Kiminleyiz?

Sosyal bir varlık olan insan, tüm kâinatla birebir alakadar olarak yaratılmıştır. Muhteşem bir intizam içerisinde yaratılan varlık âleminde hersey vazifedar memur gibi vazifelerini aksatmadan ifa etmektedirler. İnsanın ise gerek insanlarla gerek diğer âlemlerdeki varlıklarla kurduğu iletişim bu düzeni etkilemektedir. Peki, ama nasıl?

“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb 19; Tirmizi, Zühd 45)

Buyuruyor Efendimiz (asm), öyle ki tebliğ ettiği dinin temeli zaman ve mekân fark etmeksizin kardeşlik esası üzerine olmuştur. Kendinden önceki peygamberlere ‘kardeşim’ diye hitab ederken kendinden sonra gelen ümmeti için de aynı hitabı kullanmıştır. Bir gün ashabına “Özlüyorum.” demiş, ashab ise, “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü, neyi özlüyorsun?” diye sormuşlar. Efendimiz (asm): “Ahir zaman kardeşlerimi özlüyorum.” demiştir.

Nitekim Efendimiz, asr-ı saadette bile en zor şartlarda ensar ve muhaciri kardeş ilan etmiş, tabiri caizse İslamiyet’in yükselme dönemi bu kardeşlik ile başlamıştır

Günümüzde durum nedir, diye uzun analiz yapmaya gerek yok, her şey malûmunuz. Lakin meselenin esaslı noktası şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimizi unutmak olduğudur. Bediüzzaman Hazretleri, marifetullahı muhabbetullahtan önce söylemiştir. Allah ile olan irtibatımız azaldığı için kendi içimizde yaşadığımız başıbozuk duygular ne yazık ki sosyal hayatımızı da zedelemektedir. Yolda yürürken bile bakışlarımız muhabbetimizi (!) fazlasıyla anlatmaya yetiyorken, sözüm ona arkadaş ortamlarımızda aslında kiminleyiz ve ne hâldeyiz?

Cenab-ı Hak Al-i İmran suresi 104. ayet-i kerimede, “İçinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler ancak onlardır.” buyuruyor. Sosyal düzeni temin eden bu kardeşlik hususu, cennet bahçeleri olarak nitelendirilen ilim meclislerinin oluşmasında önem teşkil etmektedir. Ve bu tarz topluluklarda Rabbimiz melekleriyle, peygamberleriyle, sevdiği kullarıyla ve bilhassa kendi varlığıyla bulunup, dünyada da saadetin anahtarını bizlere sunmaktadır.
257937392

Rivayete göre bir vaiz kürsüde kıyamet ahvalini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında Şeyh Şibli Hazretleri de vardı. Vaiz sohbetin sonuna doğru Cenab-ı Hakk’ın kabirde soracağı suallerden bahisle:

“İlmini nerede kullandın, sorulacak! Malını mülkünü nerede harcadın, sorulacak! İbadetlerin ne durumda, sorulacak! Bunlar sorulacak; şunlar da sorulacak!” diye uzun uzadıya birçok husus saydı. Bu kadar teferruata rağmen meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine Şibli Hazretleri vaize şöyle seslendi:

“Ey vaiz efendi! Allah Teâlâ o kadar çok sual sormaz. O sorar ki: Ey kulum! Ben seninleydim, sen kiminleydin?” (Osman Nuri Topbaş, Gönül Bahçesinden Son Nefes)

Ramazan Ayı her anlamda nimetlendirildiğimiz bir aydır. Gelin ömrümüz yettiğince göreceğimiz tüm Ramazanları vesile kılalım, her bir saniyesi altın değerinde olan bu mübarek ayda orucumuzla, Kur’ânımızla, ibadetlerimizle Allah’a yakın eylesin ki, mukabele topluluklarımızla, iftar ve sahur sofralarımızla kardeşlerimizle daha da yakınlaşmamıza vesile olsun.

Gelin ömrümüzce tüm Ramazanlarda, “kiminleydin?” diye soracak Rabbimize “seninleydim Ey Rabbim” diye cevap verecek kullarından olabilelim. Bu Ramazanımız da buna vesile olsun inşaallah.

Ömrümüz Ramazan, ahirimiz Bayram olsun…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*