Hangi fikre özgürlük?

Anayasa’nın 26. maddesi olan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına ya da toplu olarak yayma hakkına sahiptir.” ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi olan “Herkes görüşlerini açıklama ve ifade özgürlüğüne sahiptir.” cümleleri fikir hürriyetini güvence altına alır. Ancak bu ifadeler bizce çok yüzeyseldir, sığdır, eksiktir. Çünkü akıllara şu soru gelmektedir: Zararlı fikirlerin yayılması ve empoze edilmesi de fikir hürriyeti kapsamında değerlendirilebilir mi?

Evet, her ne kadar yazımızda bu sorunun cevabını arayacak olsak da bu sorudan önce fikrin ne olduğunu yine dergimizin eski sayılarındaki bir yazıdan bir alıntıyla beyan edelim: “Fikir, zihinsel bir mühendislikten sonra ulaşılan anlam ve benimsenen sonuç demektir. Yani zihni fabrikaya benzetirsek zihin fabrikasında üretilmiş olan ürün fikirdir.”1 Öyle ise herhangi bir zihinsel işlemden geçmeden söylenmiş, boş, savruk, yıkıcı, hakaretâmiz cümleler fikir kapsamına girmemektedir.

Zihinsel bir işlemden geçerek bir fikir ifade eden cümlelere gelirsek eğer; bir kimse, üzerinde çalışarak insanlığa katkı sunacak bir fikir üretebileceği gibi insanlığın zararına da fikir üretebilir. Bu fikirler ince eleyip sık dokunarak insanlığın zayıf noktalarını bulup insanlarda manipüle etmek, kandırmak, kışkırtmak, karalamak gibi fiilleri tetikleyerek topluma zarar verir.

Fikri oluşturan süreç bir tamir, bir yapım süreciyse eğer; oluşan fikir de tamir etmeli, tahrip etmemelidir. Fikirler ufku genişletmeli veya kişiyi eğitmeli veyahut düşündürmelidir. Evet, fikir tedavi etmeli, hasta etmemelidir. Bazı fikirler bulaşıcı hastalık gibi, yayıldıkça insanlığın zihnini bulandırmakta ve kötülüklerin çoğalmasına sebep olmaktadır. Bilhassa sosyal mecralarda rahatlıkla bu tarz fikirler yayılabilmekte ve nice günahlara kapı aralanmaktadır. Bediüzzaman bu noktaya şöyle işaret eder:

“Âhirzamanda bir şahsın hatiât ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler vardır. Eskide, ‘Acaba âdi bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi? Ve o ahirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki, kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harap olmasına sebebiyet verir?’ diye düşünürdüm. Şimdi bu zamanda müteaddit esbabını gördük. Ezcümle: Müteaddit o vücuhundan radyomla anlaşıldı ki, o bir tek adam, bir tek kelimeyle bir milyon kebâiri birden işler. Ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günahlara sokar.”2

Hangi fikirlerin zararlı olduğuna ve fikir hürriyetinin sınırlarının ne olduğuna dair Risale-i Nur’dan çıkardığımız düsturları şöyle sıralayabiliriz:

Bir fikir veya bir meslek-meşrep hak olabilir ancak hak olan bu fikir diğer fikirlerin haksız olduğunu göstermez. “Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit ‘Mesleğim haktır veya daha güzeldir’ demeye hakkın var. Fakat ‘Yalnız hak benim mesleğimdir’ demeye hakkın yoktur. […] insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz; başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.”3

Kişilerin söylediklerinde hak olabilir ancak bu hak bir baskı aracı olarak kullanılıp fikri zorla kabul ettirmek, ilmi istibdat aracı yapmak hak olamaz. İlim değerlidir ve şahsî hevesleri tatmin etmek için asla kullanılamaz.

“Her söylediğin hak olsun, fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur.” düsturu ele alındığında, her doğruyu her yerde söyleyenlerin, tamir ediyorum zannıyla toplumu haktan uzaklaştırabildikleri anlaşılır. Bir fikir ancak yerinde ve zamanında ifade edilirse yayılması uygundur. Söylenecek sözler ölçülüp biçilmeli ve toplumun bu fikre hazır olup olmadığı değerlendirildikten sonra söylenmelidir. Aksi halde fikir hak dahi olsa toplumda ters tepki görecektir.

Doğruluğu belli olmayan, zandan ibaret olan bilgilere dayanan fikirler de zararlı fikirler kapsamına girmektedir. Teyit edilmemiş, aydınlatılmamış, bir parçası eksik bırakılmış bilgiler üzerine bina edilen fikirler toplumda ön yargıya, ihtilafa, düşmanlığa sebep olabilmektedir. Özellikle sosyal medya zan üzere olan fikirlerin esas kaynaklarındandır. Ayet-i kerimede belirtildiği üzere “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.”4 Gerçekliği denetlenmemiş hiçbir fikir, hürriyet adı altında yayılmamalıdır.

“Hürriyetin şe’ni odur ki; ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın. Tam ve mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir.”5 Öyle ise bir fikir eğer gayrıya, çevreye, topluma zararsa onu söylemek, yaymak fikir hürriyetini su-i tefsir etmektir. Evet, “Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz; tâ elimizden kaçmasın ve müteaffin (kokuşmuş) olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın.”6

Dipnotlar:
1) Tıklayınız.
2) Kastamonu Lahikası, 35. Mektup.
3) Mektubat, s. 312
4) Hucurat Suresi 12. Ayet.
5) Eski Said Dönemi Eserleri, s. 143.
6) Eski Said Dönemi Eserleri, s. 76.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*