Kum akrebi- Akide şekeri

“En ziyade insanı tahrik eden meraktır” diyor Bediüzzaman. Merak olmasa kim araştırsın kâinatın sırlarını, kim yazsın Amerikan tavuklarını… İşte sizlere bu araştırmalardan birkaçı sevgili okur;

Kum akrebi

Çöllerin gece avcılarından olan kum akrebi, zehiri en tesirli akreplerden biridir. Lakin bu akrebi önemli kılan zehiri değil, avlanma mekanizmasıdır. Kum akrebi, avladığı böcekleri ne görür, ne de seslerini işitir. Onun besinlerini nasıl bulduğu yıllardır merak konusuydu. Laboratuvara getirilen bir kum akrebi üzerinde yapılan deneyler çok nadir rastlanan bir av keşfetme mekanizmasına sahip olduğunu gösterdi.

Görmeden ve işitmeden avlanması, akrebin sekiz ayağında da bulunan yarık biçimindeki algılayıcılarla ilgilidir. Bu algılayıcılar, milimetrenin milyonda birinden daha küçük titreşimlere yol açan hareketleri bile belirleyebilecek kadar hassastırlar.

Akrebin yakınlarında bir yere bir kelebek konduğunda yere konan kelebek yerde iki tip titreşim dalgası oluşturur; birincisi saniyede 150 metre hızla ilerleyen hacim dalgalarıdır. İkincisi ise yüzeye paralel olarak saniyede 50 metre hızla yayılan “rayleigh” denilen dalgalardır. Ava olan mesafe, bu iki dalganın akrebe ulaşma süreleri arasındaki fark tespit edilerek belirlenir. Akabinde yine benzer yöntem ile avın yönü belirlenir. Gerekli sinyalleri alır almaz akrep harekete geçer ve avını yakalar. Kumun titreşimi azaltan yapısına rağmen kendisine lütf-u İlâhî olarak verilen bu mekanizma, bilim insanlarını düşünmeye sevk etmiştir.

Şimdi de insanoğlu akrebe verilen bu harika mekanizmadan ilham alarak deprem dalgaları yeryüzüne ulaşmadan 5-10 dakika önce, daha küçük ses dalgalarını kaydedebilecek sismoğraf çalışmaları yapmaktadır.

Akide şekeri

Akide şekerinin tarihi Osmanlı İmparatorluğu zamanına dayanıyor. Akide sözcüğü akd kelimesinden gelip; “bağlılık, sözleşme, bağlanma, birbirinden ayrılmama” anlamı taşıyor. Aslında akide şekerinin sert yapısı göz önünde bulundurulduğunda bu isim oldukça anlamlı. Akide şekeri Osmanlı zamanında askerlere dağıtılırmış. Yeniçerilerin devlete bağlılığını simgeler ve devletin önemli kişilerine ikram edilirmiş. Sert ve renkli yapısı ile devleti simgelediği düşünülürdü. Yeniçeriler, ulufe töreninde yani 3 aylık maaş günlerinde ikram edilen bu akide şekerlerini yiyerek devlete olan bağlılıklarını ve itaatlerini kanıtlar, söz verirlerdi. Topkapı Sarayı’nda törenlerle sunulurdu. Padişah bu şekere çok önem verirdi. Şeker dağıtılma işlemi bittikten sonra divan önünde “Fetih Suresi” okunurdu. Bu gelenek, akide şekerini uzun yıllar halk arasında dirlik, düzen ve huzurun simgesi yaptı. Zamanla içine aromalar katıldı, şekiller verildi. Bayramlarımızın baş tâcı olmuştu. Ne yazık ki şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş vaziyette.

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*