Çevremin ısrarı; benim de bir hesabım olmalıymış.
“Ne hesabı?” diyorum, “Allah’a bir hesabım olacak zaten.” Gülüyorlar. “Bunun dili böyle, boş ver” diyorlar. “Böyle şeylere yabancıyım” desem de dinlemiyorlar, “Alışırsın” deyip duruyorlar.
“Sen sadece fikirlerini paylaş, başka düşünme” diyorlar. Ben de bu kadar ısrara teslim oluyorum.
“Allah hayretsin” diyorum. Hesap dedikleri Instagram’ı açıyorlar.Bir müddet devam ediyorum. Fakat ‘takipçi’ veya ‘takip et’ kelimeleri beni rahatsız ediyor.
Niye seni takip edeyim veyahut beni niye takip ediyorsunuz?
Ha, bir de beğenmek var…
Bu hesabı açanlara söylüyorum, “Bu kelimeler beni rahatsız ediyor” diye.
“Bunlara kafanı takma” diyorlar. “Bu ifadeler buranın gereği, zaten biz çok şeyi kapattık. Birkaç şey var” diyorlar. “Yani ‘racon’ bu, öyle mi?” diyorum. Gülüyorlar.
Her gün ‘takip’ ve ‘takipçiler’ kelimelerini görmek benim ruhuma o kadar ağır geliyor ki… Ancak bir hafta dayanabiliyorum. Ben kimseyi merak etmiyorum. Niye takip edeyim? Beni de takip eden melekler var zaten.
Bu kadar millet niye takip etmek ister ki! Yok mu bunların başka işi?
Bu kelimelerin yerine başka bir kelime olmalı, insanın ruhuna ters olmayan.
Bir gün bu takip edilen şeylerin verdiği duygu ile enem bayağı büyürse, sonra bu alışkanlık ahlâka dönüşürse, insanın başına neler açar, bilemiyorum.
Hatta, takipçilerim bekliyor, bir şeyler paylaşmalıyım, diye diye tutsak bir hayat nasıl gider, bilemiyorum.
Beğenmek, beğenildiğini bilmek duygusu beni nerelere taşır, bilemiyorum.
Bu duyguların getirdiği noktada Rabbim ne der, bilemiyorum.
Bırakın fıtratı istediği gibi yaşasın. O zaman mutlu olur, diyerek, hesabı kapatıyorum.
Kelimelerin ruhu vardır, insanı çok etkiler. Onun için, ağızdan çıkan kelimeye de, kulaktan girene de dikkat etmeli insan.
Bana uymadı bu hesap işi, bakalım ne zamana kadar!
Peki, bu paylaşım yeri ne, diye sorarsanız?
Derim ki, (takip, takipçi, takipçiler, beğenmek) bunlar olmadan içimden geçenlerdir burası…
İlk yorumu siz yazın