Yeni nesil temizlik: Bilinçaltı temizliği

Son zamanlarda enerji şifacılığını, Newage akımını, bilinçaltı temizliğini ziyadesiyle duyar olduk. Sosyal medyada, sohbet meclislerinde çokça bahsi geçiyor. İnsanlar bu yöntemlere rağbet ediyorlar, eğitimlerini alıyorlar, şifalandırıyorlar, şifalanıyorlar, bilinçaltlarını temizliyor, temizlettiriyorlar(!) Tüm bunlarla ilgili uygulamalar anlatıldığında pek çoğumuza çok ilgi çekici geliyor, bilhassa son zamanlarda trend olan dizilerle de bu merakımız sanki daha da kamçılanıyor.

Acıdan azâde olamayan, hayatına devam ederken zaman zaman tıkanmışlık yaşayan biz insanlara acı veren her ne varsa, bir an evvel onu ortadan kaldırıp mutluluk ve hazla yaşamayı hedefliyoruz. Sorun çözücü zihnimiz ise kendine acı veren duygu, düşünce, hatıra vs. ne buluyorsa bununla meşgul olup acının sebebini bulmaya çalışıyor; çünkü sebebini bulursa rahatlayacağını tevehhüm ediyor. Bunun için de karşısına günümüzde artık çok daha zenginleşmiş bir dünya çıkıyor. “Atalarından gelen günahlar, vücudunda bozulmuş enerjiler, evrene gönderdiği negatif mesajlar, kirlenmiş bilinçaltı, çocukluğunda yaşadığı travmalar… “

Bir de işin şöyle enteresan bir tarafı da var ki: Sözüm ona mütedeyyin insanlar bu kavramları sanki İslamîleştirmeye çalışıyorlar. Ayet-i Kerimelerle ya da Esmaü’l-Hüsna ile bilinçaltı temizliği yaptıklarını iddia ediyorlar. Oysa bilinçaltı kavramı psikoloji dünyasında dahi kesinliğe ulaşmış bir kavram değil. Yani belki de hiç var olmayan bir şey. Psikoloji tarihinde bu kavram Freud tarafından açıklanmıştır. Yapısal kuramında açıkladığı bu teorisine göre psikolojik rahatsızlıkların nedeni bilinçaltında yatan cinsellik ve saldırganlık içgüdülerinin bilinç düzeyine çıkamayışı ve bununla ilgili kişinin yaşadığı çatışmalardır. Tedaviyi de hastalarını divana yatırarak, serbest çağrışımla ya da rüya analizleri ile gerçekleştirmiştir. Kuramını evrim teorisinden etkilenerek ortaya atmıştır ve nedensiz hiçbir şeyin meydana gelmediğini savunarak tamamen determinist bir bakış açısıyla teorisini geliştirmiştir. Yani buradan bakınca bilinçaltı kavramının, dinimizde yer bulan bir kavram olmadığını açıkça ifade edebiliriz. İslâmiyetle alâkası olmayan bilinçaltının kirlendiğini söyleyip ayetlerle, esmalarla bir güzel etrafını derleyip toplayıp temizlemeye çalışanlar akıllıca bir iş yapmıyorlar. Bu kavramları İslâmiyet’e yamamaya çalışıyorlar. Oysa İslâmiyet’in buna asla ihtiyacı yok.

Bu tedavi yöntemlerinin etkililiği ile ilgili literatürü taradığımda nicel hiçbir veriye rastlayamadım yani etkililiği kanıtlanmış bir tedavi yöntemi değil. -İslâmiyetle de hiçbir ilgisi yok-Ancak nitel araştırmalarla bu tedaviyi alanların görüşlerine yer verilen bazı çalışmalar yapılmış. Tedaviyi alanların farklı değerlendirmeleri mevcut ancak ben İslâmiyet ile ilgili değerlendirme yapan bireylerin yorumlarına yer vereceğim.

“Kötü etkiledi. Çünkü aldığımız eğitim gibi bir şey değildi. Dinine bağlı insanlarımızın böyle bir şifa çözümü araması beni olumsuz yönde etkiledi. Dinimizin içini boşaltmaya çalışanlara, seküler dünya kurmak isteyenlere biz Müslümanların maşalık yaptığımızı düşündüm.”

“Ne kendimde ne eşimde ne de maddî anlamda bir değişim olmadı. Reiki eğitimi aldım. Bazı semboller var ve o semboller beni rahatsız etti. Örneğin bir sembol çocuğun okula giderken sırtına çiziliyor (manen) o zaman çocuk korunmuş oluyor. İş anlaşması yaptığında sembolü çizdiğinde işin olumlu gideceğine inanılıyor. Niyet ettim bütünün en yüksek hayrına şifalanmak için, para kazanmak için, pozitif enerji kazanmak için gibi farklı söylemleri var. Bu sembolleri, birisi için kullandığımda onun kaderini etkilemiş gibi olduğumu hissetmiştim.”

