Ramak kalada mıyım?

Bu bir rüya mı, hakikat mi? Rüya ise gerçekliğim nerede; hakikat ise efkârım? Gerçekliğimiz varlığımız ise geriye efkârlanmak düşüyor bize. Öyleyse “düşlemek” değil “düşünmek” vakti. Zindanlardan, aynalara ne kaldı ki…

Zindanda kaç ayna biriktirdik? Hep sen vardın orada, sende yoktun, bir yarın eksik ve bir yarın soğuk kırık ve çatlak… Yani zindanda kuru bir yaprak yansır dudaklarımıza; teni ayaz, gözleri çiğ ve yanında belirsiz bir bakış… Zindan soğuk, ıssız ve sessiz. Karanlık kâğıt duvarlarda günlerin üzerine kalem çizeriz. Her günün üzerine bir çizik anlamsızca nasırlaşır.

Oysa ayna… Ha gayret, yakınsan dua istasyonunda bekle… Tren geldi gelecek. Belki geldi, senin için “gelecek.” Yalnız bir ağır koku sardı satırlarımı besmelesiz mi kesiyorum ne, sözleri? Yoksa bu zindanın mı tesiri üzerimde? Doğru ya bir zindan etrafı on iki burçtan çevrili; her burcuna bir vakit iner ancak bana denk gelmeden, geçer gider.

Yani ah ayna ah… Hani traş günleri, bembeyaz ay gibi ten. Cıvıl cıvıl bakış nerede… Yoksa siz traşı sakal suzmesi mi zannettiniz? Kaç zamandır kirli, kaç zamandır yalnız, kaç zamandır günahkâr.

Ah masum madalyon. Sisin ardında parlamaz, katılaşmış deli. Oysa bir uslansa kesikleşmiş takvimler coşacak, yapraklar bir bir değil yarım yarım sayacak. Evlat, uslan artık zindanın âsi duvarları yetmedi mi?

Bak çilen öfke, hicranın nefret, hüznün kibir dolu. Bak bir sağanak ki yine tufan gibi. Kılıç zihne inmeden kasırga bitsin kalbinde. Yoksa bu enkaz zindan aratır.

Ayna, gözlerin ışılı, yüreğin depremi, gönlün perçemli acısı söyle bana “Ramak Kalada” mıyım?

1 Yorum

  1. Önce yüreğine sonra sarsılmaz kalemine zeval gelmesin Erkam Yıldırım başarılarin devamıni dilerim.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*