Ramazan ayının kutlu misafiri: Kur’ân-ı Kerim

Kur’ân Ramazan’da Nazil Oldu

Kur’ân Ramazan ayında nazil olmuştur. Bediüzzaman, bu cihetle Ramazan-ı Şerif ayının Kur’ân-ı Hakîm’in bayramı hükmünde olduğunu kaydediyor. Nitekim Cenab-ı Hak da, “O Ramazan ayı ki, o ayda Kur’ân indirilmiştir.”1 Bir diğer âyette de, “Biz Kur’ân’ı Kadir Gecesinde indirdik.”2 buyurmaktadır.

Kur’ân’ın inişini kutlamak insan olarak bize, yani kadir ve kıymet bilir sıfatımıza yakışır; Kur’ân’ın da hakkıdır. Düşünelim ki, bir büyüğümüz evimize misafir geliyor! Onun gelişini nasıl beklerdik, onu nasıl saygıyla ayakta ve yolda karşılardık!

Bir de bu büyüğümüz evimize bir büyük müjde ile gelse… Artık düşünün sevincimizi, huzurumuzu, gururumuzu… Tariflere sığar mı? Gönlümüz nasıl huzur bulur, kalbimiz kuş kalbi gibi nasıl hafifler, nasıl sevinirdik!

Onun gelişini mümkünse bayram yapardık!

İşte Kur’ân tacı, gönül tahtımıza indi Ramazan-ı Şerif ayında. Bir kutlu ve kudsî misafir hüviyetiyle Kur’ân, Ramazan-ı Şerif ayında Kâinatın Sahibinden gelmiş, bize selâm getirmiş, bize müjde getirmiştir.

Kur’ân’ın Gelişi Hatırına

Onun gelişi hatırına, onun hürmetine artık sıradan âdetler ve zevkler terk edilir, yeme ve içmeden uzak durulur, süflî ihtiyaçlar bir tarafa bırakılır, boş işlerden sıyrılınır, rûhen melek gibi bir istiğnâya girilir. Geceleri kıyamla, namazla, duâ ve zikirle ihya edilir. Gündüzleri oruç tutulur, nefis sıradan isteklerine karşı tutuklanır, terbiye edilir, ıslah edilir.

Dilimiz döndüğü kadar, artık bu ayda bol bol Kur’ân okuruz, Kur’ân’ın mesajlarına ve çağrısına kulak veririz. Kur’ân’a yeni nazil oluyor gibi kendimizi muhatap sayarız, onu tazece alıyormuşuz gibi okuruz, okuruz, okuruz. Onu güzel sesli hafızlardan bol bol dinleriz. Ondaki Allah’ın konuşmalarını geldiği andaki tazeliği içinde dinlemeye, anlamaya ve onu baş tacı yapmaya başlarız.

Kur’ân’ı sanki bizzat Resûl-i Ekrem’den (asm) işitiyor gibi dinlemek, ya da daha ötesi, bizzat Hazret-i Cebrâil’den (as) işitiyor gibi dinlemek, hattâ daha da öte, bizzat Mütekellim-i Ezelî olan Cenab-ı Allah’tan işitiyor gibi dinlemek veya Kur’ân’ı bu ulviyette dinleyen Müslümanlara tercümanlık edip, okuyup onlara dinlettirmek ruhumuzu ne kadar kudsî hâl ve feyizlere mazhar eder. Kur’ân’ın iniş hikmetine uygun feyizlere inşaallah kapı açılmış olur.

Ramazan-ı Şerifte İslâm âlemi büyük bir mescid hükmüne geçiyor. Milyonlarla hâfızlar, bu ayda o büyük mescidin köşelerinde Kur’ân’ı dünya ehline okuyorlar, işittiriyorlar. Hâfızlar bu ayda güzel sesleriyle, ihlâslarıyla ve okuyuşlarıyla; Müslümanlar da bu ayda kazandıkları güzel ahlâklarıyla, salih amelleriyle bu ayın “Kur’ân ayı” olduğunu gösteriyorlar, ispat ediyorlar, dünyaya îlân ediyorlar.3

Bu Ay’da Ona Doyulmaz!

Ku’ân’ı bu ayda okumanın, Kur’ân’ı daha iyi anlama adına çok özel bir değeri vardır.

Bu mübârek ayda evler ve câmiler Kur’ân sesleri ile ondan çınlamaktadır.

Okuma yazma bilen, gözü görebilen, kulağı işitebilen, aklı işleyen herkes Kur’ân üzerinde bu ayda ondan titremekte ve yoğunlaşmaktadır.

“Kur’ân’ı bilmiyorum” bahanesini kaldırmalıyız bu Ramazan’da. Kur’ân’ı öğrenmeliyiz. Üzerine biraz düşelim, biraz kendimizi verelim; bakın ruhumuzda ne muazzam güller açacak! Bakın, Allah’ın kurbiyeti ile ne sıcak bir şereflenmemiz olacak. Allah’ın rahmetinin bize ne kadar yakın olduğunu, Kur’ân ile idrak edeceğiz!

Rahmet bu! Kuldan uzak olur mu? Ama kul kendini uzak tutarsa ne çâre! Tıpkı güneş gibi. Güneş her şeyi kuşatmış, her şeyi aydınlatmakta. Kul gözünü kapatır ve karanlıkta olduğunu zannederse kul kaybeder.

