Merhamet dini İslâmiyet

“Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur.” (Nisa Suresi: 110)

İslâmiyet, her meselede olduğu gibi, merhamet üzerine de insanlığa önemli dersler vermektedir. İnsanlığın, fıtratlarındaki merhamet duygusunu unuttuğu zamanlarda, insanlığa merhamet ve şefkati tekrar hatırlatmıştır. Câhiliye devrinin adetlerinden sonra, onları kaldırıp insanlığı en temiz duygularla, en berrak hislerle donatmıştır.

Bediüzzaman Said Nursî’nin yorumuyla:

“Asr-ı Saadet’ten evvelki zamanlarda kalp katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde bâliğ olmuştu ki, kocaya vermekten âr ederek kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi. Asr-ı Saadet’te İslâmiyet’in doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhî, kalbî, vicdanî bir inkılab hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?”1

Numan ibni Beşir’den (ra) rivayetle, Peygamberimiz (asm); “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” buyurarak, mü’minlerin kendi aralarındaki bağların nasıl olması gerektiğini bizlere ders vermiştir.

Yeryüzüne yayılan merhamet

“Allah Tealâ rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler.”2

İslâmiyet, sadece insanlara değil, yeryüzündeki diğer canlılara da aynı şekilde merhametli olunmasını emreden bir dindir.

Hz. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayetle, “Resûlullah (asm) buyurdular ki:

“Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: ‘Bu köpek de benim gibi susamış’ deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti.”

İnsanlığın fıtratında merhamet vardır

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in ülkesindeki camilere yapılan terör saldırısına karşı gösterdiği tepki ve davranışlar tüm dünyaya örnek olmuştur.  Müslümanların taziyesine gitmesi, taziyede İslâmî şiarlara saygı göstererek başörtüsü takması, insanlığın fıtratının İslâm ile yoğrulmuş olduğunu gözler önüne seriyor.

Müslümanları, Müslümanların selâmı olan “Selamünaleyküm” ile karşılaması, meclislerinde Kur’ân-ı Kerîm okunması, vekillerin hürmeten Kur’ân’ı ayakta dinlemesi ve halkın vicdanî, insanî olarak Müslümanların yanında olduğunu hissettirmesi, yine bizlere merhamet dini İslâm’ın, kalplerde yer bulduğunu gösteriyor.

Risale-i Nur da bizlere bu müjdeleri yüz yıl önce vermişti zaten:

“Evet fıtrat, lisan-ı hâliyle Kur’ân’a der: Fıtratımızın kemâli sensiz olamaz!”3

“Evet, Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği şeriatın hakaiki, fıtratın kanunlarındaki muvazeneyi muhafaza etmiştir. İçtimaiyatın rabıtalarına lâzım gelen münasebetleri ihlâl etmemiştir. Zaman uzadıkça aralarında ittisal (bağlılık) peyda olmuştur. Bundan anlaşılır ki İslâmiyet, nev-i beşer için fıtrî bir dindir ve içtimaiyatı tezelzülden vikaye eden (depremden koruyan) yegâne bir âmildir.”4

Dipnotlar:
1) İşârâtü’l-Î’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 194
2) Buhari, Edeb: 19
3) Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 229
4) İşârâtü’l-Î’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 195

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*