Daha mı yakın yollarda gökyüzü!
* * *
MORAL İÇİN KURAL:
Moralin mi bozuk? Göğe bak, ağaçlara bak! Hesapsız hediyeler içindesin… Tek kuruş alacaklı değilsin de suratından düşen bin parça… Ne iş!
* * *
KONUŞMAK YA DA LAF… OLSUN:
Konuşuyorsun da… vurgusuz, kurgusuz, duygusuz… Sadece dilinde kelimeler… Laf… “olsun…” diye konuşmuyorsan; “laf olsun…” diye konuşuyorsun! O zaman, lütfen sus!
* * *
AŞK YA DA ÇIĞLIK
Okunmuyor mu yüzümüzden…
Sevdiğimiz apaçık!
Apaçık bir çığlık olduğumuz!
* * *
HAYATA GECİKMEK
Anladım; hayat hızlı;
Geç kalmalarımdan belli!
* * *
LİSAN-I HÂL:
Hâlden anlamayan; dilden anlar mı; hı?!
* * *
YAŞAMAK KOLAYI
Yaşamak mı?
Ondan kolay ne var!
Çölde su olacaksın,
Gecede ışık…
Ve… sonsuz âşık…
* * *
TANIŞMA FASLI:
Boyuna koşuyorsun;
Ne kendinin farkındasın…
Ne de yıldızların…
Ne de bitmez işlerin var!
Mezarlıklardan geçmez mi yolun?
Bu hayat böyle sürgit değil!
Kısa, çok kısa, çook…
Şunlar vazgeçtiklerim…
Şunlar olmazsa olmazlarım…
Bunları yaz bir kenara!
Bakalım; kimsin sen?
İçindeki kalabalıkları topla!
De ki: “Bi’ tanışalım; ey kendim!”
* * *
UNUTUŞ KÖTÜSÜ
Unutuyorum… çok şeyi;
Çok zaman… kendimi!
* * *
YAŞAMAK VE ÖLMEK:
Yaşamak; yaşlanmaktır./Yaşamak; yaş almaktır./Yaş; “taze” demek ya!/ Yaş; “ıslak” demek ya…/ yeşil; “yaşıl”dan gelir;/ Yaşamak yani her nefes, yaş alır; tazeleniriz./ Ölmek; ebedî tazelik…
* * *
ZİNCİRİN “KABA” HALKASI:
İnsan kabalaştıkça; insanlık inceldiği yerden kopuyor!
* * *
ÇİZGİ:
Bu kadar, işte; zorlama; bu; kader!
* * *
SON-BAHAR
Ne o; sonbahar mı geldi!
Ne bileyim;
Hüzünlü gülüşü var bahçelerin!
Yapraklarda bir hışırtı…
Kim var, diye baktım şöyle!
Sonbahar geziniyor bahçelerde.
Burda da rüzgâr…
Bildiğin sonbaharlardan değil!
Bu yeni bir mevsim, yeni bir serinlik…
İnan… her şey ilk!
Sonbahar…
Biraz sakin, biraz ağlamaklı…
Epeycesi ayrılık…
Rengi ikindi sarısı…
Ayvanın yendiği mevsim!
* * *
YOLDA:
Güzeli arayanlar; çirkinliklere takılıp kalmazlar; geçer giderler oradan; işleri var çünkü.
* * *
EDEBİYAT:
Ah, şunu anlasak ki edebiyatın konuşulmadığı yerde ticaret de olmaz, siyaset de! Yaşar gibi yaşarız; aç biilaç gezeriz.
Öyle; ağzı olan da konuşamaz! Çok kelimen olacak. Atasözü, vecize, tabirler bileceksin. Kurgu, duygu, durgu, vurgu, soru, ünlem gibi şeyler var. Haa… cesaretin olacak. Makam mevki, para gibi şeyler umurunda olmayacak. “Hakikat ortaya çıksın”cılardan olacaksan… şimdi konuş! Yoksa “edebiyat/felsefe” yapma!
* * *
TEKRAR:
Tekrarı yok hayatın; tekrarın hayatı olsun bari!
* * *
ÇAĞIN ROMANI:
“Para ve Nara” isimli bir roman çağımızı ne vahşi anlatır/dı!
* * *
KAPI:
“Kapı…” dendi mi, hep “ümit” koşup gelir. Kapı ümittir; ümit kapıdır. Çalmayı bilelim yeter ki… Çalmanın, vurmanın bir notası vardır. Kapılar açılmak içindir. İnsan mı? Çabuk açılan, çabuk kapanan bir kapı mı? Şu var ki… çok kapısı olduğu “açık.” “O kelime”yi bulursan… ta uzaklardan çıkıp gelir. Kapı açana kapı açılır. Hazır, âcizliğimiz var ya… Sonsuz dua kapısı… İhtiyacı bitmeyenin dua kapısından başka gideceği yer var mı!
* * *
HANGİ SEN?
Dün öylesin; bugün böyle… Sen hangisisin?!…
* * *
DİNLENMEK:
Dinlen, diyorlar; yazıyaduruyorum. Terziye, dinlen, demişler; ayağa kalkmış ya!
* * *
MEKTUP
-Sonsuz Sevgili’ye…-
Beni çok seviyorsun.
Şöyle indim de bahçeye…
Narı görünce…
Anladım; bu senden hediye…
İncecik dalına tutunmuş…
Salınıp duruyordu.
Rengi, şekli, her şeyi…
Kokusu, tadı, şifası…
Bunu ne güzel yaptın, böyle!
Sipariş versem fabrikalara:
“Deli mi ne; ne diyor, bu!” derler.
Sen her sene gönderiyorsun.
Beni çok seviyorsun.
Sonsuz sevgiler…
* * *
GECELER DURAĞI:
Nereye gidiyor, bu gece, diyorsun!
Sabaha koşar bütün geceler.
Hep öyle olmadı mı!
* * *
SARDUNYALI ŞİİR
İşlerimizin üstüne…
Kar, dolu, yağmur yağıyor.
Cimriliğimize de…
Kalbimizi bir yerlere bırakıp…
Aklımız elimizde…
Düşüyoruz yollara.
İçimiz dışımız hesap…
Hiçbiri tutmuyor.
Ters gidiyor bir şeyler.
Sardunyalar gülüyor;
Yapracığını okşayıp şöyle…
Kokladığın oldu mu hiç!
* * *
İlk yorumu siz yazın