MART – HABER YORUM

YENİ KEŞFEDİLEN GÜVE TÜRÜNE TRUMP’IN ADI VERİLDİ

 

Yeni keşfedilen bir güve türüne ABD başkanlığına seçilen Donald Trump’ın adı verildi. Güve, California Üniversitesi Entomoloji Müzesi’nde böcek koleksiyonlarını inceleyen Dr. Vazrick Nazari tarafından keşfedildi.

Uzmanlar, bir güvenin diğerlerinden farklı olduğunu fark etti. Daha sonra bunun hiç bilinmeyen bir tür olduğu anlaşıldı. Dr. Nazari, sarı tüyleri olan hayvana, Trump’ı çağrıştırdığını söyleyerek “Neopalpa donaldtrumpi” adını verdi. Geçen yıl da bir balık türüne ABD Başkanı Barack Obama’ya benzerliği nedeniyle “Tosanoides Obama” adı verilmişti.


NASA BİNLERCE DÜNYAYA BEDEL BİR ASTEROİTİN PEŞİNDE

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), değeri katrilyonlarca dolar olan bir asteroiti 2023 yılında ziyaret etmeyi hedefliyor.

Asteroitin değerinin yaklaşık 10 bin katrilyon dolar olabileceği hesaplanıyor ve bu haliyle dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün yaklaşık 137 bin katına denk geliyor. Çok eski ve ölü bir gezegenin çekirdeği olduğu sanılan “Psyche” adlı asteroiti bu kadar değerli kılan şey ise neredeyse tamamen değerli bir metal alaşımdan oluşuyor olması. Mars ve Jüpiter arasındaki geniş asteroit kuşağında bulunan Psyche’nin Güneş Sistemi içerisinde bir benzeri bulunmuyor. Psyche’nin yüzde 90’ının demir-nikel karışımı, yüzde 10’unun ise silika olduğu tahmin ediliyor.

Kanada basınına konuşan Arizona Üniversitesi Uzay Araştırmaları Görevlisi Elkins-Tanton, “Asteroitten sadece bir parça koparıp Dünya’ya getirsek bile ne yapabiliriz ki? Bu dehşet verici servet tek bir zümrenin elinde olacak değil” diyor.


ÖLÜ DİLLERİN EFENDİSİ

Türkiye’nin sayılı Sümerologlarından Veysel Donbaz, 5 ölü dil biliyor: Sümerce, Akadca, Asurca, Babilce ve Hititçe. Uzmanlık alanı ise 5 bin yıllık kil tabletleri okumak.

Bugüne kadar 10 bine yakın tablet okuyan Donbaz, 200’e yakın uluslararası makale yayınladı. Ölü dillerin yanı sıra İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca da biliyor. 78 yaşındaki Donbaz’ın hayat tecrübesi ise 5 bin yıllık. Donbaz’a göre, yaptığı iş aslında tercümanlık. Tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan, artık yeryüzünde kullanılmayan dilleri modern dillere çeviriyor. Kil tabletler üzerindeki bilgileri harmanlayıp bugüne taşıyor. Tarihteki ilk yasaların, yazılan ilk aşk şiirinin, iki devlet arasında varılan ilk antlaşmanın, verilen ilk rüşvetin belgesini okuyor.

Donbaz yaptığı işle ilgili; “Konuyu çok iyi biliyorsanız bir günlük gazeteyi okur gibi 10 dakikada okuyabilirsiniz. Ama bilmiyorsanız; çünkü hece yazısı olduğu için, o hecelerin her biri kavrama tekâbül eder, yani kelimeye tekâbül eder. Sümerce’nin özelliği zaten bu. Pek çok şeyi kavram olarak yazmışlardır. Dolayısıyla o işareti bilmiyorsanız işaret listesine bakmanız lâzım. O metne uygun mânâyı bulmanız gerekir. 5 dakikadan 1 haftaya kadar bir tabletin çözümü sürebilir. Hatta bazen 6 ay çözemediğiniz olabilir. Daha önce hiç geçmemiştir o. Yeni bir yer isimidir, yeni bir kavramdır, yeni bir eşyaya tekâbül ediyordur. Hele isimse, isimleri anlamak çok zor oluyor, ama fiilse çekim olduğu için ona mânâ verebilirsiniz.” diyor.


 

MAHALLENİN SAKİNLERİ

Sizin de bir evin önünden geçerken durup, içerideki yaşama dair düşündüğünüz, tahminlerde bulunduğunuz olmuştur. Ya da her gün geçtiğiniz sokağın, oturduğunuz evin, mahallenin eski sakinlerine dair hayaller kurduğunuz…

İllüstratör Tuba Şahintürk bu hissiyattan yola çıkarak “Bir Ev” isimli bir proje başlatmış. Projenin ilk ayağı olan “Yeldeğirmeni Sakinleri”nde Şahintürk, kendisinin de yaşadığı Kadıköy, Yeldeğirmeni’nde dolaşıyor ve oradaki evlerde yaşaması muhtemel insanları resmediyor. Tuba Şahintürk’ün oluşturduğu karakterler, başta hayâl ürünü gibi görünse de asıl mesele bu değil. Çünkü her biri, hepimizden bir parça taşıyor. Onun illüstrasyonlarında mahallemizdeki bakkalı, her gün karşılaştığımız komşuyu, köşedeki kafenin müdavimini ya da kendimizi görebiliriz.