Kur’ân içimizi ısıtmalı bugün, kalbimizi yakmalı, yıkamalı, arındırmalı, sâfîleştirmeli.

Kur’ân’a vermeliyiz tüm varlığımızı, tüm benliğimizi… Karşımızda Kur’ân’ı görmeliyiz tek. O Allah kelâmına “Lebbeyk!” demeli, her şeyimizle ona teslim olmalıyız. Elimizi uzatmalı, elimizden tutmasını istemeliyiz.

Kur’ân’la bütünleşmeden, yolumuzu Kur’ân’la çizmeden kendimize var gözüyle bakmamalıyız.

Kur’ân’ın ne büyük ve ne sonsuz bir Cennet vaad ettiğini hiç düşündük mü şimdiye kadar? Tam özlediğimiz Cenneti Kur’ân’ın tanımladığını ve gösterdiğini hiç değerlendirdik mi?

Kur’ân’ın bize ölümsüzlük vaad ettiğini hiç kāle aldık mı?

Hesaba katsaydık, kāle alsaydık, düşünseydik; Kur’ân’ı okusaydık hiç ölüm gözümüzü karartır mıydı? Hiç dünyanın karanlık gel-gitleri bize hüzün verir miydi?

Kur’ân’ı dinlerken sanki Resûlullah Efendimizin (asm) mübarek ağzından bizzat dinliyormuşuz gibi bir his yaşayabiliriz. Veya Hazret-i Cebrâil’in (as) Resûlullah Efendimize (asm) tebliğ buyurduğu o muallâ ânı zihnimizde canlandırabiliriz. Ya da Cenab-ı Hakkın, ezelî kelâmını Hazret-i Cebrâil’e (as) nâzil buyurduğu o lâhûtî ânı dimağımızda hissederek zevkimize daha da ulviyet kazandırabiliriz. Esas olan onun, Hazret-i Cebrâil’in eliyle bize ulaştırılmış, Allah’ın doğrudan bize bir hitâbı olduğunu bilmektir.

Kadir Gecesi ve Kur’ân

Kur’ân Kadir Gecesinde dünya semasına nazil olmuş, aynı gece Alak Suresi’nin ilk beş ayeti Peygamber Efendimize (asm) indirilmiştir.

Kadir Suresi’nde şöyle buyurulur:

“Şüphesiz, Biz onu [Kur’ân’ı] Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh [Cebrail] o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, fecir doğuncaya kadar bir selâmdır ve esenliktir.”4

Bediüzzaman Hazretleri, Kadir Gecesinin Ramazanın hangi gecesi olduğunun bildirilmeyişini, Ramazanın bütün gecelerine aynı mana ve değeri yükleme hikmetiyle açıklıyor. Bildirilseydi insan nazarında diğer geceler değerden düşerdi.5

Mü’min her geceyi Kadir bilecek ve ibadetini ve duasını her gece yapacak. Böylece gecelerin birinde Kadir Gecesini bulma ümidiyle Allah’a yaklaştıran ameller işlemeye ve Kur’ân okumaya devam edecek.

“Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.”6 ayeti ile, Kadir Gecesinde, ibadet ve dua ile ulaşılacak hayır ve sevabın, içinde Kadir Gecesi olmayan bin ayda ulaşılacak hayır ve sevaptan daha fazla olduğu müjdelenmiştir.

Bin Aylık Fazilete Erişmek Mümkündür

Peygamber Efendimiz (asm) bir gün İsrailoğullarından dört kişinin seksen sene Allah’a ibadet edip göz açıp kapayacak kadar bile günah işlemediklerini anlatmıştı. Ashab-ı Kiram buna hayranlık duydular. Bunun üzerine Cebrail (as) geldi ve:

“Ey Muhammed! Ümmetin o birkaç kişinin seksen sene ibadetine hayran kaldılar. Allah sana ondan daha hayırlısını indirmiştir.” diyerek Kadir Suresini okudu ve “İşte bu gece, senin ve ümmetinin hayran olduğunuz seksen seneden daha hayırlıdır.” dedi. Peygamberimiz (asm) bu rahmetten sevindi.7

İçinde Kur’ân’ın nazil olması hasebiyle Ramazan’ın Kur’ân ayı olduğunu vurgulayan Bediüzzaman, mü’minin bu semavî hitabı güzelce karşılamak için bu ayda oruç tutarak melek gibi bir vaziyete girmesinin ve nefsin süflî hallerinden arınmasının çok yüksek bir feyiz ve sevap kaynağı olduğunu ifade ediyor.8

Bediüzzaman, “Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.” ayetinin işaretiyle, o gece okunan her bir Kur’ân harfinin en az otuz bin sevap kazandıran bir feyiz ve rahmet sağanağına dönüştüğünü müjdelemiştir.9

Dipnotlar:
1) Bakara Sûresi: 185
2) Kadir Sûresi: 1
3) Mektûbât, s. 390
4) Kadir Suresi, 1-5.
5) Eski Said Eserleri (Sünuhat), s. 471; Sözler, s. 309.
6) Kadir Suresi, 3.
7) Hak Dini Kur’ân Dili, 9/5971, 5972
8) Mektubat, s. 390
9) Sözler, s. 312
Avatar photo
Süleyman Kösmene hakkında 13 makale
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*