Müsilaj Sorununu Nasıl Çözeceğiz?
Türkiye gündeminde sıkça yer alan “Müsilaj” denizler ve canlılar için büyük bir tehdit olmaya devam ediyor. Peki, müsilaj nedir? Neden oluşur? Vatandaşlara ve yetkililere denizi kirletmeme konusunda düşen görevler neler?
Halk arasında deniz salyası olarak da bilinen müsilaj, biyolojik ve kimyasal birçok koşulun bir araya gelmesiyle oluşan, fitoplankton olarak adlandırılan bitkisel canlıların aşırı çoğalması, deniz sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak bakteriyel aktivitelerin artmasıyla oluşan bir yapıdır.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neslihan Özdelice, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özdelice, “Bu canlılar zaten suda olması gereken canlılar, suya oksijen veren canlılar. Buradaki olay bu canlıları strese sokan bir faktör var. Bu nedenle dışarıya müsilaj salınımı gerçekleşiyor. Bu algleri yok etmek yapabileceğimiz en kötü şey olur. Çünkü bunlar fotosentez yapan, ortama oksijen veren canlılar. En çok azot, fosfor dediğimiz yükün fazla olması sorun. 2 seneye yakın hepimiz evde kaldık, yoğun deterjan kullandık. Deterjan içeriklerinde yoğun fosfor var. Corona virüsü dönemi hepimiz evde yoğun deterjan kullandık. Yeme içme alışkanlığı bile arttı, bunlar bile etken” diyerek vatandaşların daha dikkatli olması konusunda uyardı. Buradan anlaşılacağı üzere doğayı korumak insanın elinde. Yetkililerin ve vatandaşların doğru adımları atarak doğaya verilen bu zararları etkili biçimde çözüme kavuşturması gerekmektedir.
İnsan Ömrünün Değişmeyeceği Yurtdışında da Kanıtlandı
Çok sık gündemde yer tutan “Nasıl daha uzun yaşanır?” sorusuyla ilgili yeni bir araştırma yapıldı. Araştırma sonucunda insanların en fazla 120 ila 150 yaşına kadar yaşayabileceği ortaya konuldu. Hastalıkları önleyerek ya da tedavi ederek sağlıklı uzun yaşamın bir yere kadar mümkün olduğu belirlendi. Sputnik’te yer alan habere göre araştırma kapsamında İngiltere ve ABD’den gönüllülerin tıbbî verilerine ve akıllı telefon uygulamasından toplanan verilere dayanılarak katılımcıların strese karşı dayanıklılığı ölçüldü. Bilim insanları, kişilerin yaşları ilerledikçe iyileşme kabiliyetinde düşüş görüldüğünü kaydetti.
Bu araştırma bulgularına bakıldığında Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan “Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel [belli bir süre] olarak yarattık” (Ahkaf: 3) ayetinin hakikati bir kez daha anlaşıldı. Her canlının varlığı, bu dünya itibariyle belli bir süreye kadar olduğu, insanın da bu kanuna tâbi yaşadığı ve ölüm vaktinin değişmeyeceği, yurtdışında yapılan bu araştırma ile de gözler önüne serildi. Araştırmaya katkıda bulunan bilim insanı Andrei Gudkov da yaşa bağlı hastalıkların önlenmesinin ve tedavisinin maksimum hayat süresini değiştiremeyeceğini ifade etti.
Artan Ekran Bağımlılığına Çözümler
Türkiye’de sıkça karşılaşılan çocuklardaki ekran bağımlılığı uzmanlar tarafından tekrar gündeme geldi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla eğitim, öğrenme, sınav, sosyalleşme gibi aktiviteleri yerine getirmek için çocuk ve ergenlerin yaşamlarının birçok alanında temel ihtiyaç haline gelen ekran kullanımı bazı olumsuzluklara da sebebiyet vermekte. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tülin Fidan, yaptığı yazılı açıklamada, çocukların ekran kullanımlarıyla ilgili anne ve babaların sıklıkla şikâyet ettikleri açıklamasını yaptı.
AA’da yer alan habere göre, ekran ortamının çocukların hayatında, ruh sağlığı açısından tehdit oluşturmayacak, gelişimlerini bozmayacak şekilde var olması ve kullanılmasıyla ilgili kuralların oluşturulması gerektiğini vurgulayan Fidan, şunları ifade etti: “Ekran kullanım kurallarını çocuğunuzla birlikte tekrar gözden geçirin. Tekrar net süreler, anlaşılır ve somut kurallar oluşturun, tutarlı bir şekilde uygulayın. Ekranın yaşına uygun güvenlikli kullanımıyla ilgili önlemler alın. Çocuğunuzun internetin tehlikelerinden korunabilmesi için çocuğunuzla olumlu, iletişime açık bir ilişki geliştirin ki sorun olduğunda size anlatabilsin. Ekran dışı faaliyet alanları oluşturması için çocuğunuza destek olun. Süre ve kurallara uyulmadığında net yaptırımlar belirleyin.” Ayrıca aileler de çocukları ile yaptıkları sohbetin yüzer sinemadan daha ziyade zevkli olduğunu unutmamalıdırlar.
Fazla Çalışma Saatleri Kişileri Olumsuz Etkiliyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yürüttüğü araştırmanın sonuçlarına göre, uzun iş saatleri ve aşırı çalışma her yıl yüz binlerce kişinin hayatını olumsuz etkiliyor. DSÖ Genel Direktörü T. A. Ghebreyesus, “Hükümetler, işverenler ve çalışanlar, çalışanları koruyacak sınırlar üzerinde anlaşmalılar” diyerek konuya açıklık getirdi. Araştırmanın yazarlarından Kaliforniya Üniversitesi’nden Jian Li, haftalık iş saatinin 55 saati aşmasının, fiziki ve psikolojik etkilerinden dolayı, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları riskini ciddi biçimde artırdığını belirtti. Araştırmada 154 ülkedeki iş saatleri incelendi.
Araştırmacılara göre, dünya nüfusunun yaklaşık %9’u haftada 55 saat veya daha fazla çalışıyor. Doğu Asya, Güneydoğu Asya ve Hint Altkıtası’nın yanı sıra Afrika ve Güney Amerika’nın bazı ülkelerinde aşırı çalışmaya bağlı sağlık sorunlarının en yoğun olarak görüldüğü belirtildi. Bu bölgelerde birçok kişinin iş saatlerini sınırlayan iş sözleşmesi olmadan çalıştığı vurgulandı. Sosyal güvenlik kanunlarının oturmuş olduğu Kuzey Amerika ve Avrupa’da ise çalışanların daha iyi durumda olduğu belirtildi. DSÖ’den Frank Pega, “Önlemlerin işe yaradığı görülüyor” dedi. DSÖ ile ILO, yasalarla çerçevesi çizilmiş iş saatlerine riayet edilmesini ve yasalardaki boşlukların giderilmesini talep etti.
Haberlerde çok önemli noktalar vurgulanmış… Tebrikler 👌🏼
ALLAH razı olsun Çok faydalandım kaleminize kuvvet