Projenin Yeldeğirmeni’nden başlaması ise bu yüzden anlamlı. Yeldeğirmeni, eski İstanbul dokusunu hâlâ muhafaza edebilen sayılı mahallelerden biri.

Haber: Cansu Yalçın


 

NORVEÇ’TEN FİNLANDİYA’YA DAĞ HEDİYESİ FİKRİ

21. yüzyılda, hâlâ sınırlara duvar örmekten bahsedenler varken, Kuzey Avrupa’da alışılmışın dışında bir fikir yeşerdi. Norveçli jeofizikçi Bjørn Geirr Harsson, Finlandiya’nın 100. yaşı şerefine, iki ülke sınırındaki bir dağın zirvesini Finlandiya’ya vermeyi önerdi.

Geirr Harsson, fikrin 1972 yılında, Norveç sınırında yerçekimiyle ilgili bir inceleme yaparken aklına geldiğini söylüyor. Finlandiya sınırları içinde bulunan dağın doruk noktası Norveç sınırları içinde kalıyor. Bu yüzden Norveç dağın zirvesini Finlandiya’ya verirse, teoride onlara bir dağ hediye etmiş olacak ve burası Finlandiya’nın yeni en yüksek noktası olacak. Zirve, sınırdan yalnızca 31 metre uzakta.

Harsson, “Dünyanın her yerinde sınırlarını büyütmek için çatışan veya savaş çıkaran ülkeler görürsünüz, ama bu olayda Norveç, toprağının küçük bir parçasını, karşılığında bir şey istemeden vermeye gönüllü oluyor. Bu, Norveçlilerin kalbinden Finlandiya’ya bir hediye. Yani karşılığında bir şey istemiyoruz. Yalnızca, özgür bir ülke olarak girdikleri 100. yılı kutlamak için onlara bir şey vermek istiyoruz” dedi.  Kampanyanın öncüleri, Norveç’in daha yüksek zirveleri olduğunu, bunun ciddi bir toprak kaybı olmayacağını savunuyor. 2017’de  bağımsızlığının 100. yılını kutlayacak olan Finlandiya’ya bir dağ hediye etme konusunda Norveç çapında olumlu bir görüşün hâkim olduğu belirtiliyor. Norveç devlet televizyonunun bir sunucusu da hediye dağ fikrinin çok hoş bir fikir olduğunu belirterek, tüm ülke çapında duyulmasını ve halktan tam destek almasını sağladı.

Norveç başbakanı hediye fikrine sıcak bakıyor, fakat bunun Norveç anayasasının ilk maddesine ters düştüğünü söylüyor. Yani krallığın bölünmez ve devredilemez oluşuna. Bu yüzden 2016’nın Ekim ayında öneri reddedilmiş ve başbakan başka bir hediye bakacağız demişti. Fakat Geirr Harsson, ümidi kesecek gibi durmuyor.


 

ÇİFT DİL KONUŞMAK ALZHEİMER’DAN KORUYOR

İtalya’da yapılan bir araştırmada çift dil konuşmanın Alzheimer’dan korunmaya yardımcı olduğu bulundu. Amerikan tıp dergisi PNAS’ta yayımlanan araştırma, İtalya’nın kuzeyinde, Avusturya sınırındaki Alto Adige bölgesinde yaşayan ve hem Almanca hem de İtalyanca konuşan bir grup denek ile tek dil konuşan deneklerin karşılaştırılması yoluyla yapıldı.

Alzheimer belirtileri gösteren 85 denekten 45’i çift dil, 40’ı ise tek dil konuşuyordu. Çift dilli grubun yaş ortalaması tek dil konuşan grubunkinden 5 yaş daha yüksek olsa ve beyinlerindeki bazı hasar belirtileri daha belirgin olsa da çift dilli deneklerin sinirlerinin daha iyi korunmuş olduğu belirlendi. Çift dil konuşmanın Alzheimer’dan koruyucu etkisinin, bu dillerin kullanım sıklığıyla doğru orantılı olduğu da vurgulandı.

Araştırma ekibinin başkanı Profesör Daniela Perani, “Her iki dil de ne kadar uzun süre kullanılırsa beyin üzerindeki etkisi o kadar artar. Yani mesele iki dil bilmek değil, ömür boyu sürekli ve aktif olarak her iki dili de kullanmak” dedi. Tesla’nın kurucusu Elon Musk tarafından geliştirilmekte olan geleceğin hızlı ulaşım aracı “Hyperloop” (hızyuvar) yarışmasında, en iyi tasarım ve performans ödülü Hollanda’daki Delft Teknik Üniversitesi öğrencilerinin oldu.

Hollandalı öğrencilerin geliştirdiği kapsül şeklindeki araç, 1.25 kilometrelik test tüpünde, saatte 93 kilometre hıza ulaştı. Daha uzun bir tüp içinde araç saatte 1200 kilometre hız yapabilecek. Geliştirilen bu sistem ile vakumlu tüneller içinde hareket eden kapsüller sayesinde Londra-Paris arası 1 saatten az bir sürede kat edilebilecek.

SpaceX Musk şirketi tarafından düzenlenen “hyperloop” yarışmasına dünyanın değişik üniversitelerinden 29 ekip katıldı. Ancak sadece 5 takım, güvenlik ve tasarım testini geçebildi.

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*