“Kendimi kötü hissettim. Bu eğitimin kökeninde organize bir oluşum olduğunu fark ettim. İslâm ile bağlantısız, Amerika kökenli bir organizasyon ve kasıtlı bir dejenerasyon çalışması olduğunu hissettim. Bir planın içinde olduğumu hissettim. Her ne kadar Japonya kökenli olsa da Amerikalı kişiler bu sistemi oluşturmuş, onların teyidi olmadan ve yüklü paralar vermeden Reiki eğitimcisi olamıyorsunuz. İkinci olarak çakraların açılması esnasında resmen kendimi bir ritüelin içinde buldum. Bu ritüel benim ritüellerimden farklı, başka siteme ait ritüellerdi. Örnek olarak, Reiki’ye niyet edilerek başlanılması, günün belirli zamanlarında vücutta birtakım sembollerle ritüel yapılması. Çakralar açılırken gözlerin kapanıp oturulması, çakraları açan kişinin bir şeyler okuyarak etrafımda dönmesi, arkaya geçip üfürme sesleriyle birtakım eylemlerde bulunması beni bir anda cinci hocaların modern versiyonunda olduğumu hissettirdi.”

Yorumları okuduğumda Amerika kökenli organizasyon olduğu yönündeki görüş ilgimi çekti. Bu tedavilerin kökeni neresidir bilemem ama kapitalizmin acıyı bertaraf ederek haz peşinde koşma prensibinin mistik bir şekli olduğunu ifade edebilirim. Çünkü yaşanan bir zorluk mu var, bilinçaltı kirlenmiştir, evrene olumsuz mesaj gönderilmiştir; bunun için paranı ver, vücudunun belli bölgelerine vur ya da bir bilinçaltı temizlikçisinde temizlen, arın sonra da hayattaki tüm güzellikler ve mutluluklar seni bulsun. Eğer bulmuyorsa sen bir şeyleri yanlış yapıyorsundur. Tüketim toplumu ve medyanın daimî olarak bizi, ancak iyi hissedersek iyi yaşayacağımızı düşünmeye teşvik etmesine bir de bu tarz yaklaşımlar katkı sunuyor. Oysa hisler kontrolümüzde değildir. Ancak duygumuzun, acımızın bize hayatta değer verdiğimiz hangi şeyle ilişkili olduğunu anlayabilir ve hayatta nasıl davranmak istiyorsak o yönde gidebiliriz işte ancak bu meyil bizim irademiz dahilindedir. Bunun için de temizlenmiş bilinçaltına, travmalardan arınıklığa, acıdan azâde olmaya değil, kaçınılmaz olan acıyla hayatta nasıl yol alacağımızı, duygulara nasıl gönüllü olacağımızı, nasıl tevekkül edeceğimizi öğrenmeye ihtiyacımız var.

Hülâsa, bu tedavilerin İslâmî bir yöntemle uzaktan yakından ilgisi yok, etkililiği uzun vadede kanıtlanmış, kişiye yaşam becerisi kazandıran bir yaklaşım değil ve umut tacirliğine kapı aralıyor. Bununla beraber geçmişindeki acıları ya da travmaları sildiğini iddia ederek insana büyük bir saygısızlıkta bulunuyor. Zira o zorluk her ne ise, başına gelmiş ve gerçekleşmiş, insan da o gerçekliği bedeniyle, duygularıyla, zihniyle yaşamış bu hangi hakla silinebilir? Velhasıl enerjimizi, sabrımızı, vaktimizi silinmesi mümkün olmayan bu gerçekliği değiştirmeye değil bu gerçekliğin hayatımızdaki yerini anlamaya ve temsilcisi olmak istediğimiz ilkelerimize ve değerlerimize yönelik adım atmaya harcamamız çok daha anlamlı ve kıymetli.

Kaynakça
https://www.gzt.com/cins/islamda-bilincalti-var-midir-3662082
https://kemalsayar.com/insana-dair/steven-hayes-mutluluk-bos-bir-vaattir
https://www.researchgate.net/publication/352663551_Modern_Sifacilik_Yonelimlerinden_Enerji_Sifaciligi_Uygulamalari

3 Yorum

  1. bu makaleyi beğendim. bir şey çıkıyor sonra suyunun suyu da çıkartılıyor. bu tarz uygulamalara tamamen karşı ciktiginizi anladım yazıyı okuduğumda. bişey bütünüyle kötü olamaz menfi yönü musibet yönü de vardır. okuyunca tamamen menfi olarak anladım.işini hakkıyla yapanları iyi seçmek araştırmak mihenge vurmak suistimal edenlerle hakkını verenleri ayirdiniz mi anlayamadim

  2. Çok güzel bir çalışma olmuş Feyza kardeşim kalemine sağlık.İnsanın tekamül yolculuğunda yaşadığı hadiseler onun İçin bir basamak.Adım adım çıkmadan zirveye ulaşmak isteyen insan,musibetten alacağı dersten mahrum bırakmış olur kendini.Çünkü onlar Rabbmizin izniyle bize adreslenmiş mektuplardır.Hayırla almalı kabul etmeli ve okumalı.Vesselam….

  3. Makale gayet güzel olmuş kaleminize kuvvet. lakin bu tedavi ekolünü konuşurken yerine koyacağınız kavramlarda çok önemli. Biliçaltı ve geçmiş ve gelecek zamanlara 9.sözdeki gibi (ordaki manaları tam massederek) çalışabiliriz. 9.sözü bu konuda tekrar masaya yatırılabiliriz.. Kalp ve ruhun derece-i hayatı kavramlarını inceleyebiliriz.. Kaderin herşeyi güzeldir noktasında kadere imanımız sorgulanabilir..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*