Baharın çiçekleri içimizde kaldı

Bir bahar eksilirken ömrümüzden, hepimize yemyeşil, umut dolu selamlar gönderiyorum. Oldukça yoğun, tüm dünyayı kasıp kavuran bir telâşla bir baharımız geçti gidiyor ömrümüzden. Kimse tam sorumlusunu bulamadığı için hep yaptığımız gibi kendimizden başka bir merciye kızmak gelmiyor elimizden, bu sefer farklı olarak. Çok alışmıştık bir günah keçisi bulup veryansın etmeye. Ama bu kez yapamıyoruz. İşin ehli de şok içinde, her şeyden bihaber vatandaşımız da.

Bu bir savaşsa, kiminle savaştığımız belli değil, düşmanı tayin edemeyen savaşı nasıl kazanacak? Bu bir ihmalkârlıksa, kendini korumayı ihmal eden biz değil miyiz? Bu bir mutasyonsa, mutasyona sebep olan radyasyonu yine insanoğlu yaymadı mı? Bu bir imtihansa eğer -ki her şey gibi muhakkak bu da imtihan biliyoruz- imtihandan tüm soruları cevaplamadan çıkmak yasak ve tüm sorular da çok düşündürücü, düşünmeden, akletmeden bu imtihandan geçer not alamayacağız.

Küresel bir imtihan bu, farkındayız ve küresel bir ders çıkarılması gerekiyor, bunun da farkındayız, ama yeşilizm felsefesinde küresellik de bir bireyden, bir zihinden geçmiyor mu? Bu süreçte herkesi kabuğuna çekilmeye zorlayan her neyse, kendimize yetmeyi öğretmedi mi bize? Ekolojik yaşamın temelinde kendine yetmeye çalışma çabası yok muydu?

Özellikle duygusal mânâda kendine yetebilmek, kendini mutlu edebilmek en büyük güçtür. Ve güçlü olan kolay kazanır. Kendini mutlu edemeyen, kimseyi mutlu edemez, biliyoruz. Kimse tarafından da mutlu edilemez, bu da bir gerçek. Bu sürecin belki de en büyük kazancı bu olacak. İnsanlar kendileriyle vakit geçirmeyi öğrenecek. Sosyal platformlarda paylaştığımız konserler, etkinlikler, yemekler yok. Kendimizle kaldığımızda fark edeceğiz kim olduğumuzu. Çok hızlı akan zamanda, bir telâşeyle yaşayıp gidiyorduk. Kendimizle baş başa kalmak, zihnimizi-algılarımızı açmak, kendimizi-ruhumuzu dinlemek için eşsiz bir fırsat.

Hem bir yandan bu bize, Müslümanlara silkelenmeleri için eşsiz bir fırsat değil mi? Bugün Kâbe, açılmak için gayrimüslimlerin üreteceği aşıyı beklemiyor mu? Bu söz canımızı yakmadı mı sahi? Yıllardır, asırlar önce tıpta bilimde çığır açmış Râzîlerle, İbn-i Sinâlarla, Bîrûnîlerle övündüğümüz yetmedi mi? Bizden asırlar sonra bizimle övünülecek ne bırakıyoruz geride? Tabiî ki kibir değil maksat, fakat “Oku” emrini veren Kitaba inananlar neden bu kadar durağan bilimde? Neden ben dinimin hak din olduğunu bildiğim hâlde dindaşlarımdan bu kadar ümitsizim. Küresel imtihanın çalışkan çocukları neden Müslümanlar olamadı?

Maskemizi üretebiliyoruz diye seviniyoruz, neyle? Yine batıdan aldığımız makinalarla. Bakın 30.000 nüfuslu, sanayiden epey uzak bir ilçeden yazıyorum bu yazıyı, burada halk eğitim merkezinde maske üretebiliyorlar. Bu gerçekten övünülecek bir şey mi, sadece soruyorum?

“Ekonomi kötüye gidiyor” diyenlere kızdık, “Devlet büyüklerimiz dindar, onlar doğrusunu bilir” dedik, gidişatı görmezden geldik. Görmezden gelmek Müslümanlığın neresinde, bunu bana kim açıklayabilir? Şu anda “Çok çalışmalıyız” çağrısının da içi boş kalıyor, çünkü insan açlığın eşiğine gelmişken onu neyle çalıştıracak, neyle motive edecek? 4-5 yaşındaki çocuğun kumbarasındaki 80 lirayı aldı devlet, para topluyoruz diye. Toplanan parayla ne plânlandığı, ne yapıldığı konusunda bir bilgisi olan var mı? Ne yazık ki, ülke şeffaflığını çoktan kaybettiği için her şeyden şüphe duymakta da haklıyız bence, ki bunun ne olacağı bilgisini sorgulamak bizim en doğal hakkımız.

Ben genç sayılabilecek, bildiği doğruları uygulama çabasıyla ömrü geçen, devletin bana sunduğu imkânlarla eğitim almış sıradan bir vatandaşım. Ve umut taşımak, umut yaymak istiyorum. Bunun için çalışkan, algısı açık, zihni dipdiri, beyni TV ve telefonla süngerleştirilmemiş bir tabloya bakmaya ihtiyacım var.

Ve bu tabloyu bana sunmak da bütün İslâm dini mensuplarının sorumluluğudur. Çünkü hak din bizimkisi, en iyi, en doğru hayatı bizim Peygamberimiz (asm) yaşamış. Tıbb-ı Nebevî dediğimiz şeyi bütün Avrupa araştırırken, biz çıktık “Camide virüs olmaz, abdest alan insana mikrop bulaşmaz” dedik. Bu kadar basit bir şey değil inanç bana göre.

Eminim bu konuyla ilgili binlerce şey duymuş, pek çok ders çıkarma yazısı okumuşsunuzdur. Bu yazıda ders çıkarma, had bildirmeden çok içe dönüş çağrısı yapmak istiyorum. İstiyorum ki tüm dünyanın mücadele ettiği bir savaşın çaresini benimle aynı inancı paylaşan biri bulsun. İstiyorum ki, İslâm tıp dünyasında adı geçen büyük büyük dedelerimiz bize gıptayla bakıyor olsun.

Ve istiyorum ki, içinde bulunduğumuz durum sona erip normal hayata döndüğümüzde zihni hür, kendine yetebildiği için güçlü bireyler olalım. Çalışkanlığımızla ön planda olalım. Bizi iman hakikatlerine götüren, bizi Yaradan ile yeniden tanıştırmak için eşsiz bir fırsat bu. Bu baharı yaşamak içimizde kaldığı için, bütün ömrümüzü bahar tadında yaşamak duasıyla…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*