Ön yargılarımın gürültüsü

Yürüdüğüm yolda gördüğüm her yüz ön yargılarımın kurbanı. Zihnimin taktığı sıfatlara sıkışmış bedenler… Mecalim kalmamış, yorgun düşmüş ruhum. İnsanlar tek boş yer bırakmamış zihnimde.

Haddimi aşıp kalplere bakmışım. Herkesin niyetini sorgular olmuş, hükümler çıkarmış, yargıçlığa bürünmüşüm. Kendi kusurlarımı görmezden gelmiş, başka kusurlara dokunmayı meziyet sanmışım. Ya dertlerini küçümsemişim ya sevinçlerini fazla bulmuşum. Vardığım yargıların hüsranına uğramışım.

Kimseyi hoşgörmeyeli uzun zaman olmuş. Anlayışsız bakışların yarası derin, sabırsızlığın sonucu hazinmiş. Adaletim yokuşlarımda nefesi kesilmiş, soluk soluğa kalmış.

Tüm bu hâller negatif bir ağ gibi sarmış, kaplamış benliğimi. Olumsuz yargılarım olumsuzluğu çekmiş hayatıma. Hayatın güzelliklerine perde çekmişim kafamda. İmdat çığlıklarımın sesi ulaşamaz olmuş kalbime. Üstadım ‘İnsan hüsn-ü zanna memurdur’ derken, düşüncelerim kirlenmiş ettiğim su-i zanlarla.

Hayatımı güzelleştirmek için güzel bakmaya, güzel düşünmeye mecburken uyuyakalmışım yanlışlarımın koynunda. Uyanmak için Risale-i Nur’a uzanmış elim. Şeytan vurmuş, gaflet vurmuş, nefsim vurmuş elime. Pes etmemiş, uyanmak istemişim ısrarla. Ben doğruda ısrar ettikçe, yanlışlar kıyımdan çekmiş elini. Önce gülümsemeyi öğrenmişim. Düşüncelerimi ayıklamışım zehirlerinden. Zahirdeki çirkinlikte bile güzelliği görmeyi öğretmiş Risale-i Nur bana. Okudukça mest olmuşum, her satırda kendimi bulmuşum. Kâinatı, insanları doğru okumayı öğrenmişim. Keşkelerim yerini şükürlere bırakmış zamanla…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*