Selamlar sevgili okuyucular!
Küçüklüğümden beri çok sevdiğim bir alışkanlığımdır birilerinin yaşam öykülerini dinlemek. Özellikle yaşı büyük insanlara hayatlarıyla ilgili sorular sorup aldığım cevaplardaki ayrıntılardan kendi hayatıma küçük dersler çıkarmak.
Bu sebeple çok defa 89 yaşındaki babaanneme, “Benim yaşımda olsaydın şu an ne yapmak isterdin? Hayatında pişman olduğun, keşke şunu da yapsaydım dediğin bir şey var mı? Yaşamında çok zevk aldığın ya da yapamadığın şeyler var mı?” gibi sualler sorarak başını ağrıtmışlığım vardır. Cevaplarındaki her şeyi tamamen kabul etmesem de hayatımda önemli bir yere sahiptir babaannemin ve büyüklerin anlattıkları.
İşte tam da bu merakım sebebiyle yaşı ve daha da önemlisi bilgisiyle, okumuşluğuyla kendini gerçekten geliştirip bu hayata bir şeyler katmak isteyenlere yol gösteren İlber Ortaylı’nın ‘Bir Ömür Nasıl Yaşanır?’ kitabını aldım.
Kitabın 2019’da basılmış önsözündeki bir cümle ile başlamak istiyorum; “Herkes kendi talihinin mimarıdır.” Bu yüzden kendi talihini çizip o yolda yorulmak gerekir. Ve yazarın satır aralarında bu çok net görülüyor. “Nitelikli insanları siz arayın. Ben insanları arar bulurum. İyi hocalardan ders alabilmek için bizzat çok uğraştım.” gibi birçok cümlede hayatının standartlarını geliştirmek için çok çalışmış ve okumuş bir insan karşımızda.
Kitabın soru cevap şeklinde olması, yazarın bizzat benimle sohbet ettiği hissini uyandırdı bende, bu yüzden çok hızlı bitirdim. Yazar, “Nasıl çalışmak gerekir, insan kendi kendini nasıl yetiştirir, nasıl seyahat edilir, neleri görmek gerekir, eğitimde hangi tercihleri yapmak gerekir, ne izlemeli, ne dinlemeli, ne okumalı?” gibi birçok soruya kendi yaşamından ve tecrübelerinden cevaplar veriyor.
Kitabın güzel bir yanı da, hangi yaş grubunun nelere daha yatkın olduğundan, neleri daha iyi yapabileceklerinden bahsetmesidir. Mesela dil öğrenmeye çok küçük yaşlarda başlayıp en fazla yirmi beşine kadar dil öğrenimini bitirmenin çok doğru bir süreç olduğundan bahseder.
Kitapta eğitim sistemimizin nasıl olması gerektiği, bireyin nasıl yetiştirilmesi gerektiği ile ilgili yerinde eleştirilerle birlikte, çok önemli ve derin tespitler var. Mesela bu zamanın gençleri olan bizlerin Türkçeyi doğru kullanmaması bakımından bize biraz kızgın gözüküyor yazar, ama sorunların çözüm önerileri de kitabın içinde saklı.
Son olarak şunu da eklemem gerekir; her kitapta olduğu gibi yazara katıldığım ve katılmadığım yerler oldu. Bence buradaki mesele sana anlatılan bu yaşam tarzını, yazarın fikirlerini olduğu gibi benimsemek ve hepsini doğru kabul etmek değil, kişinin kendi ‘Bir Ömür Nasıl Yaşanır?’ını oluştururken İlber Ortaylı’nın da ömrünü nasıl yaşadığını gözlemlemek ve dersler çıkarmaktır.
Bu kitapta yazar bana kaliteli bir yaşam adına yapmam gerekenleri ve en önemlisi de okudukça ve gördükçe çeşitlenip güzelleşen hayatı yeniden hissettirdi.
Altını çizdiklerim
Ne demişler; “Eğer gençler bilse, ihtiyarlar yapabilse” Bu sözün anlamı da işte bu bağlamda ortaya çıkıyor. Demek ki, belli bir şeyi yapabilecek olanların, onu artık yapamayan ama şüphesiz çok bilenlerden öğrenmesi gereken konular vardır. Bu sayede ortaya güzel eserler çıkar.
Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kaçının, monotonluktan uzaklaşın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.
Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz.
Ezber ve tekrar öğretimin temelidir. Lisan da, matematik de, coğrafya da ezberlenerek öğrenilir. Gençlere tavsiyem bunlara kanıp ezberi bırakmamalarıdır.
Okuyup yazarak çalışanlara; sabahları çalışmalarını, bilhassa da notlar alarak çalışmalarını katiyetle öneririm. Sabahların özel havasından yararlanmak gerekir.
İnsanoğlunun en büyük icadı dildir diyeceğim ama belki de dil insanoğlunun icadı değil, biz onun yönlendirdiği bir organizmayız.
En çok öğretmene dikkat etmemiz lazım. Bizde model hep öğretmenlerdir, anlattıklarıyla bir dünya kurarlar. Öğretmen iyiyse toplumu kurtarır.
Bir şehrin nasıl bir yer olduğunu öğrenmek için, küçük insanın nelerle mutlu olduğuna bakın. Onlar şehirden istifade edebiliyorlarsa orası iyidir.
Kabiliyetleri tespit eden, çocukları ona göre yetiştiren bir sistem kurmamız gerekiyor. Hiçbir toplum yetenekli çocuklarını gözden çıkaracak lükse sahip değildir.
Bir millet iktisadî krizle düşmez, hukukî ve kültürel yapıdaki derbederlikle düşer.
Eğitim için on beş yaş önemlidir. Bu yaşa gelene dek lisan eğitimine başlamak gerekir. Piyano eğitimine de, marangozluk eğitimine de.
Hepimizin üzerine düşünmesi gereken bir konu… İyi mühendis ve hekim çıkartıyoruz, ne var ki kültürel üretimimizde ciddî bir artış yok. Bizim buna odaklanmamız lazım. Sinemacı, tiyatrocu, müzisyen yetiştirmenin yollarını bulmalıyız.
Tebrikler. Altını çizdiğin kısımları ben de not defterime yazdım. İçerisinde kritik cümleler bulunuyor teşekkürler.