milliyetçilik daha bireyselken, ulus devlet anlayışı daha örgütsel ve toplumsaldır. Tarihte milliyetçilik her zaman olmuştur, ancak devletler her zaman ulus esasına göre örgütlenmemiştir.
- Toplumsal düzeydeki bencillik demek olan milliyetçilik 18. yüzyıldan bu yana insanlık tarihine yön vermiş bir akımdır.
- Aydınlanma çağından sonra ortaya çıkan Fransız İhtilâli’nin etkisiyle milliyetçilik fikrine kapılan çok uluslu devletler parçalanmışlardır.
- Fransız İhtilâli ile kuvvetlenen milliyetçilik akımı aynı kökenden gelmek, aynı lisanı konuşmak ve aynı dine mensup olmak olarak açıklanmış ve dünyaya hızla yayılan bir akım olmuştur.
- asırdan itibaren, Avrupa’daki milletler ırkçılık fikrini çok ileri sürdüklerinden 1. Dünya Savaşı’ndaki korkunç hadiseler meydana gelmiş ve menfî milliyetçiliğin insanlara ne kadar zararlı olduğunu göstermiştir.
- Emeviler’deki memâlik anlayışı ve Osmanlı’nın son dönemindeki Turancılık politikası İslâmî rabıtalardan uzaklaştığı için menfî milliyetçiliğe dönüşmüştür.
- Başkasını yutmakla beslenen menfî milliyetin pek çok zararı görülmüştür. Emeviler milliyetçilik fikrini siyasetlerine karıştırdıkları için hem âlem-i İslâm’ı küstürmüş hem de kendilerine çok felaketleri çekmişlerdir.
- Ümmetler kendi üstün özelliklerini İslâmiyet’i yüceltmek için kullandıklarında kavimler arası uhuvvet artacaktır ve o “ümmet” fikri sığınılacak bir kale olacaktır.
- Menfî milliyetçilikteki üstün ırk fikri kulağa hoş gelse de tarih boyunca insanlığa zarar veren sömürgeciliğin ve emperyalizmin temelini oluşturmuştur.
- Kişilerin zalim veya mazlum olmalarından ziyade milletine bakılması adaletin tecellîsine engel olmaktadır.
- Bir ferdin hatasının, ait olduğu topluma mal edilmesi olan kavmiyetçilik fikri, adaleti sarsmış ve zulme sebep olmuştur.
- Irkçılık ile insanlar, iradeleri dışında sahip oldukları özelliklerinden dolayı kınanıp yadırganmıştır, bu da toplum içinde insanların huzurunu kaçırmış, parçalanmaya ve bölünmeye sebep olmuştur.
- Günümüzde medya ve iletişim araçları, Batı kültürünün hızla yayılmasını sağlayıp menfî milliyetçiliğe yeni bir yön vermektedir.
4. Masa: Din ve Milliyet
Katılımcılar: Ayşenur Akay, Beyzanur Güney, Büşra Nur Erciyes, Lütfiye Kef, Mürvet Muratoğlu, Rumeysa Şahap, Simya Aslan, Şebnem Zengin, Şeyma Nur Kula, Şüheda Kale, Zeynep Kurun.
- Din; toplumsal ve bireysel hayatı düzenleyen; insanın yaratılış gayesinin anlatıldığı; adalet, merhamet, dürüstlük, fedakârlık gibi ahlakî kuralların öğretildiği ilkeler bütünüdür.
- İnanç, insaniyeti tatmış ve uyanışa geçmiş beşerin en temel ihtiyacıdır. Dinsiz bir millet yaşayamaz. İnsan, kâinatta maruz kaldığı hadiselere karşı dayanak ve yardım noktası bulmak için hak dine inanmaya muhtaçtır.
- Allah katında üstünlük; cinsiyette, soyda, ekonomik statüde değil, Kur’ân-ı Hakîm’in tabiriyle “takva”dadır. Takva yerine ırkı koyanlar, eneyi mabud ittihaz etmeye mecburdur.
- İman, İslâmiyet ve insaniyetten gelen ortak bağlar, taraf-ı İlahî’den gelen nuranî bir zincirdir, tahrip edilmez ve mağlup olmaz kudsî bir kaledir.
- İnsanın ırkı bir şekildir. Irkçılık da şekle verilen değerdir. Milliyetimiz bir vücuttur, ruhu İslâmiyet’tir, ruhsuz bir beden yaşayamaz.
- Milliyetimiz İslâmiyet’in zırhı olmalı, kalesi olmalı, İslâm’a hizmet etmelidir. İslâmiyet’in yerine geçmemelidir.
- İnsanları milletlere ve kavimlere bölüp, dillerini ve renklerini farklı yaratan Allah’tır. Irkçılıkta Allah’ın yarattığını beğenmeme sıfatı vardır. Risale-i Nur ise bize birlik ve beraberlik bağlarımızı hatırlatıp, bizi birbirimizi sevmeye, kardeşliğe, yardımlaşma ve dayanışmaya davet eder.
- İnsanı şerefli kılan etnik kökeni değil, irade ve çabası ile elde ettiği ahlakî değerlerdir.
