“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” diyor ayette. Bunca günahın, zorluğun, sıkıntının içinde insana o kadar ümit veriyor ki bu ayet.
Her şeyi zıddıyla bildiğimiz şu âlemde, gecenin sonunda sabahın gelecek olmasının verdiği ümit belki de bizi ayakta ve hayatta tutan şey. Ya da kıştan sonra baharın geleceğinin bilincinde olmak…
Peki ya bunca sıkıntının içinde güzellikleri görememenin sebebi nedir? Onlarca cevabı vardır bunun elbette. Ancak benim aklıma ilk gelen “yeis” oluyor. Ümitsizlik psikolojisi… Tembelliğimizin, ruhî sıkıntılarımızın, maddî-manevî problemlerimizin çoğunun temelinde yeis yatmıyor mu?
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Münazarat adlı eserinde “Zindan-ı atalete [tembellik hapishanesi] düştüğümüzün sebebi nedir?” sorusuna verdiği cevabın başında her şeyi özetliyor aslında. Cevaba kulak verelim: “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir [binek]. İşte, himmetiniz [gayret] şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedit olan yeis [ümitsizlik] rast gelir. Kuvve-i maneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı ‘Ümidinizi kesmeyin.( Zümer Suresi: 53.)’ kılıcını istimal ediniz.” Ayet için kılıç demesi çok ilginç değil mi? Kılıç, yapısı itibariyle keskindir. Değdiği şeyi hemen keser atar. Buradan çıkarılabilecek manaları sizlerin zihin âlemine havale ediyoruz.
Şevk için ise binek tabirini kullanıyor. Demek şevk bizi bir yerden bir yere götürüyor. Bir işe başlangıcımız ve o işi nihayete erdirmemiz ancak şevkin var olmasıyla mümkün, diyor aslında.
Diriliş nedir peki? Ölmeyen bir şeyin dirilmesi mümkün müdür? O zaman dirilişin meydana gelebilmesi için önce ölümün meydana gelmiş olması lazım. Bir tohumun yeni bir hayatı sümbül verebilmesi için çürümesi ya da bir ağacın yeniden çiçek açabilmesi için önce kuruyan yapraklarını dökmesi gerektiği gibi.
Birey olarak, toplum olarak, ülke olarak hatta dünya olarak kuruyan yapraklarımız var. Yeniden yeşerebilmek, dirilişi gerçekleştirebilmek için o yaprakların dökülmesine ihtiyaç var. Dökülmesi için de şöyle bir silkelenmek lâzım sanki, ne dersiniz?
Bu noktada Eylül ayı manidar bir ay. Sonbaharın başlangıcı. Yapraklar iyice sararmaya, ardından kurumaya başlayacak. Daha sonra kışın dökülüp ilkbahar gelince yeniden dirilecek tüm kâinat. Yani aslında Eylül, dirilişin başlangıcı… Yeniden dirilişin olması için biz ümitvarız. Ayrıca Genç Yorum olarak Eylül ayının anlamı bizim için farklıdır. Eylül bizim doğuş ayımız. Başlangıcımız. Üst üste felaketlerin geldiği şu dönemde, şahsî hayatımızda ve toplum hayatında, yeniden Eylül ayında; ümit ve şevkle dirilişe vesile olabilmek niyetimiz. İstifadeye medar olur inşallah…
1 Trackback / Pingback