Kur’ân ve Ramazan 

Dr. Jhonson “Kur’ân şiir midir?” diye sual eder.

Âhirinde yine kendisi cevap eder:

“Değildir.”

“Kur’an şiirden daha yüksek bir şeydir” diye de devam eder sözlerine.1

Kuvvetle muhtemel Yasin Suresi’nin 69. ayetine istinaden böyle bir izahta bulunmuştur kendisine sual edilince…

Şiirin ve şairin pek revaçta olduğu hatta çok beğenilen şiirlerin Kâbe duvarına asıldığı ve şairlerin medh ü sena edildiği bir dönemde nâzil olan; “Biz ona şiir öğretmedik; zaten ona yaraşmazdı da. Ona vahyedilen, ancak bir öğüt ve apaçık Kur’ân’dır.” ayetiyle bütün o şairlerden ve şiirlerden üstün ve apaçık bir hikmet olduğunu Rabb-i Rahîm’i söylüyordu.

Nur Dağında Gar-ı Hira’da nâzil olmaya başladığında miladî 610 senesini göstermekteydi takvimler…

Ramazan ayının Kur’ân ayı ile tesmiyesi buradan… Kadir Gecesi’yle beraber başlayıp 23 senelik bir müddetle hitama eren ezelî hakikatler manzumesi.

Kıyas ilmiyle idrakler daha anlaşılır bir hal alıyor.

Mizan istediğimizde ise “İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.” düsturu karşımıza çıkıyor.

Bambaşka bir hal, müthiş bir inkılabat, izahı mümkün olmayan bir değişim Hz. Ömer’in (ra) hayatında meydana geliyor…

Evvelini düşündüğümüzde karanlığın en zifirî halinden kat be kat daha fazlası Kur’ân iklimiyle âlemin beslenmeden öncesi…

Nisan yağmurlarının bir anda âlemi şenlendirmesi gibi Kur’ân.

Kâinatın yağmurdan öncesiyle sonrasını hayal ettiğimizde Kur’ân’ın âlemi şereflendirmesiyle hâsıl olan değişim bir nebze anlaşılmış oluyor pek tabiî.

Yirmi üç senelik zamanda nâzil olması ise insanın fıtratında gizli.

Zira fıtrat her şeyi bir anda ve olduğu gibi kabullenmiyor. Vücuda dahil olunan gıdaların hemen o anda tesiri görülmüyor.

Dem ve damarlara tesiri bizim zaman kavramımız cihetiyle “geç” olmakla beraber faydası peyderpey hasıl oluyor.

Göz, kulak, dahilî organlar vs. her uzva ayrı ve ayrı miktarda lazımı nisbetince ve en uygun şekilde tesirini gösteriyor (fıtratın işleyişine aykırı ve itidalin altı ve üstü gıdalanmak bahsimize dahil değil).

Furkan Suresi 32. ayetinde “İnkâr edenler, ‘Kur’ân ona bir defada toptan indirilseydi ya!’ dediler. Biz, Kur’ân’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.”

Böylece nazil olunma süresinin yıllara bölünmüş olmasının sırrı derk edilmiş olmakta…

“Kur’ân, mahiyeti hem bir kitab-ı zikir ve iman ve fikir, hem bir kitab-ı şeriat ve hikmet ve irşad gibi, çok kitapları ve ayrı ayrı dersleri tazammun ederek rububiyet-i İlâhiyenin her şeye ihatasını ve haşmetli tecelliyatını ifade etmek cihetiyle, kâinat kitab-ı kebîrinin bir nevi kıraati olan” bir kitaptır okunan Kur’ân.2

Kâinatın her şeyiyle hemhâl olup her bir taife, her asra her tabakata âyine olan bir Kitap elbette nakıs bir şiir değil bir şair sözü asla değildir.

Yirmi üç yıllık bir müddette nazil olması ise insanın fıtratına tam mutabık olmasıyla alâkadar.

Mübarek vakitlere, duanın makbul zamanlarına eriştiğimiz bu günlerde Kur’ân’a tam ve sadakatle ittiba edebilmek duasıyla…

Dipnotlar:
1) İşaratü’l-İ’caz
2) Şualar

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*