Gelecek bahar

Elhamdülillah, bahar geldi.

Yeşil çimenler arasında sarı, pembe ve küçük mavi çiçekler arz-ı endam etmeye başladılar. Gökyüzü artık daha mavi, güneş daha parlak. Hava hafiften ısınmaya başladı. Yeryüzündeki bu değişimle birlikte ruhumuzun ferahlaması ne güzel bir nimet. Mutlu olmak artık daha kolay gibi.

Halbuki baharı unutmuştum neredeyse. Ansınız çıkageldiğinde fark ettim, gri havaların bakışımı az çok grileştirdiğini. Ağaçlar ne ara böyle süslendi? Pembe ve beyaz o latif gelinlikleri hangi güzel bakışlar için giydiler? Mevcudattaki bu coşkulu uyanış kimin emriyle bu kadar âni ve müjdeli oluyor?

1445 Hicrî yılı âlem-i İslâm için bir manevi kış gibi geçti, geçiyor. Gazze’de yaşanan ciğersûz hadiseler, mübarek Ramazan’da ehl-i imanın zihinlerini müşevveş eden siyaset meseleleri ve en dar daireden toplumun bütününe yayılmış uhuvvetsizlik belası. Küsmekler, dargınlıklar, birilerini çekiştirmekler ve artık daha fazlasını yazmak istemediğim ahlak-ı seyyie nevleri. Aynı havanın kararması gibi iç karartan necis şeyler…

Ahvâl-i âlem zahiren epey karanlık ve gri olmasına rağmen, acaba biz farkında olmadan bir baharın hazırlıkları da yapılmıyor mudur? Bir gün ansızın geldiğinde “Aa, bahar gelmiş! Ne ara?” dedirtecek güzel haberler yola çıkmamış mıdır?

Dehrin hadisatının verdiği yeisle, şiddetle muztarip olan ve zulmet içinde bir nur arayan Eski Said, bundan yaklaşık 105 yıl önce sâdık bir rüyada “Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!” hitabına mazhar olur.

Sünuhat’ta “Rüyada Bir Hitabe” başlığı altında yer alan bu muhteşem konuşma günümüze de en güzel bir surette ışık tutuyor. Rüyanın tamamını okumanızı tavsiye etmekle beraber, aşağıdaki kısmı sizlerle paylaşmayı istifadeye medar buldum. Hem ne zamandır Osmanlıca okuma yapmıyorduk, güzel bir alıştırma olmuş olur. Buyurun efendim:

كَمَاۤ أَنَّ الضَّرُورَاتِ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتِ كَذٰلِكَ تُسَهِّلُ الْمُشْكِلاَتِ1

قورقاقلقده ضربِ مثل حكمنده اولان طاووق، چوجقلرى ياننده ايكن شفقتِ جنسيه سيله جاموسه صالديرر. ايشته دهشتلى بر جسارت… هم ضربِ مثل اولمش، كچى قورددن خوفى إضطرار وقتنده مقاومته إنقلاب ايدر، بوينوزيله قوردك قارننى دلديكى واقعدر. ايشته خارقه بر شجاعت.

فطرى ميلان، مقاومتسوزدر. بر آووج صو قالين بر دمير كلّه ايچنه آتيلسه، قيشده صوغوغه معروض بيراقيلسه، ميلِ إنبسات دميرى پارچه لر. أوت، شفقتلى طاووق جسارتى، حميتلى كچى إضطرارى شجاعتى كبى فطرى بر هيجان، تمير كلّه ده صو كبى ظلمڭ برودتلى خصومتِ كافرانه سنه معروض قالدقجه هر شيئى پارچه لر. روس موژيكلرى بوكا شاهددر. بوننله برابر إيمانك ماهيتنده كى خارق العاده شهامت، عزّتِ إسلاميه نك طبيعتنده كى عالمپسندشجاعت، أخوّتِ إسلاميه نك إنتباهيله هر وقت معجزه لرى كوستره بيلير.

بر كون اولور ألبته طوغار شمسِ حقيقت

هيچ بويله مؤبّد مى قالير ظلمتِ عالم؟2

*

Uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla meydana gelecek mucizeler pek yakındır inşaallah. Bir de bakmışız zulmet perdeleri yırtılmış, alem felaha kavuşmuş, bir güzel bahar mevsimini farkında olmadan yaşamaya başlamışız…

Dipnotlar:
1) Zaruretler, yasakları mübah kıldığı gibi zorlukları da kolaylaştırır.
2) Korkaklıkta darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat i cinsiyesiylecamusa saldırır. İşte dehşetli bir cesaret… Hem darb-ı mesel olmuş, keçi, kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılâp eder; boynuzuyla kurdun karnını deldiği vâkidir. İşte harika bir şecaat…Fıtrî meyelan, mukavemet-sûzdur. Bir avuç su, kalın bir demir gülle içine atılsa, kışta soğuğa mâruz bırakılsa, meyl-i inbisat demiri parçalar. Evet, şefkatli tavuk cesareti, hamiyetli keçi ıztırarî şecaati gibi fıtrî bir heyecan, demir güllede su gibi zulmün burudetli husumet-i kâfiranesine maruz kaldıkça herşeyi parçalar. Rus mojikleri buna şahittir. Bununla beraber imanın mahiyetindeki hârikulâdeşehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlempesent şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu’cizeleri gösterebilir.
Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat
Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem? (Sünuhat, ESDE)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*