Çak bi’ beşlik

Otobüs, kamyon, minibüs, taksi biiipp…

Herkes sevmez, ama ben otobüs yolculuğunu çok severim. Geçen yine severek bindiğim bir otobüste severek gittiğim bir yolculuk yaparken, muavin yanıma gelip “emniyet kemerinizi takar mısınız” demesin mi!

Ben şok! “Gerçekten miii?” demişim o an, muavini güldürttüm kendime.

Ama napayım, daha dün Esenler’den Haznedar’a giderken minibüse zor bela binen bir çocuğun kapıya sıkışmasına şahit olmuş biriyim yani.

Bu kadar dolu olmayan minibüs hatlarında da ayakta demire tutunup, minibüsçünün hareketleri sayesinde bir o yana bir bu yana savrularak seyahat eden insanların olduğu bir yerde yaşadığım için; büyük koltuklara sahip, rahat, hız sınırını aşmayan, trafik kurallarına uyan şehirlerarası yolculuktaki bu kemer meselesi garip geldi bana.

Aklıma dün kapıya sıkışan çocuk mu gelmedi, binerken şoförün sabırsızlığı yüzünden düşen teyze mi! Ruju dağılan bir kız narin ve ufak hareketlerle dudağını silmeye çalışırken hoooppp her zamanki minibüs hareketleri yüzünden o minicik dağılmanın bütüüün yanağına bulaşmasına ne demeli peki?

Minibüs demek olay demek zaten.

Bakın bir minibüsün yerini hiçbir metro, tramvay tutamaz.

Bir çocuk bindi minibüse, saçlar başlar taranmış, parfüm kıyafet o biçim, ama belli küçük.

Parasını uzattı, ‘öğrenci’ dedi.

Minibüsçüdeki tipi görmeyin, nasıl atarlı nasıl tripli!

“Lan oğlum şu tipine bak, ne öğrencisi! Ver paranı tam ver, vermiceksen in oğlum aşağı. Seni kulağından tutar, anası bu öğrenciymiş, diye evine kadar sürüklerim bak, sanki okula gidiyorsun, gezmelere paran varsa ulaşıma gelince mi öğrencisin!” İnsanların “cıkcık”lamalarını duymasıyla minibüsü bir sağa çekişi var: “Kim rahatsızsa benim sürdüğüm minibüsten, şimdi şu an aşağı insin!”

Allah’ım diyorum, ne hâllerdeyiz…

Birisi “durun ben psikoloğum” desin diye dua etmeye başladım artık.

Ama bir dakika yaaa, çok gömdüm canım olay yeri taşıma araçlarımızı.

Bir keresinde minibüse çok ağlayan bir bebek bindi, ama yıkıyor ortalığı… Minibüsün sarsılması ve yüksek dozda titretip sallaması yüzünden susmuştu, artık şok mu oldu sustu, zaten tehlike var bir de ben kafa karıştırmayayım mı dedi, uykusu mu geldi, ben bilmem.

Ama minibüsçünün neşelisine denk geldin mi de süper!

Teyzenin biri hastaneye geldi, inecek:
“Evladım inebilir miyim?”
“Ya anacım, sen inmek istersin de ben seni indirmez miyiiimmm, kurban olsun bu minibüs bu kapılar sana, buyur anam, tez zamanda iyileş şifanı bul inşallah…”

Ben şok, ben iptal! Aynı zamanda teyze de şok, teyze de iptal!

Bir minibüse daha bindim:
“Hoş geldiniz, ne tarafa gideceksiniz?”
“Şirinevler.”
“Tamam buyurun.”
Parayı uzattım.
“Teşekkür ediyorum bu para üstünüz buyurun.”
Ben yine şok, ben yine iptal!

Ya işte düşünün bunca yolculuk hatırasına sahip ben, nasıl şaşırmayayım, “emniyet kemerinizi takın” diyen muavine.

Şu an emniyet kemerimle yazıyorum bu yazıyı, “biz artık emniyetli iyi bir ekibiz” diye kendi kendime şakalarla eğlenirken yanıma geldi sevgili muavin, ‘ne içersiniz’ dedi, çay dedim mutlulukla. Çay önemli! Çayı doldurup bana uzattığında bardağın yarısından daha az konulmuş bir çay birikintisiyle karşılaşınca, bi sinirlerim bozuldu, gözlerim doldu… Neyse, dedim kendime, minicik de olsa şu bardağın dolu tarafından bak.

Yarım çay içtikten sonra emniyet kemerimi taksam ne, takmasam ne! Moralim bozulmuştu artık. Bardağın dolu tarafı o kadar azdı ki, dolu tarafından bakmaya çalışsam da olmuyordu. Bu kadarcık çayla Bursa’ya kadar dayanamam. “Durdurun otobüsü, çekin çay ocağına inecek var” diye artistlik yaparken kendi kendime, beni sıkan emniyet kemerini de sessizce açmaya çalışıyordum, öyle bir ses çıktı ki, kopya çekerken yakalanan öğrenci, koşarken yüzüne ışık tutulan tavşan, en sevdiği şeyi yerken dişi kırılan insan gibi kalakaldım.

Gözler size dönünce hiçbir şey olmamış gibi davranamıyorsunuz tabiî, montumun kenarı sıkışmış gibi yaparak onu düzeltip geri taktım. Şimdi de, “madem otobüste rezil oldum, bunu neden bu kadar insana yazıyorum” düşüncesi oluştu zihnimde… Amaaan, neyse canım, yabancı değilsiniz.

Bu hayatta en çok kendi yaptıklarınıza gülün ve bir otobüs yolculuğunda bile olsa kendinizle eğlenmeyi bilin.

“Yaşıyorsun bu hayatı be!” deyin kendinize ve çakın bi’ beşlik!

Kocaman sevgiler…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*