Sen de Şeriat istemişsin!

“Sen de Şeriat istemişsin?”

“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira Şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!”

Evet, yaklaşık 100 küsur yıl önce 31 Mart Hadisesi’nden sonra çıkarıldığı Divan-ı Harp Mahkemesi’nde yargılanırken, Bediüzzaman ve mahkeme heyeti arasında geçmişti bu konuşma ve Bediüzzaman uzun bir şekilde Şeriatın ne olduğunu anlatmıştı o dehşetli mahkemede…

O dönemde güya “Şeriat istiyoruz” diyerek 31 Mart Hadisesi’ne sebebiyet verenlerin maksatları farklı farklıydı. İçlerinde ard niyetli olanlar olduğu gibi dönemin haksızlıklarına karşı adalet talebinde olanlar da vardı, fakat 31 Mart Hadisesi’nden sonra bunların hepsi bir torbaya konularak divan-ı harpte yargılanmışlardı. İsyanı bastırmak için olağanüstü gayret gösterdiği halde haksız yere çıkarıldığı o mahkemede Bediüzzaman Şeriatı korkusuzca müdafaa etmiş ve Şeriatın ne olduğuna dair emsalsiz tarifler getirmişti. Yaptığı savunmayla kendisiyle birlikte pek çok kişinin de idamdan kurtulmasına vesile olmuştu.

O günden bugüne değişen fazla bir şey yok, bugün de Şeriattan, dinden, dinî kavramlardan bahsedildiğinde çeşitli sebeplerden dolayı tepki görmek mümkün. O gün Bediüzzaman’ı Şeriat istemekle itham edip yargılayanlar, bugün de Şeriattan bahsedenleri çeşitli şekillerde itham ediyorlar ve yargılıyorlar.

Halbuki, Bediüzzaman’ın bahsettiği gibi, Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Ve Şeriat, “sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir.” Ahlâkı, fazileti, adaleti vaz’ eden bir dine/Şeriata insanların tepki göstermek yerine hüsn-ü kabul ile yaklaşmaları gerekmez mi?

Peki, “Şeriat, cihad” denildiğinde insanlar neden yüzlerini ekşitiyor? Çeşitli sebepleri var elbette. Özellikle İslâm düşmanı küresel güçlerin güdümündeki medyanın yanlış bilgi ve dezenformasyonla İslamofobiyi körüklemesi de insanların olumsuz yaklaşımlarındaki en büyük etken.

Peki, bunda Müslümanların hiç mi payı ve mesuliyeti yok? Elbetteki var. İslâm adına hareket ettiklerini söyleyen dinî ve siyasî grupların ya da Şeriatla yönetildikleri söylenen devletlerin radikal tutum ve hareketleri insanların İslâmiyete ve İslâmî kavramlara yaklaşımlarını olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle konu gençler olunca mesele daha da fazla önem kazanıyor.

Peki, bunun çaresi nedir? İslâm aleyhindeki propagandalar ve insanların zihinlerinde oluşan önyargılar nasıl izale edilebilir?

Bunun en kısa ve etkili yolu; Müslümanların Şeriatı ve diğer dinî kavramları hem teorik hem pratik olarak iyi öğrenmeleri, yaşantılarıyla güzelliklerini göstermeleri, gölge ve perde değil ayna olmaya çalışmalarıdır. En iyi savunmanın “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu göstermek” olduğu unutulmamalıdır. İşte o zaman ön yargılar ve tereddütler izale olacak, insanların fevc fevc gerçek medeniyet ve gerçek insaniyet olan İslâmiyetin şefkatli sinesine koştukları görülecektir.

Ezcümle, biz de bu ayki sayımızda Şeriat ve cihad kavramlarını ele aldık. İnsanların, özellikle gençlerin; Taliban, İŞİD, Boko Haram, Hamas, İran, Suudi Arabistan ve siyaset yoluyla Şeriatı getirmeye çalışan diğer yapı ve oluşumlara bakarak dine, Şeriat-cihad gibi dinî kavramlara dair yaklaşımlarının olumsuz yönde etkilenmesini irdelemeye çalıştık.

İstifadeye medar olması temennisiyle…

2021 Eylül ayı Editör sayfasına gitmek için tıklayınız.

Genç Yorum Dergisi’nin sosyal medya hesaplarını takip etmek için aşağıdaki linklere tıklayabilirsiniz… 
Facebook hesabımıza gitmek için tıklayınız.
Instagram hesabımıza gitmek için tıklayınız.
Twitter hesabımıza gitmek için tıklayınız.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*