Yapışmış yakasına ümidin;
Bırakmıyor.
Yolmuş, yokuşmuş, kışmış…
Yok; denizler alev alıp tutuşmuşmuş!
Çölmüş, yakarmış, fırtınaymış…
Gözleri ümidin gözlerinin içinde…
Ha dizi dibinde… ha Çin’de…
Kuşlar kadar hür…
Yürür ha yürür.
* * *
İNSAN = İNSAN
Yalan ve insan…
Yan yana gördün, ha!
Yapma yaa!
Hıh!
Öyle şey mi olur!
Gözlerini ovuştursaydın!
Gidip dürtseydin birine!
Hanginiz yalan hanginiz insan, diye…
Anlatma boş yere!
İkisi gezmez el ele.
* * *
EVE/KALBE DÖNÜŞ:
Hikmeti, ilmi, merhameti, cömertliği, mertliği, netliği, saadeti, adaleti, şefkati, hakkı söylemeyi, sabrı tekrar bulduğumuzda karanlıklarımız kandil kandil aydınlanacak.
“Küresel Usanma Ç/ağına” düşürüldüğümüzü görüyorsanız. Dönelim o zaman oyunların/oyuncakların davetinden; evimize yani kalbimize. Sokaklar/ekranlar/sizi oyalayan akranlar… neyinize!
* * *
ANADOLU FOTOĞRAFI:
Andolu… Bozkır… Çatlamış topraklar… Haykırabildiğin kadar haykır!
* * *
KELİMESİZ EVLER:
Ne olacak ki?! Kat katlı evler yapmışsın da… üst üste koy bakalım kelimelerini; ne edip ne tutuyor?!
* * *
KENDİNİ DUY’MAK:
Bu gürültülerden kendimi duyamıyorum. Şamatacıları kapatıp sükûneti açalım.
* * *
İKNA KABİLİYETİ:
Kendini ikna et; başkaları da olacaktır!
* * *
HİKÂYE-N
Kaç; kaçabildiğin kadar;
Ölüm var!
Kendinle köşe bucak oynama!
Kırıp durma aynaları!
Gözlerini yumma;
Ölüm var!
Toplayabilirsen cesaretini;
Hikâyeni anlatırım bir gün!
* * *
İKAZ:
Yaşamak suç olmadan bir şeyler yapmalısın.
* * *
KİM’LİK HESABI:
Yaşadın sayılmaz henüz; adını öğren/medin hâlâ!
* * *
UYKU/RÜYA/HAYAT:
Belki rüyalarımı -hayatımı- yazarım bir gün… “roman” olur; (ötekiler ne yazıyor ki zaten!)
* * *
UÇURTMA
İncecik…
Bir ip ucunda uçurtma gibi hayat;
Koptu kopacak!
* * *
KELİME ARKADAŞLIĞI:
Ne kadar kelimen varsa; o kadar arkadaşın var.
* * *
HAZİNE YA DA KELİME:
Yani insan kelimedir mi diyorsun? De ve der gibisin. Kelimeler, haritası insanın; fotoğrafı, fotolafı, resmi, güftesi, bestesi, daha daha, nesi nesi…
Beyinlerin, kalplerin eğitilmekten ziyade öğütüldüğü bu kısır döngüden nasıl döneriz?!… Bu hale bir çare arayışı olmayışı derdin başı. Dünyada da bir yerimiz yok. Adımız sanımız yok. Kelimemiz yok!
* * *
SAATİN KUMLARI:
Vakit doldurma; vaktini doldur!
* * *
DİKKAT, DİKKAT!
Gerçekler gizlenirse; insanlık ölür.
* * *
HUZUR:
Demek otobanlar mutlu etmiyor. Bina çok dünyada; para da… Yok, yok; huzur başka yerde… Tamam da o huzur güzeli nerde?
* * *
UNUTUŞ:
Yaşamayı unutmuş zavallı; nefeslerinden bîhaber!
* * *
TESLİM OL!
Gördün, bak; olmadı.
Her yanın iflas…
Artık dönme zamanı…
Saadetin asrına…
* * *
EZBERE:
Ne birkaç mısra ezberinde…
Ne bir parça türkü…
Yine de ezbere yaşar!
Var; böyleleri; var!
* * *
SABAH:
Esintiler hep sabah… Sabah… aldığın her nefes… Yeni diye bakman her şeye… sabah, diriliş, uyanış…
* * *
GÖRÜ GÖRÜNE:
İnsan; sorar, düşünür, duyar… Hayata sıkı sıkıya sarılır. Körü körüne değil; görü görüne yaşar.
* * *
TÜRKÜ
Şu, gönlümün türküleri…
Ayrıktan, ağıtlardan örülü…
Hayat kısa…
Sandığından da…
Çağırma beni öyle;
Uzun uzak yollara…
* * *
ŞEHİRLER VE EZANLAR:
Çok karalanmıştı şehir; acıkmıştı üstelik!
Köyünü, kasabasını özlüyordu koca şehir!
Kocaman meydanda yapayalnız kalmıştı!
Eli, yüzü tanınmaz haldeydi; nefes nefeseydi! Şehrin yuttukları, attıkları, unuttukları… Ve şehrin vitrin vitrin davetleri… Şehirlerin ortasında, o kalabalıkta yalnız kalanlar; çöldeki susuzluğa mı benzer! Ve ezanlar birdenbire… Oh be, yalnız değilmişim…
* * *
SEN VE BEN:
Sen, ben… Ya ben/sen?!
* * *
ŞİİR HAYATLAR:
Yeni bir şiir her şey; eski bakmaya gelmez!
* * *
YAŞAMAK
Bir çığlıktır yaşamak.
Rüzgârın bestesine takılmak…
Bir su gibi içmek hayatı…
Kendini aynalarda okumak…
Bir kuş cıvıltısı yaşamak…
Bir çocuk tevekkülüyle bakmak…
Başak tarlalarında kaybolmak…
Hürriyeti renk renk içine çekmek…
Yaşamak… karışmak yıldızlara…
Dünyayı bir pula satmak…
Nakışlarıyla oyalanmak baharın…
Hayatı bir gül gibi koklamak…
* * *
ARZU:
Biraz dursa telâşelerim;
Dalsam âlemi seyre.
* * *
PAS:
Kitabın tozlandığı yerde; insan-lık paslanır.
* * *
TERK:
Ne; seni terk etmeyen? Ne; senin terk etmediğin?
* * *
SOHBET-İ YUNUS
Hey Yunus!
Nerden bulur, nasıl da söylersin:
“Sevdiğimi demez isem;
Sevmek derdi boğar beni!”
N’ettin beni, n’ettin beni!
Attın beni, sattın beni;
Sonsuzluğa kattın beni.
* * *
MIŞ’SIZ:
Ya… -mış gibi… ya… ilk[miş] gibi yaşamak… Aynaya bak!
* * *
KATMA DEĞER:
Hayata kattığın bir değer var mı? Yoksa zaten değerli hayatın değerini de göremeden gidecek misin buradan?
* * *
TAVAF:
Dönüş güzeli…
* * *
AŞKIN GÖZYAŞLARI:
Ayrılmaya karar vermişler; sulu sepken gözyaşlarıyla. Peki ya bunca aşk? Ya sevmediler birbirlerini; ya da “aşk” nedir, bilmiyorlar!
İlk yorumu siz yazın