Aşk:
Yanmamışsan sen; yanmışsın zaten!
Eğitim:
“Öğretmen yetersizliği” eğitimin açığı; bu tamam da… “yetersiz öğretmen” eğitimin açığı değil mi? Eğitim… kemiyet değil ki… keyfiyet işi! (Anlamayanlar için: Eğitim… nicelik değil; nitelik işi!)
Değişmek:
Ne çok şey, ne çabuk değişiyor; hayret; sen… paslı bir demir bile değilsin ki bak; değişiyor demir bile, taş bile…
Şimdi:
Sonsuzluğun öteki adı…
Dön(me)mek:
Vakit şimdi; dönelim o zaman! Hatadan dönmek fazilet, diye öğrendik ya!
Konuşmak:
İnsanca konuş-madıktan sonra… nece konuşursak konuşalım; ne fark eder ki!
Zaman ülkesi:
Sonra yine gece…
İpince bir diyar…
Saatler konuşur gibi…
Zaman, uzar mı; uzar!
Aramak:
Yetmiyor bulduklarımız aradıklarımıza… arıyoruz.
Göz:
Aç gözünü de… aç gözlü olma!
Yalnızlık:
Elini tuttum yalnızlığın.
Göz göze geldik.
Beni bir köşeye çekti.
Baktım; şehrin gürültüsünde yalnız insanlar…
Daha bir sarıldık birbirimize.
Bayram:
Yaşama sevincimizi elimizden alanlardan uzaklığın adresi bayramlara mı çıkıyordu!
Sus/pus:
Susmak başka; sus pus olmak başka; karıştırma!
Tezat/hayat:
Alo! Hayat? Orda mısın? “Öldüm…” ben bu “yaşamak”tan!
Sükûnet:
Sakin ol; zaten hayat yavaş!
Sakin ol; zaten geçemezsin hayatı!
Sakin ol; anca görürsün yaşamayı!
Sakin ol; mevsimlere baksana… nazlı ve heyecanlı…
Paslı zincir:
Hukuk… nerdesin hukuk; elimiz kolumuz bağlı, dilimiz tutuk…
Kayıp aranıyor:
Hayat hikâyesini dinledim; yoktu içinde kendisi!
Soru:
Kendinle aran nasıl?!…
Yakın/uzak:
Çok zaman uzağında yaşıyoruz kendimizin!
Kitap/hayat:
Artık hayata geçir… şu okuduklarını!
Âcil:
Açıl hürriyet açıl; âcilen…
Ân:
Bir tohum her ân;
Sonsuzluğu saklayan..
Feragat:
Haddini bil; otur yerine;
Yaşasın birileri gerine gerine!
Dokunmak:
Kötüler size “dokunmuyorsa…” iyilere iyiliğiniz “dokunmuyordur!”
Kelime ya da yol-culuk:
Her kelime kaç yolculuk, kaç pencere, kaç ufuk…
Okul:
Okullar açılır. Açılır mı kâinatın ucu bucağı? Uçulur mu âlemlerden âleme? Geçilir mi her nefes yeni bir derse? Açılır mı nefeslerim: Kitap gibi… Kalem gibi… Defter gibi…
Sızmak:
Acısızdı, acısızdı!
Yâr sıktı; acı sızdı.
Ben sandım ki aşk sızdı!
Aşksızdı; acısızdı!
Ahali ya da ehliyet:
İnsanî şartları en iyi ülkeler: Yeni Zelanda… Arkasında: Lüksemburg… İrlanda… İzlanda… Danimarka… Kanada… İngiltere… Avustralya… Ve Hollanda… 206 ülke arasında… Türkiye kendi sırasında! Korkmayın sonuncu değiliz. Yüz üçteyiz. Sonda Somali… Bilmem ne der bu işe ahali! Ahali… ehliyetli demek bu arada… Ehliyetini kaptırma!
Perde:
Bir de… perde nerde diyenler var ki ve bilse ki… perde; gözlerinin önünde!
Herkes:
O da herkes gibiydi; ben de ona herkes gibi davrandım. Hadise böyle…
Fâni dünya:
İyi ki fâni dünya! Böyleyken kavga, gürültü, kargaşa…
Edebiyat:
1- Adını yeniden koymak… her şeyin… 2- Kelimelerin hakkını vermek…
İmtihan:
İmtihandakileri uyar. Dönüyor dünya, geçiyor zaman. Son dakikalar…
Hâl/dil:
Hâlden anlamayan; dilden anlar mı!
Şey:
Çok şeyin bu kadar şey olduğu bir zamandayız.
Heyecan:
Okumanın yazmanın heyecanı anlatılabilir mi ki?!
Unutkanlık:
Unutuyorum çok şeyi; çok zaman kendimi!
İlk yorumu siz yazın