- Toplulukları millet yapan inanç birliğidir. Mü’minler ancak kardeştir.
- Mü’minler arasındaki nuranî bağları düşünceden fiile dökmek gerekir. Herkesin kavmî bir kimliği vardır. Fakat bu fıtrî aidiyet, Müslümanlar için kimliğe dönüşmemelidir. Aksi takdirde câhiliye döneminden kalma bulaşıcı bir hastalık olan ırkçılık hayat bulmuş olur.
- Her dilden, her renkten, her iklimden milyonlarca insanın aynı kıbleye yönelmesi, aynı Kâbe’de tavaf edip, aynı Arafat’ta vakfeye durması; iman ve İslâm birliğinin en güzel ve somut örneğidir. Bu bağlar doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan nuranî bir silsiledir.
- Yaratılıştaki farklılıklar, Allah’ın Adl isminin tecellîsidir. Tanışma, dayanışma ve yardımlaşma içindir. Üstünlük ve ayrışma için değildir.
- Herkes kendi milliyeti ile iftihar eder. Fakat bu iftihar nefis namına değil, hak namına, millet namına, İslâmiyet namına olmalıdır.
- Ayasofya İslâm milletlerini birleştiren, ittihad-ı İslâm’ı sağlayan bir unsurdur. Tekrar cami hâline getirilip, ibadete açılmalıdır.
- Avrupa Birliği bu zamanda temel hak ve hürriyetleri bize sağlamaktadır. Ülke olarak AB’ye girmemiz ittihadın önemli bir basamağıdır. İslâm’ın fütuhatına vesile olacaktır.
5. Masa: Toplum, Devlet ve Milliyet
Katılımcılar: Asuman İşler, Emine Bakırlıoğlu, Eslem Süeda Tola, Süreyya Nur İşler, Fethiye Akay, Hüma Çınar, Merve Tamtürk, Rabia Arı, Rabia Yamaner, Sümeyra Önder, Şule Tamtürk.
- Ulus devlet anlayışı, devlet içerisinde tek bir milletin varlığını kabul etmektedir. Bu anlayış, azınlıkların devlet tarafından inkâr edilmesi anlamına gelip günümüzde cereyan eden birçok toplumsal çatışmanın zeminini oluşturmaktadı
- İslâm milliyetçiliği toplumların yardımlaşma, dayanışma ve bir arada yaşama ihtiyacını temin eden temel bir unsurdur. İslâm milliyetçiliğinin zedelenmesi ile oluşan toplumsal ve siyasal boşluğu, menfaate dayalı, başkasını yutmakla beslenen, muhalifinin zararını arzu eden unsura dayalı milliyetçilik fikri ile doldurmak mümkün değildir.
- Menfî milliyetçilik fikri yalnızca ırk milliyetçiliği olarak algılanmamalıdır. Toplumsal huzurun temin edilmesinin önündeki en büyük engellerden olan partizanlık, cinsiyetçilik, fanatizm gibi tutumlar da menfî milliyetçilik kapsamındadır.
- Unsura dayalı milliyetçilik, devletler tarafından suistimal edilmeye açıktır. Tarih boyunca birçok sosyal katliama sebep olan faşizmin, toplumun sosyal ve ekonomik buhranda olduğu kriz dönemlerinde ortaya çıkmış olması bunu ispatlamaktadır.
- Siyasette menfî milliyetçiliğin hüküm sürmesi, müstebit yöneticilerin ortaya çıkmasına sebep olur. Devlet yönteminde keyfi muamele ve zorbalığı esas tutan müstebit yöneticiler toplumun ayrışmasına ve gerilemesine neden olmaktadır.
- Devletler, ırka dayalı milliyetçilik fikrinde tek ırk, tek dil gibi teklik noktalarını kullanarak ayrıştırıcı bir yol izlerken, İslâm milliyetçiliğinde “devletiniz bir, memleketiniz bir, kıbleniz bir” gibi birlik noktaları vurgulanarak birleştirici bir politika izlenmektedir.
- Devletlerin terakkîsi için toplumlarda var olan milliyetçilik fikri, fıtrata uygun olan İslâm milliyetçiliği ile barıştırılmalıdır.
- Siyasetin yön verdiği ve kapitalist devletlerin politikasına göre şekillenen milliyetçilik anlayışının birleştirici bir rol oynaması beklenemez. İslâm toplumları, İslâmiyet’i ve onun gerektirdiği bağları esas alarak hareket etmeli ve unsura dayalı milliyetçiliği İslâmiyet’e hizmetkar yapmalıdır.
- Fıtrata yerleştirilen ve asrımızın bir gerçeği olan milliyetçilik hissi, vatan ve millet sevgisi ile İslâmi ve millî değerleri koruyarak topluma hizmet etmelidir.
- İslâmiyet’in özünde olmayan “milletimin bekâsı için diğer milletleri feda edebilirim” anlayışı, âlem-i İslâm’ın bölünmesine sebep olmaktadır. Bu bölünmeyi ortadan kaldırıp ittihad-ı İslâm’ı sağlayacak olan “kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” hakikatidir.
İlk yorumu siz yazın