“Sual: Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.
Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.
Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk…”1
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, 2. Meşrutiyet’in 2. yılında doğudaki Kürt aşiretlerini ziyaret eder ve onların meşrutiyet, siyaset, İslâmiyet vb. konulardaki sorularını cevaplar. Yukarıda verdiğimiz alıntıdaki soru ve cevaplar o konuşmalarda geçer.
“Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?” Çok basit ve çok önemli bir soru. Cevabı ise vurucu: Doğruluk… Burada Hz. Muhammed’in (asm) “Beni ihtiyarlattı” dediği âyeti hatırlamak gerek: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd Sûresi: 112)
Doğruluk cevabından sonra gelen iki sorunun cevabı da destekler nitelikte: Yalan söylememek ve sıdk… Demek hem her söz, her hareket, her adım doğru olacak hem yalan söylenmeyecek hem de “sıdk” yaşatılacak.
Doğruluk, yalan söylememek, sıdk…
Sosyal hayatın derin yara ve hastalıklarından olan “yalan”, günümüzde tüm iletişim vasıtaları aracılığıyla bilgi kirliliği, sahte haber, spekülasyon, manipülasyon gibi algı oyunlarıyla insanlığı fitne ve kargaşa ortamına hapsetmiş durumda. “Asrın tabibi” sıfatına pek lâyık olan Bediüzzaman Hazretleri, 20. ve 21. yüzyılın müzmin hastalıklarını keşfetmiş ve Kur’ânî reçeteleri insanlığa sunmuştur.
Bizler de bu reçeteleri nazarlara sunmak istedik ve “Tahkik et” başlıklı Aralık sayımızda; İslâmiyet’in en sağlam temelini oluşturan “sıdk”ı, akıl melekesinin ifrat derecesi “cerbeze”yi, mü’minin hüsn-ü zan üzere ve ferasetli olması gerekliliğini, doğru bilgiye ulaşmanın önemini ve doğrulanmamış bilginin potansiyel tehlikelerini ele aldık.
Popüler doğrulama platformu Teyit’in çalışma sistemine de yer verdiğimiz bu sayımızı “tahkik et”meniz üzere istifadenize sunarken, yılın son ayının her birimiz için güzel neticelere vesile olmasını temenni ediyoruz.
Doğru ve faydalı bilgi ile kalınız efendim.
İlk yorumu siz yazın